Emekli Binbaşılar Platformu üyeleri; 5 Şubat’ta, emekli maaşlarındaki erimeye, hak ettikleri makam tazminatları ile ilgili düzenleme yapılmamasına ve açlık sınırı altında maaşla yaşamak zorunda bırakılmalarına dikkat çekmek maksadıyla, İzmir Konak Meydanı’nda ve İstanbul Beşiktaş’ta bir araya gelerek basın açıklaması yaptılar. Eyleme her rütbeden çok sayıda emekli asker ile kadın-erkek çok sayıda sivil vatandaşımız destek verdi. Bu eylemlerin devam edeceği anlaşılıyor. Emekli Binbaşılar Platformu; 20 Şubat’ta Ankara’da da eylem yapacağını duyurdu. Emekli Binbaşılar Platformu Başkanı Fatih Çakırtaş, 5 Şubat’taki eylemde aşağıdaki konuşmayı yaptı:
“Değerli Silah Arkadaşlarım, Değerli Katılımcılar, Değerli Medya Temsilcileri;
Bizler, emekli binbaşılar olarak, maruz kaldığımız adaletsizliği kamuoyu ile paylaşmak için buradayız. Emekli subay olarak, hak aramak için meydanlara çıkmak istemezdik, buna mecbur kaldık. Emekli Binbaşılar Hak Mücadelesi’ni; yedi senelik mücadele sürecinde vefat eden emekli binbaşılara adıyoruz. Ayrıca, hak aramak için meydanlara çıkmak zorunda kalan emekli astsubay arkadaşlarımızı, emekli uzman çavuş, silah arkadaşlarımızın mücadelelerini destekliyoruz. Dünyanın en güçlü ordusu emeklilerinin meydanlara çıkmaya mecbur bırakılmasını doğru bulmuyoruz. Bu meseleler, adalet ve çağa uygun kriterler ile çoktan çözülmeliydi.
Değerli Katılımcılar;
İnsanlık tarihi boyunca savaşlar hep olmuştur. İnsanoğlu savaşma eylemi yerine barışçıl çözümler getiremiyor. Bu bakımdan, güçlü ve caydırıcı bir ordunun olması çok önemlidir. Coğrafi konumu olarak stratejik bir yerde olan Türkiye, tarih boyunca birçok gücün hedefi olmuştur. Bu coğrafyanın korunması çok maliyetlidir. İşte bu maliyeti; askerler öderler. Orta halli ya da yoksul ailelerin çocukları, askerler… İşte Türk ordusu, bu yüzden bir halk ordusudur. Bizler kendi görev dönemlerimizde, bu bedeli, maliyeti, ödedik, elimizden geleni yaptık.
Peki, emekli olunca bizleri meydanlarda hak aramaya mecbur bırakmak adalet midir? Asgari ücretten biraz hallice verilen emekli maaşları adaletli midir? Hak ettiğimiz makam tazminatını vermemek adaletli midir? Emekli binbaşılara, emekli başçavuşlara, sıvasız evlerin çocukları uzman çavuşlara karşı yapılan alakasızlık adaletli midir?
Son on senede verilen sözlerin haddi hesabı yok. Bizler, zaten yarbay rütbesinin atandığı yerlerde vazife yapan binbaşılar olarak, verilmeyen haklarımızdan dolayı, 2002 senesinden itibaren mağduruz. 2019 senesinde, Sayın Bakan söz vermişti, bu işi halledeceğim demişti. İş hallolmadı, görevde/emekli maaş oranları, o tarihte yüzde 49’du, şimdi yüzde 39’a düştü. Bu mu halletmek? En son, 2023 senesi sonuna kadar bu meseleyi halledeceğiz demişti. Gene olmadı. Yetkili kademelere soruyoruz? Elinizi ne tutuyor? Kimi zaman beş dakikada çıkan yasalar neden çıkmıyor? Anadolu’nun cefakâr halkının çocukları, bu coğrafya için fedakarlıklar yapıyor, bedeli hep onlar ödüyor, ama kalem sizde, o kalem neden oynamıyor?
Şunun çok iyi anlaşılması lazım, askerlik bir meslek değildir, yaşam tarzıdır, hiçbir meslek ile kıyaslanamaz. Topu, tüfeği, silahı, uçağı, gemiyi insan kullanır. Bunlar kendi kendine çalışmaz.
Ordu mensupları; devleti yönetenlere, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, bakanlara, milletvekillerine ve Türk ordusu üst kademesine emanettir. Emanete sahip çıkın.
Herkes farkında olmalıdır ki, bu fedakarlıklar ile günlük hayatlarınız, ticaretiniz, ekonominiz var. Düzeniniz var. Bunu bu halk çocuklarına borçlusunuz.
Milli Savunma, Maliye Bürokrasisi… Görevdeki askerler de emeklisinin durumuna bakar. Bunu dikkate alıyor musunuz? Bu konular, dünyanın çağdaş ordularında nasıl uygulanıyor, araştırıyor musunuz? Maliye Bakanlığı yetkilileri? Yoksa, Türk Silahlı Kuvvetleri harcamalarını mali yük olarak mı görüyorsunuz? Eğer öyle ise, Sayın Mehmet Şimşek’i, bir hudut karakolunda, bir gece geçirmeye davet ediyoruz.
Yasa gereği ordunun başı olan Sayın Cumhurbaşkanının bu konuya artık el atması gerekiyor. Türk Silahlı Kuvvetleri özlük hakları konusu; adaletli ve çağa uygun kriterler ile çözülmelidir. Sadece gelişmiş silahlar, askeri güç değildir, gelişmiş ve adaletli bir personel sistemi güçlülüktür. Çünkü güç, silah arkadaşlığıdır. Bunun önünde hiçbir şey duramaz.
Adaletsizlik ülkelere zarar verir. Kavramları yıkarsınız. Ülkeler, kavramlarla ayaktadır.”
Emekli binbaşıların tepkilerine ve Fatih Çakırtaş’ın söylediklerine hak vermemek mümkün değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerinde; hiçbir fedakarlıktan kaçmayarak, zorluklar karşısında yılmayarak yıllarca onuruyla görev yapan emekli binbaşıların, açlık sınırı altında yaşam mücadelesi vermek zorunda bırakılması son derece üzüntü vericidir. Sorun sadece emekli binbaşıların zor durumda bırakılması da değildir. Aynı koşullarda görev yapan emekli astsubaylar, emekli uzman erbaşlar da benzer sıkıntıları yaşamaktadır. Böyle bakınca durum; Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin düşürüldüğü mağduriyet açısından da endişe vericidir.
Eskiden hak aramak için sokaklara çıkmayı aklından bile geçirmeyen askeri personelin; son yıllarda meydanlarda hak aramaya mecbur bırakılması ve sorumlu makamları işgal edenlerin böyle bir eyleme sessiz kalması üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereken bir gelişmedir. Bu durum; halen görevde olan Silahlı Kuvvetler personelini de olumsuz etkileyecek, geleceğinden endişe duyan askeri personelin motivasyon bozukluğu, görevine olumsuz yansıyacaktır.
Emekli binbaşılar; 2002 yılından bu yana özlük haklarındaki adaletsizliklerin giderilmesi için çaba harcamaktadırlar. Bugüne kadar çabalarından hiçbir sonuç alamamışlardır. Ben bunun, son 20 yılda Türk Silahlı Kuvvetlerinin “askeri vesayete son vermek” bahanesiyle maruz bırakıldığı uygulamaların bir parçası olduğunu değerlendiriyorum. Eğer böyleyse -ki; dilerim yanılıyorumdur- gelecekte ülkemiz büyük sıkıntılara maruz kalacak, milli savunma sistemimiz zafiyete düşebilecektir. Çünkü ne kadar modern harp silah araçlarına sahip olursak olalım personel zafiyeti hepsini anlamsız kılacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri; muvazzafıyla, emeklisiyle birbirine yürekten bağlı çok büyük bir ailedir. Aile bağlarının zayıflatılmaması, Silahlı Kuvvetlerimizin iç huzurunun bozulmaması için sorumlu bütün makamlar üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmek zorundadırlar.