Zaman, elinizin arasından akıp gidercesine anlıktır zaman zaman hiç geçmez, hata bazen durur! Her şey algı dahilinde cereyan eder, misal bir basket bir futbol maçı düşünün? Hakem üç dakika uzatma verse bitti bu iş dersiniz, gel gelelim basket maçında üç dakika sonuç değiştirecek kadar uzundur. Sadece bununla bitmiyor ki, bana göre dün doğan oğlum bugün sekiz yaşına giriyor, tabi babama göre onun da oğlu kırk küsür yaşına giriyor. Gözünü açıyordun “doğdu” diyorlar, gözünü kapıyorsun “öldü” diyorlar bu göz kırpışa “ömür” diyorlar Necip Fazıl. Bakalım daha dün kendi partisinin iç yarışında aday olmak için münazaralara katılan Başkan Biden bugün göreve gelmesinin hemen hemen 6. Ayını dolduruyor.
Bu dönemde eski Başkan Trump kadar gerilimli krizli dönemler yaşamadığımızı söylemeliyim. Kimse twitter üzerinden kovulmadı, hiçbir basın mensubuna “adam olun düzgün haber yapın!” gibi çıkış yapılmadı. Yüzü her daim gülen, üzüldü mü de gerçekten üzüntüsünü yüzünden anlayabileceğiniz Biden medyanın %80 gibi bir kısmını arkasına almış olması ve medya ilişkilerinde başarılı olmasının büyük etkisi var. Bana sorarsanız korona ile yaptığı amansız mücadele ile her kesimin takdirlerini üstüne topluyor.
Başkan Biden’ın her fırsatta dile getirdiği öncelikli projeleri vardı. Korona ile mücadele, İklim değişikliği, cinsiyet eşitliği, ekonominin düzeltilmesi, sağlık sistemi, göçmenlik ve dünya ile “sıfır sorun” bütün bu öncelikli projeler için Biden 51 adet başkanlık KHK’sı imzaladı. Tüm bu kararnamelerin ortak noktası mevcut sorunların ivedilikle ortadan kaldırılarak sıkıntıların giderilmesine yönelik imzalardı.
Açıkçası bir önceki yönetimden gelen “ben böyle istiyorum, o yüzden bunu böyle yaptım!” kararnamelerin hepsini kaldırıp olması gerekeni yapmaya çalıştı.
Biden yönetimi virüs ile inanılmaz bir hız ve kararlılıkla mücadele etti! Hatta 4 Temmuza kadar ülkenin %70’ini aşılamalıyız gibi motivasyonlar ve yerel desteklemeler ile aşıyı nasıl önerdiklerini sizlere daha önceki yazılarımda anlatmıştım. Sadece Amerika’nın değil dünyada aşının olmadığı yerlere aşı göndermesi onun ülkeyi tekrardan dünyanın şımarık çocuğuna dönen ülke imajını “lider ülkeye” çevirdi.
Ekonomik verilere bakacak olursak, her ne kadar endeks 5 düzeyinde seyretse de son 4 ay içerisinde bir şekilde yaratılan istihdam ile rakamlar aşağı çekildi. Geçen yıl bu zamanlar işsizlik oranı % 13 iken bu gün % 6. Aralık 2020’de ekonomik büyüme tahmini yüzde 3.2 Haziranda neredeyse bu rakam iki katına çıkmış durumda. Görünen o ki Biden yönetimi elinden geleni söz verdiği şekilde yapmaya gayret ediyor. Tabi yardımlar ve yatırımlar için kongre ile sıkı bir pazarlık sürdüren başkanın kongreden 1.2 trilyon dolarlık pazarlığının neticesi piyasaları bana göre daha da açacak.
Meksika sınırında Başkan Trump ile başlayan ve göçmenlik krizine dönüşen olaylar yatıştı ama bir sonuç alınamadı. Sağlık reformları hala söz verdiği gibi olmadı, diğer bahsettiğim konularda olumlu çalışmaları devam ediyor.
Türkiye – Amerika Birleşik Devletleri ilişkileri
Günlerce aradı aramadı, tebrik etti etmedi polemiklerinin ardından NATO zirvesinde gerçekleşen görüşmeler üzerinden akılda kalanlar, Biden’ın ilk Putin ile görüştüğü, Çin’e “sınırınızı aşmayın” mesajı vermesiydi. Bu iki ülkeye karşı tutumunun yumuşak olmasını beklemiyorum!
Gerilen ABD-İran ilişkilerini yumuşatacak olsa da hala Ortadoğu ile ilgili bir planı yok! (aslında bu cümleyi henüz Ortadoğu politikası konusunda giyeceği elbiseyi dolabından çıkarmadı diye revize etmeliyim) Basın toplantılarında Afganistan ile ilgili sorulara pek cevap vermek istemeyen Biden’ın dış politika gidişatına ilerleyen zamanda bakacağız.
Peki Ankara ile işler nasıl?
Yönetim değişmesine rağmen Washington-Ankara hattında halen güven sorunu var. Hala birçok sorun masada beklerken, sadece Afganistan konusunda bir ilerleme sağlanmaya çalışılıyor. Biden’ın geçen hafta Afganistan konusunda 15 dakikalık basın toplantısında Türkiye’yi ağzına bile almaması, gazetecilerin “Türkiye ile durum nedir?” sorusunu bile sormaması, ABD açısından Türkiye’nin zaten her programa sorunsuzca uyacağının göstergesi.
Türkiye’nin duygusal adımlardan uzak durup, gerçekçi bir Afganistan politikası uygulaması bence yerinde olacaktır. Biden’ın Beyaz Saray’da yapacağı “Dünya Demokrasi Zirvesi”ne Türkiye’nin çağrılmayacağı belirtilirken, Biden ile Erdoğan’ın Eylül’ün 3. haftası New York’ta yapılacak BM Genel Kurulu zirvesinde tekrar görüşüp görüşmeyecekleriyse muallakta.
Haftaya dünyanın merkezindeki güncel haberler ile karşınızda olabilmek dileği ile hoşça kalın…