Tüm Türkiye’yi yasa boğan, yüreklerimizi dağlayan bu büyük afet gösterdi ki; binalarımız da, şehirlerimiz de, insanlarımız da depreme hazır değil. Bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmemesi için şehirlerimizi depreme dirençli hale getirmek zorundayız. Deprem kuşağı üzerinde bulunan ülkemizde; planlı yapılaşma, mevcut binaların güçlendirilmesi, yeni binaların inşası sırasında güvenlik standartlarının titizlikle uygulanması kritik öneme sahip. Bir diğer önemli konu da toplumumuzda temel afet bilinci oluşturmak olmalıdır. Bu amaçla eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı, acil durum planları hazırlanmalıdır. Belediyelerde deprem risk yönetimi ya da kentsel dönüşüm birimlerinin yaygınlaştırılması, yapı stokunun güvenli hale getirilmesi bakımından yararlı olacaktır.
Özetle, yaşadığımız bu büyük acıdan artık ders çıkarmamızın vakti geldi. Deprem bölgesinin rehabilitasyonu ve kalkındırılması elbette önümüzdeki en önemli konulardan biri. Ama bir yandan da Türkiye’de gelecekte yaşayabileceğimiz olası büyük depremlere karşı bilimin ışığında önlemler almak, bir sonraki afet kapımızı çalmadan hazırlık yapmak zorundayız. Kamu kurumları, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları el ele vererek daha güvenli yarınlar inşa edebiliriz. Bu, hem ulusal bir görev hem de birbirimize karşı sorumluluğumuzdur.
Bu duygu ve düşüncelerle, böylesi bir felaketin bir daha yaşanmamasını diliyor; kaybettiğimiz vatandaşlarımızı rahmetle anarken, geride kalan vatandaşlarımızın acılarını yürekten paylaşıyoruz.