Geçen hafta, Türk entelektüel dünyasının geniş spektrumun farklı fazlarında iki değerli aydını kaybettik ve kültür dünyamız daha da yoksullaştı!
Alev Alatlı’nın Menemen doğumlu olduğunu birçok kişi bilmez. 1944 yılında Menemen’de doğan Alatlı, babası askeri ateşe olarak Tokyo’da görevli olduğu için liseyi oradaki American okulunda bitirir ve sonrasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi bölümüne devam eder. Amerika’nın Tennessee Eyaletinin başkenti Nashville’de kurulu Vanderbilt Üniversitesinde ekonomi ve yine ABD’nin Hanover kentinde olan ve 1769 yılında Eleazar Wheelock tarafından kurulan ünlü
Darthmount Kolejde de felsefe masterı yapar. Bir süre Canaan Kolejinde kalkınma ekonomisi alanında dersler verir ve 1970’lerde de Devlet Planlama Teşkilatı bünyesine katılır. Bu dönem, özellikle kalkınma ve kültür tarihi ile teoloji üzerine yoğunlaşır ve California Üniversitesi’nde ruhsal dilbilim çalışmaları yapmak üzere tekrar Amerika’ya döner.
Ömrü boyunca yazarlık ve yayıncılık ruhunu hiç kaybetmez. Nokta, Yazko ve Sur dahil bir çok dergide makaleleri yayınlanır. “Via La Muerte!”, “Aydınlanma değil merhamet”, “Kadere Karşı Koy AŞ” “Schrödinger’in kedisi”, “Aydın Despotizmi ve Beyaz Türkler Küstüler”’ başlıklı kitapları basılır. Edward Sait’in ‘Covering İslam’ ve ‘The Question of Palestine’ kitaplarını Türkçe’ye çevirir. Bu çalışmaları nedeni ile kendisine Yaser Arafat tarafından takdim edilen Özgürlük Madalyası’, Türk Yazarlar Birliği Roman Ödülü, Rusya’da Mikhail A. Sholokhov Roman Ödülü ile Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne layık görülür. Ayrıca Bülent Ecevit Üniversitesi ile Süleyman Demirel Üniversitelerinden Fahri doktora payesi alır.
1963 yılında evlenen ve iki çocuğu olan Alatlı’yı 3 Şubat 2024 tarihinde ebediyete uğurladık, Mihrişah Valide Sultan Haziresine defnedildi.
”Çıkış noktası evrensel, uygulaması milli” misyonu ile kurduğu Vakfının, 2005 yılında yüksek okul sonrasında üniversite haline getirdiği Kapadokya Üniversitesi, Alev Alatlı’nın en önemli ve büyük eserlerdendir. Okul bünyesinde oluşturduğu yayınevinde dört cilt olarak bastığı Batıya Yön Veren Metinler serisi, Batı düşünce tarihinin temellerini oluşturan ve Arthur M. Schlensinger Jr’dan St. Thomas Acquinas’a kadar seçkin 325 düşünürün makalelerini günümüz Türkçesine kazandırmak gibi zorlu bir görevi yerine getirmiştir.
Türkçe deyince ve “Fransızca yazabilirdim. Yazsaydım da işim çok kolaylaşırdı bir dünya yazarı olmak açısından. Bunu tercih etmedim. Zor yolu seçtim belki ama kendi doğallığı içinde gelişti bu. Çünkü çocukken sokakta hangi dilde top oynamışsan, gençken hangi dilde ilk aşkını yaşamışsan, çok kızdığında hangi dilde sövmek geliyorsa içinden, o dil senin dilindir ve o dil Türkçeydi. O sebepledir ki, kendime hep şunu söylüyorum, benim en derin vatanım Türkçedir.” diyen Mario Levi’yi de 31 Ocak 2024’de kaybettik. Kuşkusuz edebiyat dil ile başlar ancak Mario Levi gibi kendisini bir tek dile ve bir kente vakfeden yazar sayısı çok nadirdir.
Her yazdığı kitapda yazmayı düşündüğü kitaba biraz daha yaklaştığını söyleşilerinde defaatle ifade eden Levi, bu kitabın da kuşkusuz İstanbul odaklı olacağını belirtmiştir, çünkü O’nun düşüncesine göre kendisini bireysel, sosyolojik ve siyasi olarak inşa eden bu kenttir!
Kendi betimlemesine göre,’ kitap evlerinde kötü kitapların iyi kitaplara raflarda yer bırakmaması’ gibi, trafikten kalabalıklara kadar bir çok sorunun yaşandığı dünyanın mega kentlerinden İstanbul da, tüm olumsuzluklarına rağmen Mario Levi için bir ilham kaynağı olmaktan geri durmaz. O’na göre bu kentte yaşamının zorlukları, edebiyatın ta kendisidir! Dolayısı ile İstanbulluluk Levi için bir ayrıcalık, bir gurur meselesidir.
Mario Levi, 1957 yılı doğumlu idi. Ailesi, İspanya’da 1492’de Engizasyonun El Hamra Kararrnamesi ile birçoğu katledilen, kalanları da sürülen ve Sultan II. Beyazıt’ın Osmanlı topraklarına yerleştirdiği Sefarad Yahudilerindendi. Saint Michel Fransız Lisesi’nden ve İstanbul Üniversitesi Fransız ve Roman Filolojisi’nden mezun olmuştu.
Levi, birçok gazete ve derginin yazar kadrosunda yer aldı. “Jacques Brel: Bir Yalnız Adam” isimli kitabı ilk eseri oldu ve 1986 yılında yayınlandı. Bunu ilk öykü kitabı olan “Bir Şehre Gidememek” takip etti. ‘Bir şehre gidememek’,yaşamından kesitlerin olduğu bir otobiyografi şeklindedir ve bu eseri ile “Haldun Taner Öykü Ödülü”ne hak kazandı. İkinci kitabı “Madam Floridis Dönmeyebilir” de, İstanbul’un marjinal gruplarını ve topluma adaptasyonda zorlanan insanlarını anlattı. Daha sonra da ilk romanı olarak kabul gören “En Güzel Aşk Hikayemiz” raflarda yerini aldı. En çok bilinen eserlerinden olan ”İstanbul Bir Masaldı ”,1920 ila1980 yılları arasında yaşamış bir Yahudi ailesinin yaşam öyküsünü içerir. Bu kitap ile Levi. Yunus Nadi Roman Ödülü’ne hak kazandı.
Mario Levi, sadece yazar değildi, işletmecilik, öğretmenlik, radyo programcılığı ve gazetecilik de yaptı. Özel olarak “Yazı Yaratımı” kursları düzenledi.
Mario Levi, bir karakteriyle şöyle seslenir: “Hayatlar yavaş yavaş, bir bir tükeniyor… Geriye kalan… Geriye kalansa, birbirinden kopuk hatıralar işte…”
Alev Alatlı ve Mario Levi, Türk Kültür Ağacının sıradışı yetenekli iki dalı idi. Ruhları Şad Olsun…