1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında (Stockholm, İsveç) Haziran ayının 5’inde çevre duyarlılığı adına Dünya Çevre Günü olarak anılmasını kararlaştırıldı.
Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nda bugünün gündemini oluşturan müsilaj, genel olarak çevreyle ilgili kaygıları oldukça derinleştirdi. Oysa genel olarak baktığımızda ülkemizin temel çevre sorunları listesi bir hayli kabarık: En yenisi Tuz Gölünde kuruma olmak üzere su kaynaklarının yitirilmesi, orman zenginliğin kaybedilmesi, genel olarak denizlerimizin, topraklarımızın ve soluduğumuz havanın kirletilmesi, atık ve çöp sorunları vs…
Öncelikle müsilaj konusuna değinelim: Şeffah, tül gibi bir madde olan müsilaj, oluşturduğu deniz tabakasının altındaki tüm yaşamın ölmesine yol açıyor. 11 bin kilometrekarelik deniz alanının yüzeydeki ilk 30 metresinde oluşan musilaj, geçtiğimiz kasım ayından itibaren giderek artarken, ölü dokuların birkaç hafta öncesinde kıyıya vurması ile dehşet oluşturdu. Esasında musilaj, denizdeki biyolojik süreçlerin ya da bioekosistemin ilk basamağındaki filoplankton ya da mikroalglerin denizde normalden daha fazla üremesi sonrasında ortama bıraktıkları bir tür salgıdır. Bunun nedeni ise Marmara Deniz Sisteminin doğasını bozan anormal şartlar. Yani aşırı kirlenenen deniz ortamına mikroskobik algler dahil mikrodeniz canlıları aşırı üremekte ve sümüksü salgı artışı ile yanıt vermekteler. Salglama sonrası devreye giren virüs ve bakteri benzeri mikroorganizmalar salgı içinde faaliyete başlayarak yüzlerce metrelik müsilaj yapısını oluştururlar. Yaklaşık 10 santimetreyi bulan müsilaj tabakası deniz yüzeyi ile atmosferin doğal temasını keserek genel olarak suyun ısınmasına ve dolayısı ile de çözünmüş oksijenin kaybına yol açıyor. Elbette hareketli deniz canlıları için bu ölüm anlamına geliyor, ilerleyen dönemde deniz dibini de kaplayan müsilaj, istiridye, midye, pina gibi hareketsiz yaşamın da sonunu getiriyor.
Sadece şu bilgiyi vermek isterim. Geçen sene, deniz canlıları ile ilgili olarak 10 yıldır 80 ülkeden 2 bin 700 bilim adamının yaptığı bir çalışma sonucu açıklandı ve denizlerde 250 bin türün yaşadığı tespit edildi. Bu rakam, Marmara’da da müsilaj nedeni ile yok olma potansiyeli konusunda tüm algıları açmaya yeterli sanırım! Her ne kadar, müsilaj’ın ana konu olduğu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yönetiminde gerçekleştirilen “Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Toplantısı” yapılmış ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bu konuda bir bilim kurulu oluşturulması önerisi kabul edilmiş olsa ya da Cumhurbaşkanının ilgili bakanlara talimatları gitmiş olsa da, daha hızlı ve radikal önlemlerin alınması gerekli bir çevre katliamı ile karşı karşıyayız. Çünkü bu konu Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş Hocanın da belirttiği gibi neredeyse 30 senedir dile getiriliyor.
Musilaj oluşumunda küresel iklim değişikliği ve Marmara Bölgesinde sıcaklık artışının da etkisi büyük. Açıklamak gerekirse, müsilaj oluşunda üç tetikleyici etken olarak deniz sirkülasyonunun azlığı ve deniz suyu içeriğindeki azot-fosfor yükünün yüksekliği yanında deniz ısısının da artması şart. Marmara deniz suyu sıcaklığı ortalaması son otuz yılda 2.5 derece arttı. Otuz milyona yakın insan, kapalı bir deniz olan Marmara’nın çevresinde ikamet ediyor ve Ülke endüstrisinin yarısından fazlası da burada kurulu, bunların ev ve sanayi atıkları da maalesef tam bir arıtmaya maruz bırakılmadan Marmara Denizine boca ediliyor! İşte bu atıklar deniz içeriğindeki azot ve fosforu arttırıyor, mikroalg ve planktonlar da aşırı üreyerek bunları yok etmeye çalışınca kısır döngü ve müsilaj oluşumu karşımıza çıkıyor.
Fauna, flora ya da Kapalı bir sistem olarak Marmara Denizi ekosistemi kompleks bir dinamik sistem olarak milyonlarca yılda oluşmakta. Onları geri dönüşümsüz yok eden ise en basitinden insan orijinli atıkların arınmaksızın denize verilmesi. Balıkçılıktan turizme ve deniz ulaşımının bitmesine kadar birçok sonuçlara gebe olan bu sorun çözülmezse kitlesel göçler yakındır.
İnsanlık ölümcül bir tehdit ile karşı karşıya. Küresel iklim değişiklikleri ve Habitat daralması için tüm potansiyeli ile mücadele ederek, henüz organik bir madde olan müsilaj gibi oluşumların Dünyanın çevresel toksik inorganik ölümünü gerçekleştirmeden ilgilileri göreve çağırıyoruz!