Aslında bugünkü yazımda amacım geleceğimizi etkileyecek dış gelişmelerin neler olacağını yazmaktı. Örneğin İsrail’in Gazze’yi işgal etmesi, Filistinlilere uyguladığı soykırımın (7 Ekim 2023’den bu yana 31.000 Filistinlinın öldülmesi) Orta Doğuda neden olacağı sonuçlar, 2024 Mart ayı başında Yüksek Mahkemenin verdiği karar uyarınca, Donald Trump’ın aday olmasında bir engel olmadığının açıklanması, Biden’ın ileri yaşta olmasının artık kendi seçmeni tarafından da eleştirildiği, Donald Trump Başkanlık seçimini kazanırsa Ukrayna ve Filistin savaşları etkilenir mi? sorularına cevapları ve Putin’in önlenemez yükselişinin ulaslararası sonuçlarını derleyecektim.
Tam da bu sırada sadece Ocak 2024’de, Türkiye’de 31 kadın cinayeti olduğu ayrıca 21 şüpheli ölümün de polis raporlarında kayıtlı bulunduğu haberlerini okuyunca Can Yücel’in kadınla ilgili şiiri geldi aklıma:
“Kadın sustu, adına sinsi dediniz
Sanki siz melektiniz.
Kadın güldü, hafif dediniz
Sanki siz çok oturaklıydınız.
Kadın giyindi, tahrik etti dediniz
Sanki siz çarşaf giyen kadına tecavüz etmediniz.
Kadın baktı, kaşı gözü oynak dediniz
Sanki her gördüğü kadına dansöz gibi oynayan siz değilsiniz.
Kadın evet dedi
Çantada keklik dediniz.
Kadın hayır dedi, kendini beğenmiş dediniz.
Diye diye kadının ömrünü yediniz.
Ve ne yazık ki sizi doğuran da o kadındı,
Bunu hiçbir zaman anlamak istemediniz.”
2010’da kurulan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) 2024 Ocak raporunda 31 kadın cinayeti ve 21 şüpheli ölüm olduğunu kaydetmiş ( kadincinayetlerinidurduracagizplatformu.net)
Türkiye’de en az cinayet işlenen yıl 2011 olmuştur. Yani İstanbul Sözleşmesinin (Tam adı Kadınlara yönelik Şiddet ve Aile içinde Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi)İstanbul’da imzalandığı 11 Mayıs 2011 itibarıyla kadın cinayetlerinde bir azalma görülmüştür. Sözleşme, Mart 2022’de Türk aile yapısına uygun olmadığı, LGBT’yi normalleştirmeye çalışan vb nedenler sıralanarak feshedilmiştir.
KCDP’nin Andaç adı verilen bir tür sayacında ise kadın cinayetleri günlük hatta saat başı rakamsal olarak verilmekte. KCDP’nin kadın cinayetleri konusundaki çalışmaları takdire değer. Hükümet ise konuya daha çok aile kapsamında bakmakta. Daha önce Kadın sorunları Bakanlığı kurulmuşken kadın adı çıkarılarak “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” ismi verilmiş böylece Duygu Asena’nın ” Kadının Adı Yok” romanındaki gibi Bakanlıktaki ismi de siliniyor.
Merkezi Viyana’da bulunan BM Uyuşturucu ve Suç Bürosunun (UNODC) 2018 raporuna göre en çok kadın cinayeti işlenen kıta Afrika sonra Latin Amerika (El Salvador kadın cinayetlerinde dünyada birinci) sonra Asya, Avrupa ve Okyanusya geliyor.
Dünyada en az kadın cinayeti Norveç’te işleniyormuş. Avrupa ve Norveç’te tanınan adli tıp uzmanı ve psikiyatrist Pal Grondendal ile Sciencenorway.no ‘in yaptığı bir söyleşide, Grondendal,kadın cinayetlerinin dünyanın her yerinde psikolojik bir stres altındayken veya planlı bir şekilde erkekler tarafından işlendiğini kaydediyor. Grondendal’ın bu konuda bir de kitabı var ( About Murder, Gyldendal Yayınevi, Oslo, 2019) Bu uzmana göre erkekler kıskançlık ve öfkelerini fiziki yollara başvurarak kadınlar ise konuşarak gösterirler, kadınlar onları terk etmek isterlerse erkekler onurlarının zedelendiğini düşünürler. Terk edilme duygusunun açtığı yaraları sarmak zordur. Erkeklerde genellikle ” Ben sana sahip olmazsam kimse sana sahip olamaz” görüşü hakimdir. Bu konuda Norveçli ve Türk erkekleri arasında nasıl da büyük bir benzerlik var.
Şiddete başvuran erkekler geçmişlerinde de şiddet uygulamış veya ağır şiddete maruz kalmışlardır diyor uzman.
Norveçli uzmanın bu konuda bir önerisi var: Ayrılmak isteyen kadınların bu açıklamalarını yapacakları zaman yanlarında birinin bulunması erkekteki şiddet kullanma eğilimini azaltacaktır. Kadınların en küçük bir endişe duymaları halinde güvenlik güçlerine başvurmaları gerekir.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet aile içinde halledilmesi gereken bir sorun olarak görülmektedir. Ülkemizde işlenen töre cinayetlerini de dikkate almak gerekir.
Batı ve Avrupa’da bugün kadın erkek eşitsizliğini kaldırmak, cinsiyet sosyal kimlikleri korumak amaçlı “kapsayıcı cinsiyet dili” kullanılması alanında çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin işadamı yerine iş insanı demek, erkekçe bir tutum almak yerine insanca bir tutum almak, itfaiyeci (fireman) yerine ateşle mücadele eden ( Firefighter) ” mankind” yerine “humankind” vb kelimelere ağırlık vermek, güvenlik güçlerini kadına şiddet konusunda eğitmek gibi önlemler tavsiye edilmekte. Kapsayıcı cinsiyet dili kullanımı ile kadınlara özgüven vermek kadın erkek eşitliğini sağlamak böylece kadın cinayetlerinin azalması da amaçlanıyor.
Burada yaşadığımız bir olayı da belirtmek isterim. Bir ara yanımızdaki yardımcımız eski eşinden şiddet gördüğü zaman onu evinin yakınındaki karakola göndermiştik. Hatta yazılı başvurusunu da birlikte yazmıştık. Ertesi gün geldiğinde güvenlik görevlisinin ” Git abla işimiz başımızdan aşkın. Sorununuzu aile içinde çözün ” demiş olduğunu hala daha hatırlarım.
Norveç’te kadın cinayetlerinin eski eşler ve birlikte yaşanılan erkekler tarafından işlendiği de Norveçli uzman tarafından belirtiliyor.
Erkekler dünyanın her yerinde aynı davranış biçimini gösteriyorlar değil mi? Verilen cezalarda iyi hal indirimi olmasın cezalar caydırıcı olsun ki kadınlar öldürülmesin
Bu vesileyle hayatta olan kadınlarımızın 8 Mart Kadınlar Gününü kutlarım. Cinayete kurban giden kadınlarımızın ise mekanları cennet olsun.