Sedat Peker son bir kaç haftadır gündemden düşmeyen ve ilgi toplayan bir isim. Üstelik şu an adının konuşulduğu tek ülke Türkiye değil. Sansüre maruz kalmadan konuşup yayın yapabildiği YouTube videoları tüm dünyanın gündeminde.
Peker’in yaptığı tüm suçlamalara yer veren Guardian “Videoların dolaylı yoldan etkilediği tek isim Erdoğan” diyor. Guardian yazarı McKernan’a göre Peker’in “Cumhurbaşkanımız” dediği “Tayyip Ağabey’e dokunmasa da, Erdoğan’ın yakın çevresini indirmeye çalışması, Erdoğan’ın nihai hedef olduğunu” gösteriyor.
Geçtiğimiz Çarşamba günü Erdoğan haftalardır yorumsuz kaldığı Sedat Peker videolarına ilişkin “Oyunları, tuzakları bozacağız. Bu sinsi operasyonu akamete uğratacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Suç çetelerinin mensuplarını dünyanın neresine kaçarlarsa kaçsınlar takip ediyoruz. Bu suçluları da ülkemize getirip yargıya teslime edene kadar peşlerini bırakmayacağız” sözleri, kimine göre “geciken bir açıklama”, kimine göre de gecikmenin sebebi, “kendisine yöneltilen herhangi bir iddia olmaması ve dikkati Süleymen Soylu ve Mehmet Ağar gibi isimlerden kendine çekmek istememesi.”
Peker, videolarında Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) üst düzey yetkilisi eski bir yarbayın 1996 yılında bir Kıbrıslı Türk gazetecinin öldürülmesi emrini vermekle suçluyor.
Yabancı basında bu suçlamalar üzerine yankı bulan bir olay da Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli skandallarından olan Susurluk kazası oldu. Susurluk skandalı, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile bilinen 3 Kasım 1996’da Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen bir trafik kazası idi.
Peker’in sözlerini bu olayla ilişkilendiren New Yok Times ve Washington Post, “Sedat Peker, bu olayın ana tezi olan devlet-mafya ilişkisinin ikinci bir örneğidir diyor. Eski bakan Fikri Sağlar’ın açıklamalarına yer veren gazeteler Sağlar’ın “İkinci Susurluk Vakası diyebiliriz, belki ondan daha da ciddi. Susurluk, siyasetçi-mafya-devlet ilişkisini çok net biçimde ortaya koymuştu. Belge ve bilgilerle, özellikle hukuk dışı davranan -ki tırnak içinde ‘derin devlet’ diyoruz- sivil ve askeri bürokratların âli menfaatları adına yapmış olduklarını kendilerince önemli bir olay olarak değerlendirip hukuk devleti olmaktan çıkabilecek bir noktaya gelmişti” sözlerine de arka çıkıyor.
Yabancı basına göre, “Bu tablo, problemin uyuşturucu ağları, yolsuzluk ve Peker’in dillendirdiği diğer tüm suçlamalardan daha derin olduğunu, 90’lardan bu yana Türkiye siyasetinde belli başlı şeylerin değişmediğini gösteriyor.”