İzmir’de 30 Ekim 2020’de yaşanan depremin izleri silinmeden geçtiğimiz yıl 6 Şubat’ta Türkiye’yi sarsan felaket deprem konusundaki hassasiyeti doruk noktasına taşırken, hafta sonunda da Ege Denizi’ndeki 4.2 ve 3.9’luk depremler kent gündeminin ilk sırasına yerleşti. Jeolog ve deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür de “Deniz batimetrisinden de anlaşıldığı üzere, Kuzeydoğu-Güneybatı uzanımlı bir fay hattı üzerinde gerçekleşti. Ege Denizi’nin tabanı, çok sayıda gerilmeli fayla dolu” paylaşımında bulundu.
“İzmir’in Hatay’la aynı sonu paylaşmayacağının garantisini kim verebilir?”
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Şubat ayı meclis toplantısında da gündemin ağırlığını deprem oluşturdu. EBSO Yönetim Kurulu Başkan Vekili Hakan Ürün, konuşmasında kentin deprem riskini ortaya koyarken şu bilgileri verdi:
“30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen İzmir depreminden sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan hasar tespit çalışmaları sonucunda İzmir depreminde yıkılan bina sayısı 17; acil yıkılacak, ağır hasarlı, yıkık bina sayısı 506; orta hasarlı bina sayısı 511; az hasarlı bina sayısı 5 bin 119, hasarsız bina sayısı 103 bin 785 adet olarak açıklandı.
Depremden sonra Bayraklı’da Yapı Envanteri çalışması yapıldı. İnşaat Mühendisleri Odası bünyesinde bulunan 165 inşaat mühendisi çalışmada görev alıp, 31.146 adet konut türü yapının envanteri çıkartıldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, yaklaşık 902 bin binanın bulunduğu kentte yapıların depreme dayanıklılığının tespitine yönelik başlattığı çalışmaya ise sadece 4 bin 128 bina için başvuru yapıldığı açıklandı.
İnşaat Mühendisleri Odası’na göre İzmir’de en az 75.000 bina riskli durumda ve 7,0 büyüklüğündeki bir depremde kullanılamaz hale gelecek.
Bir yanda bu verilerin gerçekliği bilinirken, diğer yandan Naci Görür hocamızın İzmir’de 7 şiddetinde deprem üretme kapasitesine sahip 12 fay olduğunu belirtmesi ve bizim hala normal yaşamımıza devam ediyor olmamız, bataklığın üstünde hala yeni evler inşa edilmesini açıklamak çok zor.
Seçim arefesindeyiz. Tunç başkan, deprem dairesi başkanlığını kurarak ve yapı envanteri çalışmaları ile oldukça kapsamlı bir planlamanın içine girmişti. Yeni adaylarımızdan da depreme ilişkin projelerini, önlemlerini mutlaka duymak isteriz. İzmir’in Hatayla aynı sonu paylaşmayacağının garantisini kim verebilir ki?
Bu konuda daha duyarlı, daha sistemli olmak zorundayız. İş işten geçtikten sonra dökülen gözyaşının da anlamı olmuyor. Bu vesile ile yerel seçimlerde yarışan her bir adayımıza başarılar diliyor ve İzmir’i afetlerden koruyacak, dünya kentleri arasına sokacak projeleri ile centilmence rekabet etmelerini diliyorum.”
“Türkiye ilk kez yararlanıyor”
Hakan Ürün, 6 Şubat depreminin ardından düzenlenen Uluslararası Bağışçılar Konferansı’nda AB’nin Türkiye’ye 1 milyar Euro tutarında mali destek sözü verdiğini de hatırlatırken, “İşte bu yardım sözünün 400 milyon euroluk kısmının Türkiye’ye ulaşması için anlaşma henüz imzalandı. Avrupa Dayanışma Fonu kapsamında bir aday ülkeye verilen en yüksek meblağ olan bu yardımdan Türkiye ilk kez yararlanıyor. Dilerim, ihtiyaç duyan insanlarımıza ve şehirlerimize ivedilikle ulaşır” ifadelerini kullandı.