“Pandemi eşitsizlik virüsü yayıyor”

EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Yelkenbiçer, iş hayatındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için üzerlerine düşen sorumluluğun “değerler üzerinden dikiş atmaya devam etmek” olduğunu söylüyor.

Selin TEKİN

Alp Avni Yelkenbiçer… Ege Genç İş İnsanları Derneği’nin (EGİAD) yeni başkanı… Uzun yıllar sivil toplum örgütlerinde aktif olarak görev alan Yelkenbiçer,  EGİAD liderliğinin ve diğer derneklerdeki etkin rolünün yanı sıra aile şirketi olan Yelkenbiçer Grup’ta antrepo ve depolardan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışıyor.

Yelkenbiçer’in EGİAD hikâyesi, Amerika’daki eğitim hayatının sona ermesinin ardından memleketi İzmir’e dönmesi ile başlıyor. Yelkenbiçer, “Liderler yetiştiren bir okul” diyerek tanımladığı EGİAD’da 11 yıldır keyifle ve özenle çalışıyor.  Mart ayından bu yana da EGİAD Yönetim Kurulu başkanlığı görevini sürdürüyor.

EGİAD, adından da anlaşılacağı gibi genç, dinamik, günceli takip eden ve yeniliğe açık bir kadrodan oluşuyor. Göreve gelmeleri ile birlikte yol haritalarını çizmişler: Sürdürülebilirlik ve dinamizm. Yelkenbiçer, “Sürdürülebilirliği dengemiz olarak görüyoruz” diyor ve devam ediyor:  “Hem dernek içi dengemiz, hem de kişisel dengemiz… Dinamizm ise bizim itici gücümüz. Adımızda gençlik geçtiği için her zaman dinamik olmak zorundayız.” Z kuşağını anlamak istiyorlar. Bu sebeple de iletişim dillerini, EGİAD teamüllerini, dernek kültürüne zarar vermeden daha güncel hale getirmeyi hedefliyorlar.

Pandemi ile birlikte sadece coronavirüsün değil, “toplumlar arası eşitsizlik virüsü”nün de yayıldığına dikkat çeken Yelkenbiçer, “İş dünyası olarak eşitsizliklerin kaldırılması anlamında bizim üzerimize düşen sorumluluk, işimizi en iyi şekilde yapmak. Bunu yaparken de sadece kâr odaklı, daha düşük maliyetli, daha ucuz yöntemler değil; değerler üzerinden hareket etmemiz gerekiyor” diyor. Paylaşmanın da önemine değinerek, dönemin “rekabet değil, rekaberlik dönemi” olduğunu vurguluyor.

Alp Avni Yelkenbiçer ile iş hayatını ve EGİAD’ı konuştuk.

-Kendinizden bahseder misiniz?

1984, İzmir doğumluyum. Eylül ayında evlendim. Bornova Anadolu Lisesi’ni bitirdikten sonra Bilkent İşletme Fakültesinde okudum. Cal State Easy Bay’da Uluslararası Ticaret Programı ve İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde Lojistik Yönetimi yüksek lisansı yaptım. Amerika’daki eğitim hayatım bittikten sonra yüksek lisans yaparak aile işlerinde çalışmaya başladım. Aile işimizin ikinci kuşak temsilcisiyim. Akaryakıt, lojistik, inşaat ve otomotiv üzerine çalışan, 48 yılını dolduran bir kurum. İş yaşantısının yanında aktif bir sosyal yaşantım da oldu. Tabii EGİAD bunun merkezinde yer alıyor. EGİAD dışında da Karşıyaka Spor Kulübünde 3 dönem, Bornova Anadolu Lisesi Eğitim Vakfı’nda bir dönem yöneticilik yaptım ve mütevelli heyet üyesiyim. BASİFED’de başkan yardımcılığı görevimi sürdürüyorum. Girişimcilik alanında etkin çalışmalar yapan Endeavor Derneği’nde de mentörlük yapıyorum.

“EGİAD öncü bir rol oynuyor”

-EGİAD’a nasıl dahil oldunuz, başkanlık süreciniz nasıl başladı?

EGİAD’a 11 yıl önce büyüklerimden gördüğüm için imrenerek ve keyifle üye oldum. Açıkçası derneğe, kendim gibi eğitim yaşantısını bitirmiş, İzmir’e dönmüş ikinci kuşak arkadaşlar edinirim dürtüsüyle dahil oldum. Ve büyüklerimin de teşvikiyle… Üye olduktan sonraki süreçte çok büyük bir zenginliği, insan kaynağını gördüm. Çok güzel arkadaşlıklar, çok güzel dostluklar edindim. Bunların yanı sıra EGİAD’ın ortak, bir arada bir şeyler üretme kültürü de var.  Ve burada sürekli çalışanın, üretmeye talip olanın önünün açıldığı bir düzen olduğunu da gördüm. 11 yıldır her kademesinde keyif alarak çalışıyorum. Melek Yatırım İcra Kurulu gibi, komisyonlarda farklı görevlerim oldu. Küçük küçük de olsa girdiğim ilk günden itibaren projelerin parçası olmaya çalıştım. EGİAD’ın toplum için, bölgemiz için faydalı olduğunu, yol açan bir etkisi olduğunu, toplumda öncü olduğunu fark ettim. Tabii bu da bende daha büyük bir istekle derneğe gelmemi, daha çok aktivitenin, daha çok projenin parçası olma isteğini doğurdu. Yolun sonunda da tohumlarını attığımız bir sürü projemiz oluştu. Geçen dönem başkan vekiliydim ve filizlenen projelerin takibi, üzerlerine yenilerini ekleme, pandemi gibi zor bir dönemde görev alma isteğini ortaya çıkardı. Bu şekilde de bu sorumluluğa talip oldum. Genel kurulun teveccühü ile de mart ayında başkanlık dönemim başladı.

-EGİAD neden var, neler yapıyor, neleri hedefliyor?

1990 yılında dönemin genç sanayici ve iş insanları tarafından, ortak ses verme dürtüsüyle kurulmuş. Örnek olma, öncü olma gibi bir misyonu var. Kuruluş amaçlarından en büyüğü, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere çizdiği muasır medeniyetler seviyesine erişme hedefi. Bu hedef hala güncelliğini koruyor. Dernek, Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabesi’nde bizlere çizdiği yolun bekçisi olmak, bir arada ses getirebilmek amacıyla kurulmuş diyebilirim.

Var oluş sebebi ise şu anda geldiğimiz noktada toplumsal rekabet gücünü artırmak yönünde çalışmalar yapmak. Tabii toplumsal rekabet gücü deyince sadece ekonomik rekabetten bahsetmiyoruz.  Sosyal, kültürel, sanatsal, sportif faaliyetleri barındıran etik değerler, birbirimize saygı, ortak iş yapma gibi kültürleri, öğeleri de barındırıyor.  Bunların üzerine inşa edilmek üzere oluşan pek çok çalışma alanı da var. Uluslararası ilişkiler, uluslararası ticaret, girişimcilik, melek yatırımcılık, üyeler arası ilişkiler, iş geliştirme, sanayi, sanayide verimlilik, kurumsal, sosyal sorumluluk, sürdürülebilirlik, dijitalleşme gibi toplumun, üyelerimizin hizmetine sunabileceğimiz çok sayıda projemiz de var. Amacımız önce derneğimizin, üyelerimizin kalkınması, ardından bölgemizin, İzmir’in kalkınması, sonra da tüm Türk toplumunun kalkınması.

“Dinamik olmak zorundayız”

-EGİAD genç bir kadroyu içinde barındırıyor. Bu bağlamda EGİAD’ın diğer derneklerden farkı nedir?

İçimizdeki gençlik dürtüsü sebebiyle farkımız günceli daha rahat takip edebilme, değişimlere daha iyi adapte olabilme. Bunlar büyüklerimize yabancı gelen şeyler… Bizim bunlara daha rahat adapte olup, bunları daha rahat kullanabildiğimizi, iş yaşantımızda bunları daha iyi uygulayabildiğimizi söyleyebilirim. Bizim adımızda da geçtiği üzere “gençlik” ismi bizi dinamik kılmak zorunda bu da dünyadaki tüm gelişmeleri, trendleri takip etmemizi sağlıyor. Bunların en iyilerini kendi işlerimize, derneğimize, çevremize, paydaşlarımıza yayabilmemiz ve daha iyi hizmetler sunabilmemiz anlamında bize bir yetkinlik kazandırıyor.

-İmza attığınız önemli çalışmaları paylaşır mısınız?

Derneğin sosyalden çok akademik içerikleri ile ilgilendim. “EGİAD Melekleri” bunlardan bir tanesi. Kuruluşundan, melek yatırım ağı olmasına kadarki süreçte vardım. İlk icra kurulu oluşturulmasında başkan vekilliği görevini üstlendim. Bugün “EGİAD Melekleri”nin varlığı, girişimcilik konusunda İzmir’de, bölgemizde, Türkiye’de derneği bir referans noktası yapıyor. Bu yolculuktan kişisel anlamda da çok şey öğreniyorum ve çokça gelişme sağlıyorum. Öte yandan derneğimizin de burada bir öncü rolü üstlendiğini görmek, bunun parçası olan biri olarak beni ayrıca mutlu ediyor.

Geçen dönem milli mücadelemizin 100. Yılında “EGİAD Think Tank” adı altında bir düşünce platformu kurduk. EGİAD’ın yıllardan beri rapor hazırlayıp topluma sunan bir yapısı vardı. Biz bunu “think tank” çatısı altında topladık. Daha fazla akademik çalışma gerçekleştirerek, İzmir’in ihtiyaçlarına ses getirmesi için kurduk. Kuruluşundan, kurulun seçimine kadar bilfiil içinde bulundum.

EGİAD’ın geçen dönemde başladığı ve bu dönem üzerine koyarak devam edeceği bir dijitalleşme projemiz var. D2, D kare diye isimlendiriyoruz. Bunun da gerek teknik gerek de üye ihtiyaçları doğrultusunda bütün çalışmalarında bilfiil liderlik ettim. Şu an gelinen noktada daha çok ihtiyaçları karşılayacak ve dış paydaşlara açacak bir opsiyonu var ama gelinen noktada üyelerimiz içi iletişimi buradan rahatlıkla sağlayabiliyoruz.

“EGİAD liderler yetiştiren bir okul”

-Dernekte oynadığınız etkin rol size kişisel anlamda neler kattı?

Tabii ki çok şey kattı. Kişisel anlamda çok fazla şey katıyor, “EGİAD Melekleri”nde çalışıyor olmak özellikle tüm sektörler hakkında küçük de olsa fikirler almamızı ve dünyadaki tüm trendleri takip etmemizi sağlıyor. Öte yandan EGİAD liderler yetiştiren bir okul. Zamanında birçok anlamda önümün açılmış olduğunu gözlemliyorum. Çalışkanlık gösterince, talepkâr olunca, bir şeyler vermeye hazır olunca önünüz açılıyor. Girerken hiç aklımda olmadığı bir şekilde EGİAD’ın şu andaki liderliğini yapmak nasip oldu. Bu anlamda EGİAD liderler yetiştiren bir okul diyebilirim. “Sen ne verirsen, sana o kadar geri verir” ve gerçekten EGİAD ona bir şeyler verdikçe, misliyle geri veriyor. Parçası olmaktan bu anlamda da çok mutluyum. Kişisel gelişim, günceli takip etmek, network anlamında… Şu anda liderlik koltuğuna oturduğum için rahatlıkla söyleyebilirim ki İzmir’deki tüm paydaşlarla bir arada hareket edebilme gücüyle tüm üyelerine çok şey katıyor.

-Dernek ve iş hayatınız arasındaki fark nedir?

Çok fark var, bir yandan da yok. Yarı kurumsal diyebileceğim bir aile şirketimiz var. Dernekte ise çok kurumsal bir yapı var. Öte yandan dernek 30 yıllık bir kültüre sahip. Bizim de iş yerimizde bir kültür mevcut. Derneğin kültüründen iş yerimize adapte edeceğimiz şeyleri çok rahat bir şekilde alabiliyoruz. EGİAD’da çalışırken arkadaşlarımızdan duyduğumuz iyi uygulamaları kendi iş yerlerimizde yapma şansımız oluyor. İkisi de birbirini besleyebiliyor. EGİAD’da çalışmaya başladığımdan beri iş yaşantımda daha verimli olduğumu söyleyebilirim. Aynı zamanda hem iş yaşantım hem STK görevim olduğu için kendimi daha iyi disipline ediyor ve zamanı çok daha iyi yönetiyorum. Bu da bana iki tarafta da çok verimli bir çalışma hayatı sunuyor.

“Sürdürülebilirlik dengemiz, dinamizm itici gücümüz”

-Yönetim olarak neler yapmayı hedefliyorsunuz, önünüzde hangi sorunlar ve projeler var?

Göreve talip olduğumuzdan beri iki tane yol haritası belirledik. Bunlardan bir tanesi sürdürülebilirlik, biri de dinamizm. Sürdürülebilirliği dengemiz olarak görüyoruz. Hem dernek içi dengemiz, hem de kişisel dengemiz… Dinamizm ise bizim itici gücümüz. Adımızda gençlik geçtiği için her zaman dinamik olmak zorundayız. Zor bir dönem yaşıyoruz. Bu zor zamanda birlikte olup, derneğimizin tüm çarklarını çalıştırma mecburiyetimiz var. Derneğimizin en büyük zenginliği insan kaynağı. O insan kaynağından dijital platformlardan da olsa mümkün olduğunca faydalanmamız gerekiyor. EGİAD’ın 30 yıllık bir kurum kültürü var. Onu yeni gelen arkadaşlarımıza dijital platformlardan da olsa, fiziksel aktiviteler yapamasak da aktarma zorunluluğumuz var. Ki derneğin sürdürülebilirliği artsın.  Birbiri ile etkileşim halinde olmak, kültür aktarmak, güçlü olup bir arada çalışmak, bir şeyler vermek isteyen, üretmeye talip olan herkesin önünü açarak şeffaf bir yönetim anlayışı benimsememiz gerekiyor. Pandeminin zayıflaması ile beraber sosyal birlikteliği, dernek aidiyetimizi geri kazanmamız gerekiyor. İlk hedefimiz bu.

İkinci olarak da şunu söyleyebilirim ki birçok proje hazırladık. Sosyal aktiviteleri, sosyal birlikteliği geri kazanmanın yanında bizim birincil önceliğimiz ve dönem temamız, sürdürülebilirlik. BM’nin 2030 yılı için oluşturduğu Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını derneğimizin merkezine almak istiyoruz. 17 tane hedeften iş dünyası için hangisini kullanabileceğimizi irdeleyip inceleyerek örnek uygulamaları dönem boyunca paylaşmak, üyelerimizin hizmetine sunmak, döngüsel ekonomi kavramını öne çıkarmak istiyoruz. Hükümetin sıfır atık projesi var. Bunu dernek merkezimizde üye iş yerlerimizde ele almayı planlıyoruz. Bu dönemde belki AB ile ticaret için çok önemli bir pozisyon olacak. AB’nin Yeşil Mutabakat prensiplerini iyi öğrenmemiz, irdelememiz ve bu prensipleri iş yerlerimizde uygulamaya başlamamız gerekiyor. Bunu sadece ticaret için değil topluma, gelecek kuşaklara karşı bir sorumluluğumuz olarak görüyoruz.

“Global Compact”, 2013 yılında imzacısı olduğumuz bir platform. Biz de bunun 11 ilkesini tıpkı BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gibi derneğimizde incelemek istiyoruz. Bununla alakalı olarak derneklerimizin, üye iş yerlerimizin bu platforma imzacı olmasını istiyoruz. İnsanlar güvendiği, aynı değer yargılarına sahip insanlarla ticaret ve iş birliği yapıyor. Global Compact bu anlamda çok güzel bir referans noktası oluşturuyor. İmzacısı, katılımcısı olduğu bir firmaya, bir STK’ya, bir kuruma çok iyi bir referans olduğunu düşünüyorum. Biz de bunun yaygınlaşması için İzmir ve Ege Bölgesi’nde çalışmalar yapmayı planlıyoruz.

Tabii şu an çağımız gereği dijitalleşmeyi ele almak zorundayız. Üyelerimiz ile ilgili bir dijitalleşme check up projesi hazırladık. “Üyelerimiz dijital yolculuklarında neredeler? Nerelere gitmeleri gerekiyor?” sorularına cevap arayarak onlara bir yol haritası sunmak istiyoruz.

-Peki Z kuşağı… EGİAD, Z kuşağını yakalamak için neler yapıyor?

Z kuşağını anlamak istiyoruz. Z kuşağı aslında hem bizim iş yerlerindeki çalışma arkadaşlarımız hem müşterilerimiz hem de derneğin yeni üyeleri. Bizlerden her anlamda farklı bir bakış açıları var. Gerek bir arada yaşama, gerek toplumun içinde yaşama, gerek iş yapma, gerek tüketici davranışları… Hepsi farklılık gösteriyor. Biz de bunları öğrenmek istiyor, bu anlamda derneğimizin sunduğu projeleri, derneğimizin sunduğu değerleri daha güncel tutmaya çalışıyoruz. Bunun için de belki iletişim dilimizi, belki bizleri çok güzel kılan EGİAD teamüllerini, ufak ufak da olsa dernek kültürüne zarar vermeden daha güncel hale getirmemiz gerekiyor.

“Her kurum geleceğinin hikâyesini arıyor”

-Dalgalanan ekonomi iş dünyasında nasıl etkiler yarattı?

Etkileri çok çok fazla… İş dünyasının sorumlulukları ile ele almam gerekirse, hiçbir şeyin doğru olmadığı, bilinen bir doğrunun olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Bugün doğru olan, yarın farklılık gösteriyor. Pandemi koşulları her şeyi dikte ediyor, her şeyi belirliyor. Dolayısıyla yardımlaşma kültürü ile bazı zorlukları aşıyoruz ama zor dönem devam ediyor ve en iyi yöntemin ne olduğunu bilmiyoruz. Ekonomik anlamdaki bu zorlu süreç bir süre daha devam edecek. Belki bir, belki iki yıl daha… Dikkat çekmek istediğim önemli konulardan biri pandemiyle beraber coronavirüs yayılıyor ama toplumlar arası eşitsizlik virüsü de yayılıyor. İş dünyası olarak eşitsizliklerin kaldırılması anlamında bizim üzerimize düşen sorumluluk, yaptığımız işi en iyi şekilde yapmaya çalışmak. Bunu yaparken de sadece kar odaklı, daha düşük maliyetli, daha ucuz yöntemler değil; değerler üzerinden hareket etmemiz gerekiyor. İş yaptığımız bir firma çalışanlarının haklarını ödüyor mu? Gerçekten kaynakları sorunsuzca tüketiyor mu? Gerçekten etrafına değer yaratıyor mu? Sosyal sorumluluk projelerinde bulunuyor mu? Bu anlamda kendi işlerimizi en iyi şekilde yaparken iş yaptığımız paydaşlarımıza da bu bilinci yansıtmaya çalışıyoruz. Partnerlerimizi ona göre seçiyoruz. Ekonomik, politik çalkantılar bu coğrafyada her zaman oldu. Biz gözlerimizi oraya çevirerek, bunlardan şikâyet ederek kararlarımızı buna bakarak veremeyiz. Bu bizi verimsiz kılar. İşlerimizi daha verimli nasıl yaparız? Daha çok değeri nasıl yaratırız? Dünya çapında neler yapabiliriz? Bunları takip etmemiz gerekiyor.

Günceli takip etmek zorundayız. Dünyadaki trendleri, işlerimize nasıl uyarlarız, trendlerin nasıl parçası oluruz? Onu araştırmalıyız. Paydaşlarımızdan, etrafımızdan öğrenmeye açık olmalıyız. “Ben bu işi böyle yaparım” deme lüksümüz yok şu anda. Her kurum, her insan geleceğinin hikâyesini arıyor. Maalesef öyle bir dönemdeyiz. Bilinen bir doğru yok. O sebeple ekonomik çalkantılar olsa da bizim üzerimize düşen değerler üzerinden dikiş atmaya devam etmek.

-Corona ile birlikte neler değişti, salgın EGİAD’ı nasıl etkiledi?

Pandemi patlayınca biz hızlıca dijital platforma adapte olduk. Bütün aktivitelerimize dijital platformda devam ettik. Bu dönemde dijital platformda EGİAD’ın devamlılığını sağladık. Şimdi üzerimize düşen görev dijital platformlarda da en öncü olabilen bir EGİAD yaratmak. Bunun için de gerek kafa yapısı, gerek entelektüel birikimi yüksek olan bir ekip kurduğumuzu düşünüyorum. Derneğimizde geçmiş dönemlerde projelerde çalışmış, pek çok etki yaratmış ve kafası, zihni güncele rahat biçimde adapte olan güzel ekip arkadaşları seçtiğimizi düşünüyorum. Derneğin daha esnek olması, günceli daha fazla takip etmesi, formal yapıdan çıkması, günümüze adapte olması gerektiğini düşünüyorum. Tabii ki EGİAD’ı güçlü kılan değerlerden asla vazgeçmeden. “Salgın olmasa çok iyi işler yapardık” denilmesinden rahatsızlık duyuyorum. Hayır, salgına rağmen çok iyi işler yapmamız gerekiyor. EGİAD her zaman öncü bir dernek olmuştur. Bu öncülüğüne bu zor zamanda da devam etmesi bizim kurumdan aldığımız bir görev, bir mecburiyettir.

“Rekabet değil, rekaberlik dönemindeyiz”

-İzmir’deki iş dünyası dernekleri birbirlerinin sorunları karşısında bir araya gelerek ses çıkarabiliyor mu?

Bence bir birliktelik var. Mahmut Özgener’in, Tunç Soyer’in göreve gelmesiyle iş dünyasındaki bütün kurumlar, gerek sivil toplum kuruluşları, iş dünyası dernekleri, gerekse odalar, belediye, kamu, valilik hepsi bir arada ortak hareket etme fikrine sahip oldu. Bu anlamda kenti yönetenlerin yapıcı yaklaşımları çok önemliydi. Biz de genç iş insanları derneği olarak hiçbir zaman diğer iş dünyası dernekleriyle bir rekabet içinde olmadık. Beraberce bazı şeyleri yapabiliriz. Nasıl işbirliği yapabiliriz ya da yapacağımız bir projeyi nasıl başka derneklerin katılımıyla kaldıraç etkisi ile daha da büyütebiliriz, bunun arayışında olduk. Bence İzmir’de böyle bir kültür var. Bunun için BASİFED çok güzel bir bağlantı, çok güzel bir örnek. Bünyesinde İzmir’in, seçkin STK’larının başkanlarının ve yöneticilerinin olduğu BASİFED’de hepimizin ortak sorunları dile getirebildiğimiz çok güzel bir atmosfer mevcut. Mehmet Ali Kasalı da çok deneyimli, bizlere çok güzel liderlik yapan bir başkan. Bu anlamda BASİFED’in varlığını çok kıymetli buluyorum. BASİFED’in TÜRKONFED bağlantısı ile tüm Türkiye’ye İzmir’deki ve Ege’deki sorunları rahatlıkla iletebiliyoruz. TÜRKONFED’in de kendi altında bulunan federasyonları yukarı çekme yetkisi var, bunu da değerli buluyorum. BM’nin 17. hedefi, hedefler için ortaklık. Dönem paylaşma dönemi, rekabet etme dönemi değil, rekaberlik dönemi. Bu yüzden her projeyi birlikte irdelememiz gerekiyor. Her STK ile neyi beraber daha iyi yapabiliriz onların kararını çok iyi vermemiz gerekiyor. Birlikte çözüm üretmeye mecbur olduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Herkes bireysel olarak bir şeyler yapmaya çalışıyor ama daha iyisini birlikte beraberce yapabileceğimize inanıyorum. Ve şu andaki dönemde bizi buna mecbur kılıyor.