Davos ruhunu kaybetmiş olabilir mi? Çünkü yeni, heyecan verici bir başlık ya da oturum gündemi görmek hak getire! Sadece ana tema bile bunu kanıtlamaya yeter; jeopolitik çoklu kriz perspektifinde “Güvenin yeniden inşası”. Bu elbette temelsiz değil, Dünya Ekonomik Forumu (WEF), yıllık olarak küresel risk analizleri yayınlıyor ve istikrarsız sıcaklık artışları ve yağışlar ile bunların tetiklediği şiddetli fırtınalar ya da uzun süreli kuraklık gibi aşırı hava olayları bağlamında küresel iklim değişikliğine ek dünya ekonomisindeki dalgalanmaların üzerine siyasal riskleri düşündüğünüzde, şu anda var olan kırılganlığın bile ne kadar kritik olduğunu anlamak mümkün!
Pandemi sonrası tüm ülkelerin resesyon endişesinin hiç bitmediği ekonomik kriz atmosferine bu yıl içinde Amerika, Rusya, İngiltere ve Hindistan dahil dünyanın 70 ülkesinde seçimlerin yapılacak olması ve üç milyara yakın insanın siyasal tercihinin hangi liderleri ortaya çıkaracağının belirsizliği de karamsarlığı katlıyor. Dünyada güvenlik ve işbirliği sağlanıp, ekonomide de yeni̇ bir büyüme ve istihdam hikayesi oluşturmak tüm ülkeler için hedef bir strateji gibi. Ancak Ukrayna ve Gazze savaşlarının ABD ve İngiltere’nin Yemen’deki Husi hedeflerine yönelik beş kente saldırısı ile Sistan-Belucistan bölgesi lokalizasyonlu Pakistan- İran arasındaki füze salvoları kapsamında genişleme potansiyeli tüm dünyayı nefessiz bırakmış görünüyor. Doğal olarak da Davos, yeni söylemler yerine var olan düzenin devamı için çözüm bulma arenasına dönüşmüş durumda. Zaten Davos’u yaratan isim olan Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu ve İcra Kurulu Başkanı Klaus Schwab da bu konuya parmak basıyor: “Durum tespiti yapmak gerekirse, parçalanmış bir dünya ve artan toplumsal bölünmeleri görüyoruz. Sonuç, yaygın bir belirsizlik ve karamsarlık. Dolayısı ile küresel bir krizin içindeyiz ve bunu yönetmek, devamında da mevcut sorunların temel nedenlerine bakarak umut verici bir geleceği birlikte inşa etmek ve insanlığın geleceğine olan güveni yeniden oluşturmak sorumluluğu altındayız”.
Davos, tüm politikacılar için vitrin, her zaman katılımcı listesi göz doldurmuştur. Bu sene de elliye yakın başkan veya başbakan düzeyinde devlet adamı arzı endam ediyor: Gazze Savaşı nedeniyle protestoları göğüslemek zorunda kalacak ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog başta olmak üzere Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron,Çin Başbakanı Li Çiang, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Arjantin’in yeni Devlet Başkanı Javier Milei, Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis ve Nijerya Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu dikkati çeken isimlerden. Elbette Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres dışında 120 ülkeden üç bine yakın akademisyen, iş adamı ve politik figür bu zirvede takip edilecek. Ayrıca bine yakın şirketin CEO’su ile yüzün üzerinde küresel Unicorn (girişimcilik jargonunda en az bir milyar dolarlık değere sahip kuruluşlar bu şekilde isimlendiriliyor, eğer on milyar dolarlık bir değer yaratan girişimci iseniz deacorn’sunuz demektir!) da Davos’taki zirvede toplantılara katılıyor. Ne de olsa Dünyanın en ünlü, en güçlü ve en varlıklı insanlarının boy gösterdiği bir arena burası!
Şu ana kadar oturumlarda görüşlerini açıklayan tüm teknokratlar, 2024 yılına dair umut dağıtmadılar. Ortak ekonomik ve siyasi söylemin tekrarlanan terminolojisini hep ‘öngörülemezlik’, ‘belirsizlik’ ve ‘istikrarsızlık’ sözcükleri oluşturdu! Küresel ekonomik aktivitenin yavaşlığı, finansal koşulların sıkılığı ve jeopolitik gerilimlerin artması, kriz ortamının ön dalgalanmalarına zemin hazırlıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel büyümenin 2023’ten(%3) daha düşük (%2,9) olacağını dile getirirken enflasyon beklentilerinin yüksek, işgücü piyasalarının ve finansal koşulların gevşek olacağı öngörülerini açıkladı. Jeoekonomik istikrarsızlığın, küresel ekonomide ve borsalarda dalgalanmayı hiç eksik etmeyeceğini, dolaylı olarak da küresel ekonomik üretimde yüzde 7’ler düzeyinde potansiyel bir kayıp olacağını hesapladıklarını da açıklamalarına ekledi. Ama Barclays Ekonomik araştırmalar Başkanı Christian Keller gibi iyimserler de var. O, “Yapay zekanın erişilebilirliği ve çok yönlülüğü, daha hızlı bir şekilde yaygınlaşacağından, gelişmiş ekonomilerin işgücü eksikliğini telafi etmesi ve gelişmekte olan ekonomilerin işçilerinin üretkenliğini ve gelir düzeylerini arttırması söz konusu olabilir” diyor. Yapay zeka başlığı Forum’un sıcak konularından birisi.. Yenilikçi, kapsayıcı, sürdürülebilir ve dayanıklı içeriği ile yapay zeka, yeni bir büyüme modeli ihtiyacını karşılayarak, üretkenlik için itici güç platformuna zemin hazırlayabilir.
Bir başka ilgi çekici oturum da demografik değişimin toplumlara ve ekonomilere getireceği dönüşüm ile ilgili idi. 2050 yılına gelindiğinde, 60 yaş ve üzeri bireylerin oluşturduğu küresel nüfusun 2,1 milyara ulaşacağı projeksiyonu ile emeklilik ve sosyal güvenlik kurumlarının geleceğine yönelik konular ele alındı ve uzun ömür ekonomisi ilkeleri oluşturularak finansal açıdan dayanıklı bir geleceğin temeli için analizler dile getirildi.
Dünya Ekonomik Forumu yönetim kurulu, dünyaca ünlü Çellist Yo Yo-Ma’dan ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore’a, Avrupa Merkez Başkanı Cristina Lagarte’den Siemens Başkanı Jim Hagemann Snabe ve Uluslararası Para Fonu Direktörü Kristalina Georgieva’ya, Ürdün Kraliçesi Rania’dan Dünya Ticaret Örgütü direktörü Ngozi Okonjo-Iweala’ya kadar çok seçkin kişilerden oluşuyor ve ortaya koydukları gündem maddeleri de ”Parçalanmış Bir Dünyada Güvenliğin ve İşbirliğinin Sağlanması”, ”Yeni Bir Dönem İçin Büyüme ve İstihdam Yaratmak”, ”Ekonominin ve Toplumun İtici Gücü Olarak Yapay Zeka ve İklim” ile ”Doğa ve Enerji İçin Uzun Vadeli Strateji” olmuş. Ne diyelim, savaşlar gibi trajik siyasi krizlerin üzerine eklemlenen global ekonomik şok arzına ek gezegenin iklim değişikli gibi küresel zorlukları, acil çözümler gerektiriyor ve bu dönemde, artık sorunları yenmekle yenilemek yerine eyleme geçme zamanı geldi de geçiyor.