İzmir Ticaret Borsası (İTB) desteği ile İzmir Ticaret Borsası Eğitim, Kültür ve Sosyal Entegrasyon Vakfı (BORSAV) tarafından Tarihi İzmir İktisat Kongre Merkezi’nde Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Panelleri düzenlendi.
Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Işınsu Kestelli, “OECD 2022 yılı verilerine göre dünyada her üç kadından biri, Türkiye’de ise her 10 kadından dördü, hayatında en az bir kez mutlaka bir şiddet türüne maruz kalıyor. Ne yazık ki şiddet sosyal statü farkı tanımadan toplumunun tüm kesimlerinde çok yaygın. Gelir getiren ücretli bir işe sahip kadınların yüzde 37’si, ücretli bir işte çalışmayan kadınların ise yüzde 35’i yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel şiddet görüyor. Aile içi şiddet başlı başına bir insan hakkı ihlali ve sonuç olarak dönüp dolaşıp bütün insanlığın refahını etkileyen bir sorun. Sorun sadece fiziksel şiddetle de sınırlı değil. Duygusal, cinsel, ekonomik, dijital, flört şiddeti, ısrarlı takip, sosyal şiddet olarak birbirinden farklı biçimleriyle de yaygın olarak karşılaşıyoruz. Bu vahim tablo karşısında, cinsiyet eşitliğini güvence altına alan ve kadının sosyoekonomik statüsünü iyileştirmeyi hedefleyen yasal ve toplumsal çerçeveyi günün ihtiyaçlarına göre sürekli gözden geçirmek ve geliştirmek gerekiyor” diye konuştu. 2024 yılının ilk 15 gününde, Türkiye’de 15 kadın cinayeti işlendiğini, 11 kadın da şüpheli şekilde ölü bulunduğunu belirten Kestelli, “Gerçekten çok acı bir tablo. Tüm bunlar kadına yönelik şiddetle etkin mücadele için eş güdümlü ve çok boyutlu çalışmaların yapılmasının önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Kadın ölümlerinin ve kadına karşı şiddetin engellenmesi için yasal uygulamalar ve önleyici politikaların güçlendirilmesi ve bu yönde iş birliklerinin artırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“Çalışma hayatında kadının adı yok”
“Çalışma hayatında da kadının adı yok” diyen Kestelli, “Eğer bir ülkenin nüfusunun yarısı kadınlardan oluşuyor ve eşitlik sadece bununla sınırlı kalıyorsa eşitlikten söz edemeyiz. Kadının, yaşanan tüm cinsiyetçi sorunlar bir yana, ekonomiye katılımda bulunduğu dezavantajlı durum, ülkenin potansiyel büyümesinin önündeki önemli yapısal engellerin başında geliyor. Bu konuda farkındalık oluşturabilmek için Borsa olarak ülkemizin en çok çalışan kurumlarından biriyiz. Üyesi ve temsilcisi olduğumuz tüm kurumlarda ve kendi şirketlerimizde kadın çalışanların kendilerini gösterebilmeleri için fırsat eşitliği ikliminin ortaya çıkması ve bunun sürdürülebilir olması için özel bir çaba harcamalıyız. Kadınlarımızı hayatın tam içine, hak ettiği ölçüde sokmak zorundayız. Çünkü demokratik, adil ve kalkınmış bir toplumu inşa etmenin tek yolu bu. Bu da tamamen bir zihniyet değişimiyle mümkün olabilir. Bunu, kız çocuklarını bilimsel ve teknolojik altyapıyla donatarak yapacağız. Burada yine konu, temel sorunumuz olan eğitime gelip dayanıyor. Toplum olarak önce eşitliği özümsememiz lazım. Eğitimde eşitliği sağlamamız lazım. Daha anaokulu sıralarından başlayarak bunu anlatmamız, gelecek nesillerin zihinlerine kazımamız lazım” diye konuştu.
“Şiddet kavramı tanımları değişiyor”
Şiddetin insanlık suçu olduğunu ifade eden İzmir Valisi Dr. Süleyman Elban da “Şiddetin toplumdaki belli kesimlere karşı olması şiddetin içeriğini ağırlaştırıyor, insanın onurunu zedeliyor. Kadına, çocuğa yönelik şiddet, insanın insan olmaktan kaynaklanan değerlerini zedeliyor. Toplumlar özellikle son dönemlerde öyle ciddi değişimler geçirmeye başladı ki daha önce kalıplaşmış ve sıradan görülen şeylerin ne kadar insan onuruna yakışmadığını görüyoruz. Bunlardan bir tanesi kadına şiddet konusu. Bundan 50 yıl önce bugün şiddet diye değerlendirdiğimiz konuları çoğu zaman iltifat meselesi olarak kabul edilirdi. Bu toplumun tüm kesimleri tarafından kabul edilirdi. Toplumda yaşanan değişimlerle birlikte artık şiddet kavramı sorgulanmaya başladı. Toplumsal cinsiyet kavramı anlaşılmaya başladı” dedi.
Elban, “Şiddet sıfırlanıncaya, ayrımcılık konusu tamamen gündemden çıkana kadar bu konuda mücadele etmek hepimizin görevi. Bu mücadeleye devam ederken mekanizmalarda hata varsa elden geçirilmesi gerekiyor. Mevzuat konusunda dünyada akademide psikolojide yeni yaklaşımlar varsa o yaklaşımların mevzuatımıza derç edilmesi gerekiyor. Bu durağan bir süreç değil. Dünya baş döndürücü bir hızla değişirken şiddet kavramı tanımları da değişiyor. Yeni dönemde yeni anlayışta yeni şiddet kavramlarını değerlendirmek gerekiyor. Toplumsal cinsiyet algımızın güncel olarak yenilenmesi gerekiyor” dedi.