Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı haziran enflasyonu vahim. TÜİK’in verilerine göre TÜFE aylık yüzde 1,94 arttı ve yıllık enflasyon yüzde 17,53’e çıktı. Üretici enflasyonu ise yüzde 42,89’a çıktı. TÜFE ile ÜFE arasındaki makas yüzde 25’i bile aştı. Bu durum, önümüzdeki dönemde fiyatlardaki yükselişin devam edeceği anlamına geliyor. Faiz indirimi için enflasyonun düşmesini bekleyen Merkez Bankası’nın, bu rakamlar sonrası Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz indirimi talebini yerine getirmesi beklenmiyor.
Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) verilerine göre ise durum çok daha vahim. ENAG, Haziran ayı tüketici fiyat endeksini yüzde 3,28 olarak açıkladı. ENAG, son altı aylık enflasyon oranını yüzde 19,16, son 10 aylık enflasyon ise 36,6 olarak açıklandı. Bu enflasyon oranına göre Türkiye faiz indirimi kısa vadede zor görünüyor.
ÜFE, koptu gidiyor
Kamuoyunun ‘gerçekçi’ bulmadığı TÜİK verileri bile enflasyondaki vahameti gözler önüne seriyor. Yıllık tüketici enflasyonu 2019 Mayıs’ından sonraki en yüksek seviyeye çıkarak yüzde 17,53’e yükseldi. Fiyatlar genel seviyesindeki artışta ekonomideki normalleşmenin yanı sıra döviz kurlarındaki yükselişin de etkisi büyük oldu.
TÜİK verileri Haziran ayında üretici fiyatlarındaki yükseliş ivmesinin hız kesmeden devam ettiğini gösterdi. Buna göre üretici enflasyonu ise aylık yüzde 4,01 artarak yıllıkta yüzde 42,89’a kadar ürkütücü orana çıktı. Böylelikle üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki fark da zirveye yükseldi. Enflasyonda yıllık olarak en yüksek artış ulaştırmada yaşandı. Yüzde 26,29 ile ulaştırma ilk sırada gelirken yüzde 25,69 ile ev eşyası ve yüzde 19,99 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu. Üretici fiyatlarında haziranda aylık bu denli yüksek artış 15 yıldır görülmemişti.
Mahfi Eğilmez: Önce hukuka dönülmeli
Durum vahim ancak ekonomistlere göre henüz en kötüsü yaşanmadı. Geçtiğimiz hafta elektrik ve doğalgaza yapılan fahiş zamların temmuz enflasyonuna 1.1 puanlık etki yapması bekleniyor. Buna göre Temmuzda yıllık enflasyonun yüzde 18,5’i aşacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ekonomist Mahfi Eğilmez, enflasyon rakamlarını şu cümlelerle değerlendirdi: “Üretici fiyat endeksi rekora gidiyor. Tüketici fiyatları daha da yükselecek demektir. TCMB’nin faizi artırmaktan başka çaresi görünmüyor. Ama tekrar söyleyeyim: Enflasyona gerçek ve kalıcı çözüm arıyorsak faiz artırımıyla değil, hukukun üstünlüğünü sağlayarak başlamak gerek.”
Maaş zamları alınmadan eridi
Temmuz ayı başında elektriğe yüzde 15, doğalgaza yüzde 12 oranında zam yapıldı. Bu zam açıklanan haziran enflasyonuna yansımadı. Açıklanan haziran ayı enflasyon oranları memur, memur emeklisi, SGK emeklisi ile dul ve yetim aylıklarına yapılacak zam da belli oldu. 6 aylık enflasyon yüzde 8,45 olurken, memur ve memur emeklisi toplu sözleşme gereği yüzde 3’lük zammın yanı sıra yüzde 5,30 enflasyon farkı zammı alacak. Yaklaşık 8,5 milyon işçi emeklisi ve hak sahibinin aylıkları da bu yılın ilk 6 aylık enflasyon rakamıyla belirlenecek. İşçi emeklilerinin aylıkları, 6 aylık enflasyon oranında zamlanacak. Buna göre, SSK ve Bağ-Kur emeklisinin zam oranı yüzde 8,45 olacak. Memur ve emekli sendika ve derneklerinin tepkileri, muhalefetin ağır açıklamalarına rağmen, hükümetin müjdesi “Bayramdan önce ödenecek” oldu.
Faizler indirilebilir mi?
Geçtiğimiz yıllarda yaz aylarında enflasyon verisi hep düşüş yönünde seyir izlerdi. Yaz sebze meyvenin bollaşması ve ürün fiyatlarının düşmesi bu düşüşe sebep olarak gösteriliyordu. Bu yıl tam tersi oldu, yaz ürün fiyatlarında beklenen düşüşü bırakın, fiyatlar daha da yükseldi. Artan fiyatlar, düşen gelir nedeniyle yoksulluk arttı. Açıklanan enflasyon verileri sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “faizleri düşürme” isteğinin zora girdiğini gösteriyor. Erdoğan katıldığı bir tv programında faiz yükünün düşürülmesinin şart olduğunu belirterek, bu konuda Merkez Bankası Başkanı ile bir görüşme gerçekleştirdiğini ifade etmişti. Bu açıklama sonrasında döviz kuru Türk Lirası karşısında hızlı bir değer kazanmış, Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu faizlerin düşürülmesi için enflasyonun düşmesini şart koşmuştu. Hal böyleyken Merkez Bankası için politika faizlerinin indirilmesi en azından önümüzdeki 3 ay için seçenek olmaktan çıktı. Faiz artışına bile gidilebilir.
‘66 milyon kişi aç ve yoksul’
Tüketici Hakları Derneği (THD), TÜİK ve Türk-İş’in verilerini kullanarak Türkiye’deki aç ve yoksul sayısını ortaya çıkardı. Buna göre, 84 milyonluk Türkiye’de 16 milyon kişi açlık, 50 milyon kişi yoksulluk yaşıyor. Aç ve yoksul sayısı 66 milyon kişiyi buluyor.
THD, hesaplamalarına dayanak oluşturan Türk-İş ve TÜİK verilerine işaret ederken, Türk-İş’in 2021 yılı Haziran ayına ilişkin 4 kişilik bir hanenin açlık sınırının 2 bin 865 TL, yoksulluk sınırının da 9 bin 332 TL hesapladığını belirtti.
THD Başkanı Turhan Çakar, “Türkiye’de hane halkının ortalama büyüklüğünün 3.25 kişi olduğu dikkate alındığında, ortalama bir hanenin Haziran 2021’de açlık sınırı 2 bin 327.8 TL, yoksulluk sınırı ise 7 bin 582.25 TL’dir” dedi.
Başkan Çakar, Türk-İş’in 2021 yılı Haziran ayı açlık ve yoksulluk rakamları ile TÜİK’in ‘yıllık hane halkı kullanılabilir gelir dağılımı’ karşılaştırıldığında, 16 milyon kişinin aç, 50 milyon kişinin de yoksul olduğunun ortaya çıktığını, aç ve yoksulların toplam sayısının da 66 milyon olduğunu söyledi.
*******
“MAKYAJ; HİPER ENFLASYONA GİDİŞİ ENGELLEMEZ”
Hüsnü Erkan (Prof. Dr.) – Hükümet memur ve emekli aylıklarına yapılacak zamları düşük tutmak için TÜFE oranlarının tırmanışını kontrol etme gayreti ve makyajlama çabası içinde olsa da, Üretici fiyatlarındaki hiper enflasyon yönündeki gelişmeler hızlanıyor. İktidar, elektrik ve doğal gaza yapılan yüzde 15 ve yüzde 12’lik zamları memur ve emekli aylıklarına yansımayacak bir zamanlama ile getirse de enflasyondaki doludizgin gidişin önüne geçemiyor. Makyajlı olmasına rağmen tüketici fiyatlarındaki Haziran ayı yıllık artışı yüzde 17,53 olarak açıklandı. Aylık bazda ise artış 1.94 oldu. Bu makyajlama ve ortalama rakamlara rağmen gıdadaki enflasyon yüzde 19,99 ile yüzde 20’ye dayanmış; ev eşyasında yüzde 25,69 ve ulaştırmada yüzde 26,29 olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Örneğin ev eşyasındaki aylık artış oranı yüzde 4,5 düzeyinde ve eğlence ve kültürde de buna yakın oranlara tırmanmış bulunuyor.
Ancak enflasyondaki makyajlamanın daha az olabildiği ÜFE fiyatlarına geldiğimizde işin vahameti daha çok anlaşılıyor. Üretici Fiyat endeksi yüzde 43’e dayanmış bulunuyor. Aylık artışı da yüzde 4’ü aşıyor. 6 aylık artış yüzde 22’yi geçiyor. Özellikle ana sektörlere baktığımızda karşılaşılan oranlar daha da ürkütücü. İmalat sektöründe ÜFE oranı yüzde 45,87; Enerjide yüzde 41,74 ve en korkuncu olarak ara malları sektöründe yüzde 54,89 ulaşmış bulunuyor. Bu yüksek oranlar önümüzdeki aylarda tüketici enflasyonuna yansıyacak. O zaman enflasyonun önü alınamaz bir düzeye, yani hiper enflasyona dönüşmüş oluyor.
Hal böyle iken, memur ve emekliye verilen zamlar sadece yüzde 8,45 düzeyinde kalıyor. Sabit gelirliler ve işsizler için yaşamın sürdürülebilirliği büyük ölçüde riske giriyor. Bayram ikramiyesinin bayramın birkaç gün önüne alınması bir müjde olarak açıklanıyor. İnsanlar bu yıkıcı enflasyon ortamında bunu nasıl bir müjde olarak algılasın ki. Kısacası ekonomi hızla hiper enflasyona koşarken memur ve emekli açlık ve yoksulluğa yelken açıyor. Emekli ve memurların durumu perişanlık gösteriyor. İşyerini kaybeden esnafların durumu daha da içler acısı. İşten çıkarma yasaklarının kalktığı bu dönemde işsizlik de yeniden tırmanışa geçiyor. İşsiz kalan insanlar açıkça açlık sorunu ile yüz yüze kalıyor. Bu sorun aile dayanışması ile çözülebilir olmaktan çıkmış durumda. Bütün bunlara son aylarda gündeme gelen yolsuzluk, yasa dışı kara para ve kaçakçılık gibi sorunların da gündeme düşmesi, Ülkemizin açıkça bir yönetim sorunu yaşadığını gösteriyor. Bu yönetim zaafının, diğerleri yanında en önemli nedenlerin başında, parlamenter sistem ve kurumsal devlet yapısının çözülüp tek adam yönetiminin ülkeyi yönetmekte asla yeterli olamayacağı gerçeğinden kaynaklanıyor. Yanlış ve bilim dışı politikalar ekonomiyi şimdide hiper enflasyona doğru sürüklüyor.
******
“PORSİYONLARI KÜÇÜLTMEK Mİ, YOKSA TÜMDEN YİTİRMEK Mİ?”
Mehmet Şakir Örs (Gazeteci / Yazar) – Kamuoyunun gündeminde ‘porsiyonları küçültme’ tartışmaları sürerken; Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)haziran ayı enflasyon oranlarının ilanı ile ardından emeklilere, memurlara uygulanacak maaş artış oranlarının belirlenmesi konuları, adeta ağır bir gülle gibi gündeme düştü!
Bütün bu rakamları görünce; doğrusu insan, ‘porsiyonları küçültme önerileri ile giderek porsiyonları tümden yitirme riski ve tehlikesi birbirine karışıyor’ diye düşünmeden edemiyor!.. Bu düşünceye koşut olarak,‘porsiyonları küçültmek mi, yoksa tümden yitirmek mi’ sorusu da ister istemez akıllara geliyor!..
Öyle ki, TÜİK’in rakamları bile, enflasyondaki füze tırmanışını ortaya koymak zorunda kalıyor. TÜİK’in resmi verilerine göre, enflasyon haziran ayında aylık yüzde 1,94 arttı, yıllık artış ise 17,53 oldu. Gıdada bu oran 19,99’du. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu ENAG’ın araştırmasına göre haziranda aylık artış oranı yüzde 3,28 oldu. Vatandaşın çarşıda pazarda, mutfağında günlük yaşamında hissettiği artış oranı ise bunların da ötesindeydi. Bu verilerle, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) son 2 yılın zirvesine çıktı.
Belki bundan da önemlisi, üretici fiyat endeksi (ÜFE) rakamları ve ÜFE ile TÜFE arasında açılan makastı. TÜİK’in açıkladığı ÜFE verilerine göre üretim maliyetlerinde aylık yaşanan artış oranı yüzde 4,01, yıllık artış oranı ise yüzde 42,89’a ulaştı. ÜFE’deki artışların, tüketici enflasyonunu tetiklediği düşünüldüğünde, izleyen dönemde enflasyonun daha da artacağı şimdiden ifade edilebilir.
Enflasyondaki bu hızlı tırmanışa karşın, memur ve emekliye reva görülen maaş artış oranları ise bu tırmanışı karşılamaktan çok uzak kaldı. Doğalgaz ve elektrik zamlarının, memur ve emekli maaşlarına uygulanacak oranların hesaplanmasında dikkate alınmaması için, temmuza sarkıtılması da memura ve emekliye bir başka darbe oldu.
Bütün bu gelişmeler; memurun, emeklinin, çalışanların ve dar gelirli insanların, önümüzdeki dönemlerde daha da zor günler yaşayacağını ortaya koyuyor. Vatandaş, ‘porsiyon küçültme’ tartışmalarının gölgesinde, önündeki porsiyonları da tümden yitirmemenin derdine düşüyor!..