Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceklerini söyleyen Tekin, “Sizin ‘tarikat’, ‘cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ (sivil toplum kuruluşu) dediğimiz yapılarla toplasanız 10 protokolümüz vardır. Ben, bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz” ifadeleri uzun süre tartışma konusu olmuştu.
Tarikat ve cemaatlerin eğitim kurumlarındaki varlığı Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının eğitime ayırdığı bütçeye de yansıdı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) 2023 yılındaki uygulamalarını ve harcamalarını içeren faaliyet raporuna göre eğitim bütçesi, yüzde 10’un altına düştü. Rapora göre eğitim kaynakları büyük ölçüde dini ve mesleki eğitim için kullanıldı.
Harcama tablosuna göre, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, 2023 yılında MEB bünyesindeki 23 birimin 19’undan daha fazla para harcadı. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün 2023 yılı harcaması kayıtlara, 41 milyar 668 milyon 290 bin TL olarak geçti.
BirGün’den Mustafa Bildirci’nin haberine göre, MEB’in, 2023 Yılı Faaliyet Raporu’nda eğitim sistemi içinde dini eğitimin ağırlığı giderek arttı. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, 2023 yılında rekor harcamaya imza attı. MEB’in raporunda, 2021-2023 yıllarında gerçekleşen ödenek ve harcama durumları da paylaşıldı. Harcama tablosuna göre, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, 2023 yılında MEB bünyesindeki 23 birimin 19’undan daha fazla para harcadı. Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün 2023 yılı harcaması kayıtlara, 41 milyar 668 milyon 290 bin TL olarak geçti. Müdürlüğün 2021 ve 2023 yıllarını da kapsayan üç yıllık harcama performansı ise şöyle:
2021: 11 milyar 914 milyon 839 bin TL
2022: 20 milyar 642 milyon 274 bin TL
2023: 41 milyar 668 milyon 290 bin TL
Rekor mesleki eğitimde
Benzer bir tablo mesleki ve teknik eğitimde de yaşandı. Akademik eğitim yapan Anadolu, fen ve sosyal bilimler liselerini bünyesinde barındıran Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nden dahi fazla para harcayan Mesleki ve Teknik Eğitim Müdürlüğü’nün 2023 yılı harcamasının 63 milyar 843 milyon 605 bin TL olduğu bildirildi. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, 2023 yılı harcaması itibarıyla 23 birimin 22’sini geride bıraktı.
Eğitime küçük pay
Raporda, MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı da yıllara göre sıralandı. 2023 yılı, 2011-2023 döneminde MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi karşısında en düşük paya sahip olduğu yıl oldu. Merkezi yönetim bütçesinden MEB’e 2023 yılında yalnızca yüzde 9,74’lük pay ayrıldığı öğrenildi. MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesinde oranında bazı yıllar itibarıyla yaşanan değişim ise rapora şöyle yansıdı:
2015: Yüzde 13,11
2017: Yüzde 13,18
2019: Yüzde 11,84
2021: Yüzde 10,91
2023: Yüzde 9,74
Kaynak vakıflara
MEB’in yardım yaptığı birlik, kurum ve kuruluşların listesi de dikkati çekti. Birlik, kurum ve kuruluşlara 2021’de 1 milyar 297 milyon TL, 2022’de 2 milyar 342 milyon TL kaynak aktaran MEB, 2023 yılında ise kaynağı, 3 milyar 609 milyon 522 TL’ye yükseltti.
Eğitim bütçesinden para aktarılan kuruluşlar ve aktarılan tutarlara ise raporda şöyle yer verildi:
Türkiye Maarif Vakfı: 2 milyar 955 milyon TL
Ahmet Yesevi Üniversitesi: 269 milyon 933 bin TL
Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi: 384 milyon 589 bin TL
Okulda maket tabut
Milli Eğitim Bakanlığı’nın toplumdan en fazla eleştiri alan protokollerden birine de geçen yıl imza attı. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda yürütülen etkinlikler giderek yaygınlaşıyor.
Proje kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur’an kursu hocaları, okullarda öğrencilere “değerler eğitimi” veriyor, seminerler gerçekleştiriyor. Türkiye’nin farklı kentlerinde, ÇEDES kapsamında öğrenciler hem okullarda hem de okul dışı etkinliklerde din görevlileriyle bir araya geliyor; camilere, il/ilçe müftülüklerine ya da çeşitli derneklere ziyaretler düzenleniyor.
En son Kars Merkez İmam Hatip Ortaokulu’nda ÇEDES projesi kapsamında “sabır” konusunu işlemek için okulda maket mezar kuruldu ve annesi kaybeden bir öğrenci maket mezar başında ağıt yaktı. Okulun sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, “ÇEDES projesi değerler kulübü Ocak ayı sabır temalı etkinliğimiz gerçekleştirilmiştir. Öğrencimiz vefat eden annesine özlemini sabır temasıyla sahnelemiştir” ifadeleri kullanıldı.
Eğitimciler, pedagojik formasyonu bulunmayan din görevlilerinin çocuklara yetkinlikleri dışında “değerler eğitimi” vermesini eleştiriyor ve “Okulun ağıt yakmayı öğretmekle ne işi olur?’ diye soruyor.
Araştırmalar, erken yaşta verilen dini eğitimin çocukların hayal güçlerini baskıladığını ve eleştirel düşünebilme becerilerini engellediğini ortaya koyuyor.
*****
Kalkınmanın temeli nitelikli eğitimden geçer
Hüsnü Erkan (Sosyal Bilimci / Prof. Dr.) – Toplumların orta ve uzun dönemdeki gerek sosyal, gerekse ekonomik gelişme ve kalkınması, uygulanan eğitim sisteminin bir çıktısı olarak şekillenir. Sanayi uygarlığında Batı tipi toplumsal gelişme modeli daha çok maddi malların, yani sermaye mallarının arttırılmasını temel alan bir yaklaşımla gerçekleşti. Bu sürecin başını çeken İngiltere, sanayileşme girdilerinin tedariki ve çıktılarının pazarlanması için, ticareti de bu sürece ekleyip, tüm dünyayı bir sömürge imparatorluğuna dönüştürdü. Bu sömürü sistemi İngiltere’yi kalkındırdı. Külfetler sömürülen ülkelerin omzuna yüklendi. ABD de aynı yolu izledi. Önce kendi topraklarının nimetlerini kullandı. Sonradan az gelişmiş ülkeleri sömürme kervanına katıldı. Her iki ülkede de gelişmiş toplum ve ekonominin sürdürülebilirliği için eğitim sistemlerinin geliştirilmesi sonradan sürece katıldı. Almanya ve Japonya bütüncül dünya görüşleri sayesinde eğitimi, en baştan beri toplumsal ve ekonomik gelişmenin anahtarı olarak kullandılar. Bugün Çin ve Güney Kore’nin güçlü kalkınmasının temelinde yine etkin bir eğitim sistemi yatıyor. Kaldı ki bilgi toplumu ile birlikte, toplumsal ve ekonomik gelişmenin ana girdisi artık maddi sermayeden çok, entelektüel sermaye, eğitimli insan ve bilgi oldu. Dolayısı ile günümüzde toplumsal ve ekonomik gelişmenin altın anahtarı artık nitelikli eğitim olup; nitelikli insan kaynaklarını, liyakat ve başarı kriterlerine göre, en etkin biçimde değerlendiren sistemler içinde işlevini yerine getiriyor.
Peki, bugünün Türkiye’sinde durum nedir? Bugünün Türkiye’sinin Merkezi Bütçesinden Milli Eğitime ayrılan paylar giderek azalıyor. Örneğin 2015 ve2017 yıllarında Milli Eğitimin Merkezi Bütçedeki payı yüzde 13,11 ve yüzde 13,8 dolayındadır. 2019 ve 2021 bu paylar sırası ile yüzde 11,84 ve yüzde 10,9 a geriledi. 2023 yılında da daha da azalarak yüzde 9,74’e düşmüş bulunuyor. Milli Eğitim Bütçesi içinde 2023 yılında eğitime ayrılan pay yüzde 10 dolayında azalırken; Teknik Öğretim dışında en çok pay Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne ayrılmış bulunuyor. Bu birim 2023 yılında MEB bünyesindeki 23 birimin 19’undan daha fazla olmak üzere; toplamda 41,7 milyar dolayında harcama yapmıştır. Oysa bu birim 2021 yılında 11,9 milyar ve 2022 yılında 20,6 milyar harcama yapmıştı. Kısacası yıldan yıla harcamaları yaklaşık ikiye katlanarak artıyor. Bu artışın nedenlerini Milli Eğitim Bakanının açıklamalarından okumak mümkün oluyor. Bakanlığın ÇEDES projesi ile tarikatlara ve onların uzantısı olan vakıflarla birlikte yürütülen projelerle genç beyinler, tarikat ve biat kültürü yönünde şekillendirilmek isteniyor. Zira yeni nöro-bilime göre 4-9 yaşa arası çocuklarda yaşanan nöron patlaması sürecinde kullanılan nöronlar güçlenir; diğer nöronlar budanır. Böylece bu yaşlarda beyne yerleştirilen inanç kalıpları limbik beyinde kotlanır ve yaşam boyu, orada kotlu, hazır kalıplar olarak, kalıp davranışlar şeklinde kullanılır. Bu insanların üst beyin işlevi olan düşünme, felsefe, bilim ve yenilikçiliğe yönelme ve muhakeme yapma yetileri oluşmaz. Zira Limbik beyin memeli beyni olarak, içgüdüsel ve kalıpsal çalışır. Kalıpların dışında düşün eylemine girmez ve üst otoriteye itaat ve biat kültürü içinde, sürü davranışı gösterir. Zira duygusal ve tepkisel, içgüdüsel memeli beyin davranışı, zihinsel gelişime kapalı durumdadır. Oysa Zihinsel gelişim üst beynin, yani neo-korteksin devreye girdiği durumda gerçekleşir. Neo-korteks kullanımı eğitimle genç yaşlarda öğrenilmesi gerekir. Aksi durumda mutlaklaşmış inanç kalıplarının zihinsel önceliği, düşün süreci ağlarının gelişimini ve kullanımını baştan engeller. Bu nedenle salt tarikat ve ÇEDES eğitimi, genç beyinlere kazınan mutlak ve sorgulanamaz değer yargıları ve ilkel kalıp davranışlar düzeyinde kalırsa, zihni köleleştiren işlev görür; çocukları cehalete mahkum eder niteliktedir. Bu yüzden bu tür uygulamalar toplum ve ekonomiyi ileriye değil; orta çağ ve Orta Doğu toplumu olmaya yöneltir. Ülkemizde uygulanmak istenen bu yaklaşımlar, çocuk zihinlerinin istismar edilmesidir. En tehlikeli istismar biçimidir. Çocukların geleceğine karşı sorumsuzluk ve hatta onlara ihanet niteliğindedir.