Kanalların amacı; uzun deniz yolculuklarını kısaltarak gemiler için yakıt ve zaman tasarrufu sağlamasıdır. Süveyş kanalı güzergâhı 13.200 km kısaltmakta gemilere 29 gün tasarruf sağlamakta, Panama kanalı güzergâhı ise 10.888 km kısaltmakta gemilere 24 gün tasarruf sağlamaktadır Kanal İstanbul güzergâhı 1 km kısaltmadığı gibi gemilere 1 saatlik bile zaman tasarrufu sağlamamaktadır.
AKP İktidarının Kanal İstanbul için 2025 yılında boğazdan geçecek gemi sayısının % 110 oranında artıp 80.000 üzerine çıkacağı öngörüsü bütünüyle gerçek dışıdır. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü verilerine göre 2007 yılında İstanbul boğazından geçen gemi sayısı 56.606 her yıl boğazdan gecen gemi sayısı düzenli bir şekilde azalarak 2020 yılında 38.404 inerek % 33 oranında azalmıştır. Rusya’nın Petrol ve doğal gazını Avrupa’ya taşıyan kuzey akımı, Türk akımı gibi boru hatlarının yaygınlaşması ile boğazdan geçen gemi sayısındaki düşüşler gelecek yıllar içinde de devam edecektir
Ticari gemilerin Boğaz girişlerinde 1-2 hafta bekledikleri, o nedenle gemilerin kanalı tercih edecekleri söyle mininin hiçbir gerçekliliği yoktur. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün 2020 yılı verilerine göre İstanbul Boğazından günde ortalama 105 geminin geçtiği göz önüne alındığında Ticari gemilerin Boğaz girişlerinde 1-2 hafta bekledikleri ifadesini doğru kabul ettiğimizde boğazın her 2 tarafında 1.000 ile 1.500 geminin geçiş için sıra bekliyor olması gerekirdi. Gerçekte ise Boğazın iki tarafında bekleyen gemi sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Konunun uzmanlarına göre gemilerin bekleme nedeni, fırtına – sis gibi, olumsuz doğa koşulları bir kısmı içinse yağ-yakıt, kumanya alımı, makine onarımları veya personel değişimleridir ve bekleme süreleri 1-2 günü geçmemektedir. .
Günümüzde boğazdan geçen gemi sayısının azalmasının yanı sıra devreye alınan emniyet sistemleri ve ekipmanları ile İstanbul boğazından gemi geçişleri bütünüyle kontrol altına alınmış durumdadır. Alınan emniyet tedbirleriyle kaza riskini sıfıra yakın seviyeye indirmiştir İstanbul Boğazı dünyanın en emniyetli suyolu haline gelmiştir bunun neticesi olarak ta son yıllarda dümen ve makine arızasından kaynaklanan ufak kazaların dışında İstanbul için tehlike arz edecek boyutta bir kaza yaşanmamıştır. Ayrıca mevcut emniyet sistemi daha modern ve etkin ekipmanlarla donatıp gemi geçişleri ile ilgili ek tedbirler alıp İstanbul Boğazını çok daha emniyetli hale getirme imkânlarına sahibiz.
İstanbul Boğazında yaşanan kazaların büyük bir bölümü gemilerin teknik donanımı ile ilgili olan dümen, makine arızası sonucunda meydana gelmektedir. İstanbul boğazı genişlik ve derinlik olarak yeterli ölçülere sahip olduğundan bu tür kazalara ve kazalar sonucu oluşabilecek yangınlara İstanbul Boğazında denizden anında müdahale etme ve saatler içinde sorunu kontrol altına alma ve yerleşim birimlerinden uzaklaştırma imkânı vardır.
Kanal İstanbul yeterli genişliğe sahip olmadığından denizden müdahale imkânı çok sınırlı olacak ve kanalın yerleşim yerlerine olan yakınlığı nedeniyle konunun uzmanları kanal İstanbul’da vuku bulacak gemi kazaların ve yangınların sonuçlarının çok daha yıkıcı ve hatta ölümcül olabileceğini ifade etmektedirler. Sonuç olarak Kanal İstanbul’u teknik açıdan yapılmasını gerekli kılacak bir neden bulunmamaktadır.
Bir tarafta ücretsiz, güvenli ve rahat seyri sefer imkânı veren İstanbul Boğazı öbür tarafta ise 250.000-300.000 dolar geçiş ücreti olan İstanbul Boğazına göre daha riskli ve sıkıntılı bir seyri sefere neden olan kanal İstanbul. Ticari gemilerin kanal İstanbul’u tercih etmeleri için hiçbir neden bulunmamaktadır. Bu nedenle Kanal İstanbul’un kullanımı çok sınırlı olacaktır.
Kanal İstanbul ile ilgili olarak gerçek anlamda giderlerin ve gelirlerin yer aldığı bir fizibilite raporu bulunmamaktır. Zafer havaalanı ile ilgili fizibilite raporunu hazırlayıp % 96 oranında yanılan anlayış (YİD kapsamında yıllık 1 milyon 317 bin yolcu garantisi verilen Zafer hava alanını 2021 yılının ilk 4 ayında kullanan yolcu sayısı sadece 61) Kanal İstanbul’unda fizibilite sinede hazırlan ve hâkim olan anlayıştır. Sonuç olarak Kanal İstanbul’u ekonomik açıdan yapılmasını gerekli kılan bir nedende bulunmamaktadır.
Deprem İstanbul’u bekleyen en büyük tehlike olarak gündemdeki yerini korumaktadır. İstanbul’da binlerce binanın hasar gördüğü ve yüzlerce insanımızın hayatını kaybettiği Gölcük depreminden gönümüze geçen 22 yıllık süre içinde İstanbul’da depreme hazırlık olarak kayda değer bir çalışma yapılmadı. Beşiktaş, Fatih, Üsküdar’daki yapı stokunun yarıdan fazlası 50-60 yıllık depreme dayanıksız binalardan oluşmaktadır. Olası bir depremde on binlerce binanın yıkılması ve binlerce insanımızın ölmesi riski vardır. Buna karşılık İstanbul Boğazında yaşanan en büyük gemi kazası kabul edilen ve 40 yıl önce yaşanan Independenta tankerinin infilakında, hiçbir yıkım veya zehirlenme olayı olmamıştır. Sadece yakın çevredeki Kadıköy ve Üsküdar’daki binaların camları kırılmıştır.
İstanbul’un gündeminde olmayan ve önleme imkânına sahip olduğumuz gemi kazaları bahane edilerek tüm itirazlara rağmen milyarlarca dolar harcanarak Kanal İstanbul’u yapıyoruz. Diğer taraftan önleme imkânına sahip olmadığımız yıkıcı sonuçları olacak beklenen depremle ilgili kayda değer bir çalışma yapmıyoruz.
Kanal İstanbul üzerinde yapılması planlanan 7 adet köprü için öngörülen inşaat maliyeti 2,9 milyar dolar ancak konunun uzmanlarına göre söz konusu köprülerin maliyeti 5 milyar doları geçecek. Diğer taraftan trafik ve ulaşım açısından sürdürülemez bir noktaya gelen İstanbul’un ulaşım ve trafik sorununun çözümü için 2015 -2017 yılları arasında temeli atılan ve inşaat çalışmaları başlatılan 15’in üzerindeki raylı sistem projesi için yeterli mali kaynak bulunamadığından günümüzde birçoğu yarım kalmış durumdadır. İstanbul için hayati öneme sahip metro projelerine kaynak ayıramayan AKP iktidarı gerekliliği tartışmalı Kanal İstanbul’un köprüleri için milyarlarca dolarlık harcama yapacaktır. Görünen odur ki gemilerin geçmeyeceği kanal İstanbul’un köprülerinden İstanbullular ücret ödeyerek geçeceklerdir
Arıtma tesisleri için yeterli kaynak bulunamadığından Bandırma’dan Tekirdağ’a kadar Marmara kıyısında bulunan birçok yerleşim biriminin kanalizasyonları hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan Marmara Denizine döküldüğünden deniz kirliliğinin neden olduğu deniz salyası Marmara denizinin tüm kıyılarını kaplamış ve çok sayıda deniz canlısının ölümüne yol açmıştır.
50-60 yıl önce bir akvaryum görünümünde olan karidesten ıstakoza, uskumrudan lüfere çok sayıda deniz canlısına ev sahipliği yapan Marmara denizi gerekli tedbirler alınmadığından günümüzde hızla ölü bir denize dönüşmektedir. Marmara denizini kurtarmak ve eski günlerine döndürmek için gerekli mali kaynak Kanal İstanbul için harcanacak paranın beşte biri bile değildir. Marmara Denizinin yardım çığlığı ABD ye Avrupa’ya tüm dünyada duyulurken tek duymayan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı onların gündeminde sadece kanal İstanbul var.
Kanal İstanbul çevre açısından Marmara Denizi ve İstanbul için bir yıkım projesidir. Vergi veren 83 milyon vatandaş için ise ekonomik açısından bir yıkım projesi. Yandaş müteahhitler ve İstanbul’un kalan son ormanlarını, yeşilini yağmalayanlar için ise bir rant projesidir. Tüm yurtsever, dürüst vatandaşların güçleri oranında bu projeye karşı çıkmaları ise bir vatandaşlık görevidir.