Genel seçim üzerinden 6 ay geçmesine rağmen geçmişten gelen ekonomi programının hatalı uygulamaları nedeniyle gösterge rakamlarının iyileşmesi 2024 yılının ikinci yarısına kalmıştır. Hükümetin yıllarca günü kurtarmaya yönelik özellikle Naci Ağbal’ın görevden alınmasından sonra ekonomi politikaları ülke ekonomisine çok zarar vermiştir. Maalesef bu kararların bedelini de toplum ödedi ve yıllarca da ödeyecek.
Döviz kuruna sürekli müdahale edilmesi, cari açığın devam etmesi nedeniyle enflasyonda beklenen ciddi bir iyileşme olamaz. Bir türlü asgari ücrete yapılamayan zam ne kadar yapılırsa yapılsın yoksulluk ve fakirlik devam eder. Önemli olan paranın satın alma gücünü artırmaktır. Yani bir başka deyişle enflasyonu düşürmektir. Enflasyonda sadece parasal tedbirlerle düşmez. Mali tedbirlerle desteklenmesi gerekir. Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’in bu konudaki akılcı kararları siyasi irade ile desteklenmelidir.
Yıllarca yapılan orta vadeli planlama, gerçekten iyi niyetle yapılmış olabilir. Ancak ülke ekonomisine gösterge olamamıştır. Ülke Hazinesi’nin varlıkları yıllarca döviz kurunu tutma uğruna kullanılması, ayrıca zor ödenecek bir borçlanmaya gidilmesi, en az 10 ila 15 yıllık bir sıkıntılı dönem yaşamamıza neden olmuştur. Olmasaydı da devam edecektir.
Eylül 2023’te açıklanan 5 yıllık kalkınma planında öngörülen hedefler, finansal rakamlara göre çok uzaktır. Meclis’te görüşülen 2024 Bütçesi yine yüksek bir gelir eksikliği açık olarak onaylandı ve kabul edildi. Ancak bütçe harcamaları para basarak ve maliyeti açıklanmayan borçlanmalar ile karşılanacaktır. Hükümetin sözde kalan tasarruf ilkeleri ve bakanlık harcamalarında tasarruf ilkelerine uyulmaması çok manidardır. Diğer taraftan bakanlık düzeyinde verilen imar izinleri toplumu yaralamaktadır. “Biz yaparız” mantığı ile tabiata ve çevreye zarar verilmektedir. Adalet ve eşitlik ilkesinden uzaklaşılması, güveni zedelemektedir.
Siyasi iradenin Eylül 2023’te açıklanan kalkınma planında belirtilen hedeflere ulaşılabilmesi ancak kamu ve özel sektörün üretim hedeflerinin realize olmasıyla sıkı sıkıya ilişkilidir. Üretimin artırılması için bugün reel sektörün karşılaştığı sorunların başında finansmana erişim yatmaktadır. Özellikle artan ticari kredi faizleri, şirketleri finansmana erişimde zor durumda bırakmıştır. Haziran 2023’te yüzde 8,5 olan politika faizlerinin önce yüzde 15’e, bugün de yüzde 42,5’e çıkmıştır. Politika faizinin artması kuşkusuz ticari kredi maliyetlerinin artması yanı sıra kredilerin kısa vadeli olması da reel sektör için önemli bir handikaptır. İhracata yönelik işletmelerin kullandıkları Eximbank reeskont kredilerinde kaynağında kesilen faizler, kredi limitleri ve teminatlar konusunda sıkıntılar yaşatmaktadır. Bugün Eximbank reeskont kredilerinde faizler kaynağında kesilmiş olsa da ticari kredi faizlerine göre oldukça uygun kredilerdir.
Reel sektörün bu yüksek maliyetli ticari kredilerle faaliyetlerini sürdürebilmeleri, yatırım yapmaları pek olanaklı görünmüyor. O nedenle şirketlerin öz kaynaklara yönelmesi, kullanım dışı gayrimenkullerini değerlendirerek öz sermaye artışı yoluna gitmeleri, halka açılmaları ve ortaklıklar oluşturmaları da yeni finansman kaynağı bulmanın bir başka yoludur.
Kısa sürede kredi maliyetlerinde bir düşüş bugün uygulanmakta olan politikalar ve güven duygusunun henüz oluşmaması nedeniyle beklenen yurtdışı fon girişlerinin arzulanan düzeyde olmayışı ümitleri 2024 yerel seçimleri sonrasına bırakıyor. Piyasada güven ortamı oluşunca yurtdışı kaynaklı fon girişi olur, doların artış hızı düşer hatta bir süre bugünkü düzeyde kalır ve yavaş yavaş enflasyonun düştüğünü görürüz. Ancak siyasi irade zorunlu olmadıkça sabit sermaye yatırımlarını ötelemeli ve adalet ve güven ortamının sağlanması hususunda özel çaba göstermelidir.