Sefirin kızı, akrep, baraj, menejerimi ara, kırmızı oda, çukur, masumlar apartmanı filan hikaye, siyaset dünyamızı birbirine katan Sedat Peker’in dizileri reyting rekorları kırıyor.
Neler oluyormuş meğer neler. Bildiğimiz çok şey vardı ama bilmediğimiz şeyler de az değilmiş. Milyonlarca kişinin sosyal medyadan seyrettiği çarpıcı iddiaların çoğu eğer doğruysa, hiçbir iktidar kolay kurtulamaz böyle bir kasırganın etkisinden. Neler olmuş, nasıl olmuş, kimler varmış işin içinde, olayların aslını merak etmiyor değiliz doğrusu. Bu merakları giderecek, araştırma-soruşturma talimatı verecek sorumluların sesi soluğu çıkmıyor. Bu gerçekten düşündürücü ve şüpheleri güçlendirecek bir durum…
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, günlerdir topa tutuluyor. Hakkındaki iddialar yenir yutulur cinsten değil. Ayrıca kişiliğine öyle hakaretler yağdırılıyor ki, dirhemini ite versen kudurur. Öyle suç duyurusunda bulunmak filan kurtarmaz kişiyi. Suçlanan aslanlar gibi ortaya çıkıp, Bakanlıktan istifasını vererek, hakkında Meclis soruşturması açılmasını isteyecek. Verilemeyecek hesabı olmayanlar böyle yaparlar. İnsan onuru herhalde bakanlık koltuğundan çok daha önemlidir.
Yine ağır şekilde suçlananlardan eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar da, (Benim dokunulmazlığım yok. Suçluysam yargılasınlar) diyerek, çok profesyonel bir davranış gösterdi. Ama hakkındaki iddialar, sadece Yalıkavak marinasına çökmekle kalmadı, öyle şeyler söylendi ve söylenmeye devam ediyor ki, bunların hiçbiri cevapsız bırakılamaz. Cinayetten bahsediliyor, Uğur Mumcu suikastine dolaylı karışımdan söz ediliyor, narkotik işine bile bulaştığı ima ediliyor. Bütün bunların doğru veya yalan olduğunu ortaya çıkaracak güvenilir bir yargı kararına ihtiyaç var. Bu ihtiyaç ertelenemez.
Eski Başbakan Binali Yıldırım da oğlu vasıtasıyla karıştı söylentilere. Uyuşturucu trafiğini, Kolombiya-Venezuela ilişkilerini, Samsun ve Mersin limanına gidecek tonlarca eroinin ele geçirilişini, videoda ders gibi anlattı Sedat Peker. İddiaya göre, Binali Yıldırım’ın oğlu Venezuela limanında ofis kiralamış ve uyuşturucunun gemiyle naklinde rol oynamış. İnanılacak gibi değil, müthiş bir iddia bu. Gerçi Binali’nin oğlu, Avrupa’da kumar oynarken görüntülenmiş, Berat Albayrak’a çapkınlık yaptırdığı gazetelerde yazılıp çizilmişti ama işi uyuşturucu kaçakçılığına kadar tırmandıracağına inanmak zordu. Nitekim babası hemen bir açıklama yaparak, oğluna iftira edildiğini, onun Venezuela’ya Covid-19 test kiti ve maske götürdüğünü söylemişti.
Bu açıklamanın pek de inandırıcı olduğu söylenemez. Binali Yıldırım’ın oğlu hangi sıfatla Venezuela’ya test ve maske yardımı götürüyor? O dönemde iktidar, kendi milletine maske ve test yetiştiremiyordu ki. Oğul Yıldırım bunları nereden almış, nasıl almış ve Venezuela’da kime vermiş? Bunların hepsi açık, doğru ve dürüst cevaplar bekleyen sorular ki, şimdi herkesin dilinde dolanıyor. Öyle babasının yaptığı gibi muğlak, anlaşılması zor ve çapraşık ayaküstü açıklamalarıyla, böylesine önemli bir konu geçiştirilemez.
Ok yaydan çıktı artık. Sedat Peker’e göre, turpun büyüğü heybede. Öyle anlaşılıyor ki, ona sıra gelene kadar, açıklayacağı pek çok rezalet daha var. Önümüzdeki günler, çok önemli gelişmelere gebe. Onca derdimiz bize yetmiyormuş gibi şimdi bir de başımıza mafyatik bir felaket çıktı. İktidar bu sefer gerçekten çok zor durumda. Bunun altından nasıl kalkarlar bilemem. Bu gündemi hemen bir çırpıda değiştirmek kolay değil. Kolay olsaydı, her topa giren ve konuşmayı çok seven AKP Genel Başkanı, bugüne kadar konuya seyirci ve sessiz kalmazdı.
Dikkat ediyorum da, kıyametler kopuyor, her iddia çok büyük bir suç niteliğinde ama yargıdan ve medyadan da ses seda çıkmıyor. O attı mı mangalda kül bırakmayan meslektaşlarım (istisnalar hariç), şimdi patlıcanın faziletini yazıp, yemek tarifleri yapıyorlar. Yürekler Selanik, korku rüzgarları esiyor şiddetle. Bir yanda insana tasma takıp köpek gibi gezdirecek bir anlayışın sahibi Sedat Peker, diğer yanda acımasız ve kendine muhalif herkese ceza kesen bir iktidar… Buyurun buradan yakın…
Peki medya korkuyor, yargı niye görevini yapmıyor acaba? Bu iddiaları soruşturmamak da suç değil mi? Evet suç ama görevini yapmak isteyen yargıçları bekleyen tehlikeleri de görmezden gelemeyiz… En son cesur bir savcımız Viranşehir’de çıktı ama onun da defterini hemen dürüverdiler. Yargıya güvenemiyoruz, medyaya güvenemiyoruz, kötü yönetime hiç güvenimiz kalmadı. Peki ne olacak bu durumda, kime güveneceğiz? Bu rezaletlerle mi uğraşalım, kapımıza yığılan pek çok ciddi sorunla mı boğuşalım, aşılamayı mı tamamlayalım, pahalılıkla-işsizlikle- yoksullukla mı savaşalım?
Dış güçler bizi rahat bırakmıyor da, elimizle yarattığımız iç hainler rahat duruyor mu? Şu acıyıp sorgusuz sualsiz içimize aldığımız Suriyelilerin yaptığına bakın. Karakol basıyor, silahları alıyor, terör estiriyor. Askerimiz niye basmıyor ki tetiğe, niye püskürtmüyor hainleri, anlaşılacak gibi değil. Suriye’de harp filan yok.5 milyon nüfusu bize, bir o kadarını da Ürdün’e iteledi. Şimdi 15-16 milyon nüfusla gül gibi geçinip gidiyor. Suriye parası Türk lirasından kıymetli hale geldi. Biz kalkmış 5 milyon Suriyeliye gözümüz gibi bakıyoruz. Üniversitelere sınavsız sokuyoruz, hastanelerimizde bedava bakıyoruz, para ve gıda yardımı yapıyoruz.
Şimdiye kadar 60 milyar dolara yakın para harcamışız. Olacak iş mi bu? Benim vatandaşım çaresizlik içinde kıvranırken, harpten kaçan Suriyeliler bizde paşalar gibi yaşıyorlar. Suriye’de harp bitti, hepsini geri göndermeliyiz. Göndermezsek, öyle hızla ürüyorlar ki, yakında 3 vilayetimizde çoğunluğu ele geçirirler. Hele çoğunun Türk vatandaşı yapılacağı ve 18 yaşını geçenlerin seçimlerde oy kullanacakları söyleniyor ki, eğer doğruysa bunun hesabını kimse veremez.
Türkiye Türk’lerindir. Böyle biline…