Aralık ayı merkezi yönetim bütçe rakamları kesinleşince 2023 yılı Ocak-Aralık döneminin geneli de belirlenmiş oldu. 2023 yılında 6,5 trilyon TL civarında gider yapıldı. Toplanan bütçe geliri ise 5,2 trilyon TL oldu. Buna göre bütçe açığı 1 trilyon 375 milyar TL olarak gerçekleşti. Bu açık hedeflenen 660 milyar TL’lik bütçe açığının iki katından fazla. KKM ödemeleri Merkez Bankasına aktarılmasaydı bu açık tutarı neredeyse iki katına çıkacaktı. 2022 yılında 168,2 milyar TL faiz dışı fazla verilmiş iken 2023 yılında 700,3 milyar TL faiz dışı açık verildi. Giderlerin artış oranı yüzde 123,8, gelirlerin artış oranı ise yüzde 86,1 olarak gerçekleşti. Bütçe gelirlerinin büyük kısmını oluşturan vergi gelirleri ise 2023 yılında yüzde 91,2 oranında artarak 4,5 trilyon TL’yi aştı.
Milli gelire oranla bütçe açığı son 21 yılın zirvesinde (yüzde 5,4). OVP’deki yüzde 6.4 oranının altında. Ek Motorlu Taşıtlar Vergisinden tahsil edilen 30,7 milyar TL ile ek kurumlar vergisinden tahsil edilen 73,5 milyar TL’ye rağmen bu kadar açık verilmiştir. Kuşkusuz bunda deprem harcamalarının etkisi var. Ancak söz konusu deprem harcamalarının dışında da gider artışı mevcut. Ayrıca kamunun belirlediği harç ve vergilerde yüzde 50’yi aşan oranlarda zam yapılırsa enflasyonla mücadele önemli bir yara alıyor. Sadece faiz artırımından medet ummamalıyız. Tahsil edilen vergilerden KDV ve ÖTV’nin vergi gelirleri içindeki payı yüzde 53, dolaylı tüm vergilerin oranı ise yüzde 64,5, dolaysız vergilerin payı yüzde 35,5 olarak gerçekleşti. Bu oranlar vergi sisteminin ne kadar adaletsiz olduğunu gösteriyor. OECD ülkeleri içindeki oranlara baktığımızda ekonomik dengeleri görece optimum seviyede olan ülkelerde tam tersi oranlar mevcut. Vergi sistemini oturtamayan, kayıt dışı ekonomiyi oransal olarak düşüşüne rağmen hala devam ettiren, bu nedenle hizmet sektöründeki enflasyon katılığını çözemeyen ülkemizde en alt gelir grupları bu nedenlerle reel olarak sürekli refah kaybına uğruyorlar. (Asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesi, emekli maaşlarının asgari ücret düzeyinin gittikçe alt seviyelerine düşmesi ve milli gelirden alınan payların son 5 yılda sürekli azalması gibi.)
2024 bütçesini irdelediğimizde şunu görüyoruz. Hedeflenen vergi tahsilat artış oranı yüzde 85’lerde. Özellikle dahilde ve ithalde KDV tutarlarının artışı ciddi tutarlarda. (Ya istisnalar azaltılacak ya oran artışı getirilecek ya da iadelerde sıkıntılar olacak.) 2024’ün seçim sonrasında ekonominin görece daralacağı düşünülecek olursa bu yıl çok zorlu olacak. Bir hafta önce açıklanan nakit bütçe sonuçlarına göre nakit bütçe açığı 626 milyar TL. Fatih Özatay hocanın yaptığı tespite göre 2006-2023 yılları arasındaki dönemde bütçe açığı nakit açığının en fazla 1,26 katı olmuş. Şu anda ise 2 katından fazla gerçekleşmiş. Nedeni ise tahakkuk ettirildiği halde ödenmemiş harcamalardan kaynaklanması. Giderlerin tahakkuk etmesine rağmen nakit çıkışının olmaması anlamına geliyor. Seçime kadar nakit çıkışı olması önemli bir likidite fazlasına işaret ediyor. Enflasyonla mücadelede büyük bir handikap. Maliye politikası para politikası uyumlu olmadığında fiyat istikrarı gerçekleşmesi zorlanıyor. Faiz dışı bütçe açığının GSYH’ye oranı da rekor kırdı. 2019-2021 döneminde en yüksek oran GSYH’nin yüzde 0,82’si iken 2023’te aynı oran yüzde 2,9 oldu. Bütçe dengesini sadece gelir artışıyla sağlamak yetmez. Giderlerde de tasarruf ve kesinti yapmamız gerekiyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı tasarruf genelgesi yayınlandıktan sonra devlette temsil/ağırlama harcamaları 17 kat, kırtasiye harcamaları 7 kat artmış.
Makro ekonomik göstergelerin içinde en önemli iki denge var. İç denge yani bütçe dengesi (denk bütçe), dış denge ise döviz dengesi (cari açık). Bir ülkede ikisi birden açık verilirse (ikiz açıklar) ekonomi yönetilemez (Sayın Mehmet Şimşek’in açıklamaları). Şu anda ikisi de ülkemizde açık veriyor.
Enflasyonda gerçekten düşüş istiyorsak faiz dışı fazla vererek bütçe disiplininde ısrarlı olmalıyız. Daha önce 2002-2008 döneminde bütçe dengesinde ortalama 4 puan faiz dışı fazla verildiği bu nedenle söz konusu dönemde enflasyonda gerçekten radikal düşüşler sağlandığı unutulmamalı.
Not: Geçen haftaki yazımızda “Gelirlerinin artmamasına karşın aksine yaşam koşulları daha kötüleşmiş ve çalışma saatleri azalmıştır.” cümlesindeki “azalmıştır kelimesi tapaj hatası sebebiyle “uzamıştır” yerine “azalmıştır” şeklinde çıkmıştır. Bu hata nedeniyle okurlarımızdan özür dileriz.