Ender Yorgancılar… Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı… Fark yaratan bir iş insanı… Yorgancılar, başarıyı “Herkesin gittiği yoldan gitmek değil, kendi kapasiten, hayallerin, belirlediğin hedefin doğrultusunda heyecan duyarak fark yaratacak işler ortaya koymak ve bunu yaparken de, iyi insan kalabilmektir” sözleriyle tanımlıyor.
EBSO’ya 1994 yılında meclis üyesi olarak adım atan Yorgancılar, Yönetim Kurulu Üyeliği görevinin ardından Meclis Başkanlığı yaptı. 2009 yılından bu yana da başkanlık görevini sürdürüyor. Yorgancılar, “3 dönemdir elimden gelen gayreti göstermeye, bana olan güvene layık olmaya çalışıyorum.” diyor.
Eş zamanlı olarak aynı dönemde, EBSO tarihinde iki dönem üst üste TOBB Yönetim Kurulu’na seçilen ilk başkan olma gururunu yaşayan Yorgancılar, Türkiye’nin ilk el aletleri üreticisi olan İZELTAŞ’ta Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyor.
Çok sayıda kurum ve kuruluşta görev alan Yorgancılar, TOBB Başkanlık Başdanışmanı ve TOBB Genel İdare Kurulu Üyeliğinin yanı sıra, TOBTİM Uluslararası Ticaret Merkezleri AŞ, MEYBEM AŞ, Türkiye Global Standartlar Tedarik Zinciri ve Lojistik Eğitim Vakfı (GS1 Türkiye Vakfı) gibi Birliğin çeşitli iştiraklerinin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini sürdürüyor. Aynı zamanda, Türkiye-Almanya Ortak Ekonomik ve Ticaret Komitesi (JETCO) Ticaret Çalışma Grubu’nun TOBB çatısı altında “eş başkanı” olarak çalışıyor.
2007 yılında atandığı Filipinler İzmir Fahri Konsolosluğu’nda, sorumluluk alanı Ege Bölgesi olarak genişletilen Yorgancılar, 2014 yılı itibariyle Genel Konsolos olarak bu görevine de devam ediyor.
Ender Yorgancılar, kurlardaki dalgalanmalar nedeniyle sanayicilerin yaşadığı zorlukları şu sözlerle aktarıyor: “Bu denli dalgalı bir kur fiyatlaması, sanayicilerimizi kur-yüksek faiz kıskacına iterek, ciddi bir çıkmaza sürüklüyor. Kur artışı, başta hammadde fiyatlarının yüksekliği olmak üzere üretimi olumsuz yönde etkilerken, kuru baskılamak için yüksek faiz silahının kullanılması ise yatırımlarımızı ve dolayısıyla istihdamı olumsuz etkiliyor.”
Pandemi’nin, olağanüstü bir süreç olarak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de işsizliği kötü etkilediğinin ancak ülkedeki işsizliğin temelinde çok daha yapısal sorunlar bulunduğunun altını çizen Yorgancılar, “Genç ve dinamik nüfus avantajına sahip ülkemizde, işsizliğin sürekli çift hanede seyretmesi, hele ki; genç nüfusta işsizlik oranının ve ne eğitimde ne istihdamda olanların oranının yüzde 25- yüzde 30 bandında olması, kesinlikle kabul edilebilir bir durum değil” diyor.
Yorgancılar, dijitalleşme odağında bir eğitim modelini, üniversite-sanayi işbirliğiyle buluşturan yaklaşımları, istihdamı artırmanın mutlak koşulu olarak görüyor.
Başkanlar Konuşuyor serimizin bu haftaki konuğu EBSO Başkanı Ender Yorgancılar ile EBSO’yu, çalışmalarını, başkanlık sürecini, ekonomiyi, Pandemi’nin sanayiciye etkisini, genç işsizliği konuştuk.
-Sizi tanıyabilir miyim? Ender Yorgancılar kimdir? EBSO’yla yollarınız nasıl kesişti, başkanlık süreciniz nasıl başladı?
Dokuz Eylül Üniversitesi Pazarlama mezunuyum. Gençlik yıllarıma aktif olarak basketbol ile de ilgilendim. Karşıyaka Spor Kulübü bünyesinde de çalışmalarım oldu. İş hayatında ise, Türkiye’nin ilk el aletleri üreticisi olan İZELTAŞ’ın Yönetim Kurulu Başkanıyım.
EBSO mensupluğum 1994 yılında Meclis Üyesi olmam ile başladı. Devamında 6 yıl Yönetim Kurulu Üyeliği ve 2005-2008 döneminde ise Meclis Başkanlığı yaptım. Başkanlık sürecim, Meclis Başkanı olduğum dönemde, üyelerimizin göstermiş oldukları teveccüh sonucu gerçekleşti. 2009 yılından bu yana, 3 dönemdir elimden gelen gayreti göstermeye, bana olan güvene layık olmaya çalışıyorum.
Eş zamanlı olarak aynı dönemde, EBSO tarihinde iki dönem üst üste TOBB Yönetim Kurulu’na seçilen ilk Başkan olma onurunu yaşadım. TOBB Başkan Yardımcısı olarak, yoğun bir sorumluluk üstlenerek de İzmir’imizi temsil etmeye gayret ettim.
Bu dönem ise TOBB Başkanlık Başdanışmanı ve TOBB Genel İdare Kurulu Üyeliğinin yanı sıra, TOBTİM Uluslararası Ticaret Merkezleri A.Ş., MEYBEM A.Ş, Türkiye Global Standartlar Tedarik Zinciri ve Lojistik Eğitim Vakfı (GS1 Türkiye Vakfı) gibi Birliğin çeşitli iştiraklerinin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerim devam ediyor. Aynı zamanda, Türkiye-Almanya Ortak Ekonomik ve Ticaret Komitesi (JETCO) Ticaret Çalışma Grubu’nun TOBB çatısı altındaki eş başkanıyım. Aynı zamanda pek çok kurum ve kuruluşta görevlerim devam ediyor.
2007 yılında atandığım Filipinler İzmir Fahri Konsolosluğu’ndan, sorumluluk alanım Ege Bölgesi olarak genişletildi, 2014 yılı itibariyle Genel Konsolos olarak bu görevime de devam ediyorum.
“Ufkum açılıyor, farklı bakış açıları kazanıyorum”
-Pek çok STK’da etkin rol oynuyorsunuz… STK’larda aktif olarak çalışmanız size neler katıyor? STK’ların Türkiye ve bölgedeki önemi nedir?
Ben, ülkeme olan vefa borcumu en iyi hizmet ederek ödeyeceğime inanıyorum. Bana göre STK’lar da bu hizmete vesile olan önemli kurumlar. STK’lar bilindiği gibi gönüllülük esasına göre çalışır ve toplumlar için demokrasinin içselleştirilmesi açısından son derece önemlidir. Gelişmiş ülkelerde oldukça aktif çalışan STK’lar, gelişmekte olan bizim gibi ülkelerde daha sınırlı kalabilmektedir. Bu kapsamda baktığımızda çatı örgütümüz olan TOBB, gerek mensubu bulunduğu üyelerin haklarını korumak ve gerekse ülkemizi yurtdışında en iyi şekilde temsil etmek, ülkemizin itibarını artırmak adına son derece etkin çalışmalar içerisindedir.
Benzer şekilde Odalarımız da bu anlayış içerisinde üyelerinin ve bölgelerinin en yakın çözüm ortağıdır. O nedenle, aktif olmaları çok önemlidir. Ben de yıllardır gerek yerel, gerekse ulusal bazda çok sayıda STK’da görev almış biri olarak, bildiğimi sandığım, bilmediğim birçok konuda ufkum açılırken, farklı bakış açısı kazanmam mümkün olmuştur. Çok ciddi mesai harcarken, bulunduğum konumlarda fayda yaratma hissi de hem mutluluk hem de gurur kaynağı olmaktadır.
-EBSO neden var, neler yapıyor, ana hedefi ne?
İzmir Sanayi Birliği olarak başlanan kuruluş yolcuğu, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı’nın kararı ile merkezi İzmir olmak üzere Aydın, Balıkesir, Manisa, Denizli ve Muğla illerini de içine alan bir bölge sanayi odasının kurulması uygun görülmüştür. İzmir Sanayi Odası böylece 1954 yılı başından itibaren Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) haline dönüşmüş ve Türkiye’nin ilk ve tek bölge sanayi odası kimliğine sahip olmuştur.
O günden bugüne Ege Bölgesi Sanayi Odası, kent ve Bölge ekonomimize güç katıyor. “Sanayimizin küreselleşmesinde ilk çözüm ortağı olmak ve öncü sanayi odası konumumuzu sürdürmek” vizyonuyla faaliyetlerini sürdüren Odamız, 64 farklı sektörde sahip olduğu 5 bin üyesiyle, ülkemizin öncül meslek örgütlerinden biri olarak dikkat çekiyor. “Mükemmellik anlayışı ile belgelendirme, girişim ve gözetim, eğitim, araştırma ve ticaret geliştirme hizmetleri sunarak değer yaratmak, paydaşlarımızla birlikte sanayinin gelişim ve sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak” misyonu da Odamızın, yine alanında öncül örgütlerinden biri olma hedefini destekliyor.
Ege Bölgesi Sanayi Odası, kuruluşundan itibaren mesleki ahlak ve birliğin güçlendirilmesi, bölgedeki sanayi hareketlerinin hızlanması, sermayenin sanayi kesimine aktarımının teşvik edilmesi, sanayi yatırımı yapacak girişimcilere teknik yardımlarda bulunulması, fabrikaların günümüzün gerektirdiği şartlarda üretim yapması amacıyla organize sanayi bölgeleri kurulması ve kurulacak olanlara önderlik edilmesi ve sanayiyi geliştirecek kanunların çıkarılması gibi alanlarda etkin çalışmalar gerçekleştirmekte, üyelerinin hızla değişen ve dönüşen dünyaya en iyi şekilde uyum sağlayabilmesi için faaliyet göstermeye devam etmektedir.
“Temel görevimiz hizmet anlayışımızı devamlı ileriye taşımak”
-Başkanlık sürecinizde imza attığınız öne çıkan çalışmalardan örnekler verir misiniz?
Başkanlık sürecimde öne çıkan çalışmaları; gerek kurumsal, gerek üye nezdinde ve gerekse genel olarak 3 farklı başlıkta örnekleyebilirim.
Kurumsal olarak, hizmet kalitemizin geliştirilmesi çok önemsediğim bir husustu. Bu kapsamda da yoğun çalışmalarımızın meyvelerini gerek yurtiçinde ve gerekse yurtdışında aldığımız ödüllerle taçlandırdık.
Ege Bölgesi Sanayi Odası’nı ve hizmet anlayışımızı her zaman bir adım ileriye taşımak bizim en temel görevimiz oldu. Bu kapsamda da, mükemmel kuruluş olmak ve sürdürülebilir başarıyı sağlamak için 2010 yılı itibariyle EFQM Mükemmellik Modelini benimsemiş ve Ulusal Kalite Hareketi’ne katıldık. Ve adım adım aldığımız ödülleri, Türkiye Mükemmellik Ödülü ile taçlandırdık.
Yetinmedik. 2018 yılında da, 28 ülkenin oluşturduğu Asya-Pasifik Ticaret ve Sanayi Odaları Konfederasyonu (CACCI) tarafından “En İyi Oda” seçilerek Türkiye’den bu ödülü alan ilk Oda olduk.
2015 yılında henüz sanayi 4.0 bir kurum tarafından dillendirilirken, yaptığımız farkındalık çalışmaları ve akabinde çıkardığımız kitap ile “Sanayi 4.0:Uyum Sağlayamayan Kaybedecek” dedik ve Türkiye genelinde kitabımızın dağıtımını sağladık. Ve öyle bir noktaya geldik ki, Sanayi 4.0 Odamızın adı ile anılır oldu. Bugün de benzer yönde çalışmalarımızı sürdürmekte, üyelerimizin dijital dönüşümünü kolaylaştırıcı faaliyetler içine girmekteyiz. Model fabrika ve son olarak henüz durum analiz çalışmalarını yürütmekte olduğumuz Kaynak Verimliliği Merkezi dijitalleşme yönünde önemsediğim çok önemli çalışmalardır.
Özellikle son birkaç yıldır İzmir’de sinerjinin, güç birliğinin çok güzel örneklerini gösterdik. Bunlardan en öne çıkanı ve Bölgemize, ülkemize katma değer yaratmada etkili olacak tarıma dayalı ihtisas OSB kurulum çalışmalarıdır.
Yerelden kalkınma adına, tarıma dayalı ihtisas OSB kurma fikrini ortaya attığımız 2018 yılından bugüne, Çok büyük ilgi gören Dikili Jeotermal Seracılık TDİOSB yanı sıra, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler yetiştiriciliği için Kınık Tarıma Dayalı (Tohum, Fide, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler vb.) İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ve Bayındır Tarıma Dayalı İhtisas Sera (Çiçekçilik) Organize Sanayi Bölgesi’nin kuruluş çalışmalarına da hız verdik.
UMEM Beceri’10 Projesi kapsamında, evinde oturan, sigortasız binlerce gencimizi 2010-2016 döneminde meslek sahibi yaptık. Her biri İzmir’in pastaneleri, restoranları, kafeteryalarında pastacılık işine başladılar. Bir gün “Teşekkür Ederiz Başkanım” yazılı yaptıkları pasta ile ziyaretime gelerek, iş sahibi, meslek sahibi olmanın mutluluğunu anlattılar. İmzasını attığım beni en çok mutlu eden projelerden biridir.
Odamız, diğer taraftan uluslararası projelere ve işbirliklerine de çok önem veriyor. Bunun en somut adımı, Milano Ticaret ve Sanayi Odası ve İzmir Pastacılar ve Fırıncılar Derneği ortaklığında yürüttüğümüz “Güçlü Kadın Güçlü Ekonomi” başlıklı proje oldu. Bu proje kapsamında, İzmir’de gecekondu bölgelerinde yaşayan kadınların gelir elde etme fırsatlarının arttırılması hedefiyle pastacılık eğitimi almaları sağlandı ve proje sonunda çok sayıda kadının istihdam edilmesi, birçoğunun da kendi işini kurma amacıyla girişimci eğitimi alması sağlandı.
Ayrıca, Başkan Yardımcısı olduğum, TOBB TM (TOBB Ticaret Merkezleri A.Ş.) ‘nin kurmuş olduğu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) ilk Türkiye Ticaret Merkezi (TTM), ABD sanayisinin üretim merkezi olan Şikago’da faaliyete geçirdik.
Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında 100 milyar USD’lık ticaret hacmine ulaşılması hedefi doğrultusunda, T.C. Ticaret Bakanlığımızın destekleri ile hayata geçen, Türk sanayisini, tacirini ve Türk ürünlerini yurtdışı pazarlara taşımak ve kalıcı olmasını sağlamak üzere ihracatçılarımıza çok önemli fırsatlar sunan TTM Şikago üyelerimizin ABD pazarına girişini ve pazardaki konumunu güçlendirecek önemli bir yapı.
“İzmir’in gelişimini hedefleyen projelerimiz var”
-Önünüzde hangi sorunlar ve projeler var? Gerçekleştirmeyi hedeflediğiniz çalışmaları paylaşır mısınız?
Bugüne kadar sanayinin yanı sıra eğitim ve istihdam gibi farklı alanlarda çok sayıda proje hayata geçiren Odamızın şu anda gündeminde olan, İzmir’in gelişimini hedefleyen çok önemli projeleri var.
Bu projelerden biri kapsamında, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın Türkiye genelindeki KOBİ Yetkinlik ve Dijital Dönüşüm Merkezlerinden (Model Fabrika) İzmir ayağının proje ortağı olduk. İZTO ve İzmir Ekonomi Üniversitesi işbirliği ile hayata geçireceğimiz Model Fabrika uygulamaları ile özellikle de KOBİ’lerimizin yeni dünya düzenine uyum sağlamasında, daha verimli ve daha dijitalleşmiş bir üretim altyapısını kurgulayarak akıllı üretime giden yolda firmalarımızı hazırlamak istiyoruz.
Bir diğer ikinci projemiz ise, dünyada tarımın geleceğin stratejik sektörü olduğunu dikkate alarak, İzmir’in de mevcut tarımsal sanayi potansiyelini ve verimli topraklarını doğru değerlendirmek adına Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulması ile ilgili önemli bir yol kat ettik. Bu projemizde; Ticaret Odası, Borsa ve Ege İhracatçı Birlikleri ile birlikte çalışmalara başladık. Bu kapsamda; Menderes Çiçekçilik ve Süs Bitkileri Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ile Dikili’de Jeotermal Seracılık TDİOSB kurulması ile ilgili faaliyetlerimiz devam etmektedir.
İzmir Kalkınma Ajansı’nın 2021 yılı itibariyle başlatmış olduğu İzmir Kaynak Verimliliği Programı kapsamında; kaynak verimliliği, endüstriyel simbiyoz ve dijital dönüşüm alanlarında yürütülen çalışmalar 2021-2024 dönemini içeren bir operasyonel program çerçevesinde ele alınarak, bölgenin bu alanlardaki kapasitesinin geliştirilmesi ve Odamız ile işbirliği içerisinde İzmir’de bir Kaynak Verimliliği Merkezi’nin hayata geçirilmesi planlanmaktadır.
İki bileşenli olarak kurgulanan İzmir Kaynak Verimliliği Programı’ndaki Endüstriyel Simbiyoz Bileşeni kapsamındaki faaliyetler Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile, Dijital Dönüşüm Bileşeni kapsamındaki faaliyetler ise RWTH Aachen Teknik Üniversitesi Avrupa 4.0 Dönüşüm Merkezi (European 4.0 Transformation Center) ile işbirliği içerisinde yürütülecektir.
“Her şeye rağmen güçlüyüz”
-Coronavirüs salgını Egeli sanayicileri nasıl etkiledi? Pandemi’nin ticari ve sanayi etkileri ne oldu?
Bölgemiz sanayi ve ticaretinin, her şeyden önce karantina önlemleri sebebiyle olumsuz etkilendiğini gözlemliyoruz. Pandeminin ülkemizdeki ilk aylarına denk gelen Nisan-Mayıs aylarında sanayi üretim endeksinin %30’ları aşan oranda daralması, ülkemiz sanayinin itici güçlerinden olan Bölgemize de olumsuz yansıdı. Diğer taraftan, 2020 yılında Ege Bölgesi ihracatının %3,6 oranında azalarak 18,9 milyar Dolar’a gerilemesi de, ticaretteki daralmayı ortaya koyan önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkıyor.
EBSO olarak, pandeminin üyelerimiz üzerindeki etkilerini değerlendirdiğimiz anket çalışmaları da, önemli çıkarımlar elde etmemizi sağladı. Değerlendirmelerimiz sonucunda, 2020 yılında üyelerimizin %65.5’inin iç siparişlerinde, %55’inin ise dış siparişlerinde farklı oranlarda azalma kaydedildiğini gördük.
Ancak, küresel ekonomide şok yaratan bu süreçte, üretimleri tamamen duran üyelerimizin oranının ise oldukça sınırlı düzeyde kalması, her şeye rağmen güçlü olduğumuzu ortaya koyuyor. Örneğin; İstanbul Sanayi Odası’nın 2020 yılı 500 Büyük Sanayi kuruluşu çalışmasında, 75 üye firmamızla en güçlü temsiliyet sağlayan Odaların başında gelmemiz de, Bölgedeki firmalarımızın köklü gücünü gösteriyor.
-EBSO olarak pandemi döneminde sanayicilere ne gibi destekler sundunuz?
Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak, pandemi sürecinin başından beri aktif olarak üyelerimizle farklı platformlardan kurduğumuz yaygın iletişim ağı ile 7/24 konularını ve taleplerini aldık. Oda olarak neler yaptığımızı madde madde açıklayayım:
1)Sürece ilişkin gelişmelerden üyelerimizin bilgilendirilip, ilettikleri konuların derlenerek analizi, ilgili bakanlıklar ve kurumlar nezdinde girişimlerde bulunulması amacıyla EBSO OHAL Masası oluşturuldu.
2)64 Meslek Komite, Meclisimize ve Yüksek İstişare Kurulumuza ayrı ayrı WhatsApp iletişim grupları açılarak üyelerle sıcak temas sağlandı, üyelerimizin talepleri ve çözüm önerileri alındı.
3)Yine üyelerimizden gelen talepleri hızlıca yanıtlayabilmek için WhatsApp acil durum ve bildirim hattı oluşturuldu.
4)İzmir Ticaret Odası ve İzmir Ticaret Borsası ile de görüşülerek, bu kurumların üyelerinden gelen talepler birleştirilerek derlendi ve ilgili bakanlıklara girişimde bulunuldu.
5)TOBB ev sahipliğinde yapılan webinarlarda, bakanlarımıza birebir konularımız aktarıldı.
6)Benzer şekilde, İzmir İl ve İlçe Oda ve Borsa Yönetim Kurulu Başkanları ile video konferans yapılarak, istişarelerde bulunuldu.
7)Açıklanan destek paketlerinin ve atılan tüm adımlar güncellendikçe üyelerin bilgisine sunuldu.
8)Üyelerimize maske dağıtıldı.
9)Üyelerimize ve kendi çalışanlarına antikor testi gerçekleştirildi.
10)Karantina döneminde firmalar için çalışma izni, şehir dışı görev formu gibi sürece özel yeni hizmetleri de yerine getirdik.
-Merkez Bankası yönetimindeki değişikliklere ilişkin sosyal medya hesabınız üzerinden “Her yapılan değişiklikte fakirleşiyoruz” açıklamasında bulundunuz. Konuya ilişkin değerlendirmenizi paylaşır mısınız?
Yabancı sermayenin gözünün, kulağının Türkiye’de olduğu bir süreçte, bağımsız olması gereken kurumlarımızda yapılan her atama ve görev değişiklindeki sıklık, dışardan bir sorun var algısı yaratmakta ve bu da TL’nin değer kaybetmesine neden olmaktadır. Dolardaki her birim yükseliş, dolarize olmuş bir ülkede yaşayan bireyleri de doğal olarak fakirleştirmektedir.
-Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, tüm sektörleri olumsuz yönde etkiliyor. Bu tablo sanayiciye nasıl yansıdı?
Döviz kuru dalgalanması, 2018 yılından beri ekonomi ve iş dünyamızın en önemli gündem maddesi haline geldi. Dolar kuru 2018’den beri yıllık bazda %24-%32 bandında artarken, Euro kuru da %17-%28 bandında artış kaydetti. Bugün çift haneye yaklaşmış olan Dolar kuru ve çift hanede seyreden Euro kuru, dalgalanmaların hala sarsıcı biçimde devam ettiğini gösteriyor.
Bu denli dalgalı bir kur fiyatlaması, sanayicilerimizi kur-yüksek faiz kıskacına iterek, ciddi bir çıkmaza sürüklüyor. Kur artışı, başta hammadde fiyatlarının yüksekliği olmak üzere üretimi olumsuz yönde etkilerken, kuru baskılamak için yüksek faiz silahının kullanılması ise yatırımlarımızı ve dolayısıyla istihdamı olumsuz etkiliyor.
Bu dalgalanmaların her şeyden önce ekonominin son derece politize haline gelmesinden kaynaklandığını kabul etmemiz gerek. Nitekim, başta ABD ile olmak üzere tüm uluslararası ve ulusal ilişkilerimiz, kurlar üzerinde kısa sürede çok ciddi etkilere sebep oluyor. Bu sebeple, kurların bu denli yüksek seyretmesinin, Türkiye’nin ekonomik gerçekleriyle örtüşmediği aşikârdır.
“Genç işsizlik oranı kabul edilebilir bir durum değil”
-İşsizlik Türkiye’nin en büyük sorunlarından birisi… İstihdamı artırmak için neler yapılabilir?
İstihdam, Türkiye’nin en uzun vadelere yayılan ve en yapısal sorunlarından biri haline geldi. Pandemi, olağanüstü bir süreç olarak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de işsizliği kötü etkiledi ancak ülkemiz işsizliğinin temelinde çok daha yapısal sorunlar bulunuyor. Genç ve dinamik nüfus avantajına sahip ülkemizde, işsizliğin sürekli çift hanede seyretmesi, hele ki; genç nüfusta işsizlik oranının ve ne eğitimde ne istihdamda olanların oranının %25-%30 bandında olması, kesinlikle kabul edilebilir bir durum değil.
Bu veriler bize, istihdam politikalarımızı olduğu kadar eğitim politikalarımızı da yenilikçi bir anlayışla ve ikisini ayrılmaz bir bütün olarak ele almamız gerektiğini gösteriyor.
Günümüzün hızla değişen ve dijitalleşen dünyasında, istihdamı artırmak ancak bu değişeme uyum sağlamakla, bu da eğitimi bu uyum sağlayıcı politikalara uyarlamakla mümkün olabilir. Bu bağlamda, dijitalleşme odağında bir eğitim modelini, üniversite-sanayi işbirliğiyle buluşturan yaklaşımları, istihdamı artırmanın mutlak koşulu olarak görüyoruz.
“Başarı fark yaratmaktır”
-İş hayatınız ve dernek başkanlığınız dışında neler yapıyorsunuz? Hobileriniz neler?
Fabrika, Ege Bölgesi Sanayi Odası, TOBB Çatısı altında ve diğer kuruluşlardaki birçok aktif görevimden çok fazla vakit kalmasa da, yaratmaya çalıştığım zaman diliminde, ailemle, torunumla vakit geçirmeye, yorgunluğumu denizde atmaya çalışıyorum.
-Size göre “Başarı” nedir? “Başarı”yı nasıl tanımlarsınız? İş hayatında başarı nasıl yakalanır?
Çalışmadan emek harcamadan başarıya ulaşmak söz konusu değildir. Dijital çağda, başarı fark yaratmaktır. Bana göre başarı; herkesin yaptığından yapmak, herkesin gittiği yoldan gitmek değil, kendi kapasiten, hayallerin, belirlediğin hedefin doğrultusunda heyecan duyarak fark yaratacak işler ortaya koymak ve bunu yaparken de, iyi insan kalabilmektir.
++++++++