Yazdıklarım su üzerine yazmak gibi ama izi kalsın diye yazmak durumundayım. Merkez Bankası’nın yeni yönetiminde Başkan Yardımcısı, finans piyasası ve enflasyon hakkında “link koptu, tamir etmeye çalışıyoruz. Ama çok zor” mealinde ifadeler kullandı. Hiçbir kurum diğerinden bağımsız değildir. Enflasyon, faiz fiyatı, vasıtasız vergi oranı, objektif hukuk kuralları, ekonominin cari fazlaya odaklı yeniden dizaynı ve dış politika bir birleriyle zaman uyumlu olmak durumundadır. Bir takım tedbirler bazı kesimlere çok sevimsiz gelebilir. İnsanların yaşamını düzene koymak rafine yaşam imkanı sunmak ancak bu şekilde olabilir.
Vasıtasız vergilerin oranları düşürülerek kararlılıkla uygulanıp tahsili hiçbir şekilde “Genel mücbir sebepler dışında” kesinlikle af ya da yapılandırma yapılmaması. Mutlak surette servet beyanı ve nereden buldun mevzuatının geri getirilmesi, yönetenlerce birine veya birilerine yardım etmek bahanesiyle işleyişin hasar görmesinin tüm sistemi bozacağını unutmamaları gerekir. Her ekonomik ve sosyal kararın mutlak suretle etrafınca düşünülüp, planlanıp uygulamaya konulması gerekir. Aksi takdirde halen yaşadığımız gibi bir tarafı düzelteyim derken diğer birkaç tarafı bozarız. Bir örnek verirsek, emeklilik sistemiyle o anki politik çıkarlara göre öyle oylandı ki her şey karma karışık oldu. Sendikacılar sendikalarında kendi konularıyla ilgili birçok uzman çalıştırdıkları halde Meclis’ten çıkarılan kanunların ileride ne getireceğini görmediler veya görmezden geldiler. Örnek mi istiyorsunuz? İşte çalışana verilecek kıdem tazminatı, işte emekli olurken uygulanacak maaş oranı.
Şu anda kamuoyu gündeminde kredi kartı taksitleri var. Daha önceleri de çeklerle ilgili benzer konu ortaya çıkmıştı. Kredi kartı bir ödeme vasıtasıdır. Bu bankanın tanıdığı süreye göre ödeme günü gelince ödenir. Kredi kartlarında taksit olayının ortaya çıkmasının sebebi reel sektördür. Pazarlama ve satışın kuralı vadeli satıyorsan riskini üstlenip fiyatını alacaksın. Reel sektör istedi ki bu vadeleri bankalar kredi kartlarıyla yapsın, onlar da mal ve hizmetlerini sanki vadeliymiş gibi fiyatlandırarak vade riskini bankaların üzerine atsın. Bankalar kredi kartı harcamalarından tahsil edemediği alacaklarını benzer alacaklarıyla birlikte alacak şirketlerine satıyor. Bu şirketlerden bir tanesinin ortağı da TMSF. Şirketler bu alacakları benim duyduğum yüzde 8’e kadar bile satın alıyorlar. Kalan büyük kısım bankalarca canlı ve dürüst müşterilerin üzerine maliyet olarak bindiriliyor. Maalesef yönetenler kredi kartı kurumunun özelliğinin bozulması pahasına bu imkanı verdiler. Özetle kredi kartında taksitle bir şey olmaması lazım. Vadeli satan riski kendisi taşımalıdır.
Bir konu da taşıt sigortaları meselesidir. Her yıl taşıt sigortaları bedelleri olağanüstü artırılmaktadır. Gerekçe bu sigorta klozundan zarar etmeleridir. 60 yıldır izlerim. Taşıt sigortaları hiçbir zaman şirketlere kar getirmemiştir. Ancak şirketler bu klozu kullanarak yangın, hırsızlık, seylap vs gibi poliçeleri düzenlemekte ve o klozlardan olağanüstü karlar elde etmektedirler. Kendi ifadeleriyle ülkemizde milyonlarca sigortasız araç dolaşmaktadır. Hem sigorta şirketleri hem emniyet müdürlüğünün yetkili birimleri bilgisayarlarını kullanarak hangi aracın sigortasız gezdiğini çok rahat bulabilirler. Bu da fiyatların düşmesine etken bir sebeptir. Hem sigorta şirketlerinin hem de emniyet birimlerinin görevlerini layıkıyla yapması gerekir. Burada çarelerden biri şudur: Sigorta şirketlerine taşıt dışında yaptıkları portföyleri oranında taşıt sigortası zorunluluğu getirmektir. Sigorta şirketleri teknik karları dışında bir de mali karlar elde etmektedirler. Devlet içindeki ilgili kurumu ve devleti yönetenleri bu konuya dikkat etseler ve araç sahiplerini bu kadar hırpalamasalar iyi olur düşüncesindeyim.