Merkez Bankası’nın 2023 yılı zararının 850-900 milyar civarında olacağı konusu gündeme oturdu. Bilindiği üzere Kur Korumalı Mevduat Hesapları için Hazine’den en yüksek aylık ödeme Temmuz ayında yapılmıştı. Bu hesaplara ilişkin ödeme yükümlülüğü aynı ayda yapılan bir kanun değişikliği ile TCMB’ye devredilmişti. Merkez Bankası’nın gerek KKM hesapları gerekse döviz ve altın alım-satımları ile oluşan kur farkları dahil 2023 yılı dönem zararı yaklaşık 900 milyar TL (896 milyar TL) ‘ye ulaştı. Bu zararın büyük bir bölümünü KKM maliyeti oluşturmaktadır. Merkez Bankası aktifinde mevcut döviz ve altınların değerlenmesinden doğan farkları ise kendi özel kanunu gereği bilançosunda değerleme hesabında izlemektedir. Bu farklar döviz ve altın alım-satımları sonuçlandığında ancak kâr-zarar hesaplarına aktarılmaktadır. Bu hesaptaki söz konusu değerleme sonucu oluşan kur farkları toplamı ise 845 milyar TL oldu.
TCMB 28 Mart itibariyle olağanüstü genel kurul çağrısında bulundu. Bu olağanüstü genel kurulda olağan genel kurulun Nisan ayında yapılacağına ilişkin karar alınması bekleniyor. Kendi kanunu gereği her yıl genel kurulunu Nisan ayında yapan banka söz konusu karların bir önce Hazine’ye devri için daha önce yapılan bir kanun değişikliği ile genel kurul tarihi hesap dönemi sonundan itibaren ilk 3 ay içinde yapılacağı şeklinde değiştirilmişti. Bu değişiklik sonrası gerek yedek akçeler gerekse dönem karları erkenden Hazine’ye devredilmişti. Bu defa genel kurul tarihi tekrar Nisan ayına alınıyor. Kanaatimizce bu değişiklik işleminin nedeninin 900 milyar TL’na yakın açıklanacak zararın ve 845 milyar TL’lik değerleme hesabının yerel seçimler öncesi tartışılmaya açılmak istenmemesi olduğunu düşünüyoruz.
Merkez Bankası uzun yıllar sonra ilk kez 2023 yılında zarar yazacak. Dolayısıyla önceki yıllarda olduğu gibi bu defa gelecek yılın bütçesine katkı yapamayacak. Normalde bir anonim şirket bu öz sermaye yapısı ile sermayesini kaybetmiş gibi olacağından normal olarak Hazine’nin sermaye desteği vermesi gerekir gibi düşünebiliriz. Ancak bankanın kendi özelliği gereği böyle bir durum söz konusu olmayacak. Zarar yazılması rezerv paranın büyümesi demek olduğundan sistemde likidite fazlasının kalıcı olma sakıncası var. Zira bu durumda para politikası etkinliğinin azalması söz konusu olacaktır. Makro ihtiyati önlemler para politikalarıyla beraber uygulandığında anlamlı sonuçlar veriyor. Etkinliği azaltılan bir para politikası ile istenilen sonuçlara ulaşılması ise zorlaşıyor.
Merkez Bankası 2023 yılında neden bu kadar zarar etti? Nebati-Kavcıoğlu döneminin enflasyon altında faiz politikasının yarattığı tahribatın sonuçlarını yaşıyoruz. Korkarız ki daha da yaşamaya devam edeceğiz. Bu rasyonel olmayan politikalardan “Rasyonele Dönüş Programı”yla dönülmüş olmasına rağmen istenilen sonuçları almakta gecikiyoruz. Zira daha önce defalarca vurguladığımız gibi politika faizini önden yüklemeli arttırmayıp kademeli arttırma yoluna gitmek ve makro ihtiyati önlemlerle sonuç alma beklentisi ile bütünleşik bir ekonomi programı uygulamaktan kaçınmak istenilen sonuçların alınmasını geciktirdiği gibi Kur Korumalı Hesapların maliyetini bu denli arttırmıştır. Bu konuda bir başka handikap ise toplum katmanlarıyla uzlaşı yaratacak bir çabaya girilmeyişidir. Yabancı piyasaları ikna edici toplantılar yapılırken programın muhatabı vatandaşlarla sağlıklı ve başarılı iletişim yapılamamıştır. Bugün itibariyle program başlangıcındaki net döviz pozisyonuna (-)53,9 milyar dolar) dönülmüş durumdayız. Enflasyon beklentileri tekrar %50’lere doğru ilerliyor. Manşet enflasyon ise %67’lerde, geniş tanımlı işsizliğimiz de %26.5’e yükselmiş durumda. Para arzı artışı %60’ları geçti. Bütçe açığının %100, nakit açığının %400 dolayında artacağı bir yılda kuşkusuz enflasyonun %36’lara düşmesi mümkün mü? Sonuçlarla yüzleşip evrensel standartlarda hukuki ortam yaratmak ve son derece bozulan gelir dağılımını maliye politikaları ile iyileştirmeye başlamak zorundayız. Her türlü önlemi yerel seçimler sonrasına ertelemek ne derece rasyonel?