Bugün, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 56’sına karşılık gelen 4,4 milyar nüfus şehirlerde yaşıyor. Kentsel nüfus 2050 yılına kadar mevcut büyüklüğünü ikiye katlayacak ve 10 kişiden yaklaşık 7’si şehirlerde yaşayacak. Şehirlerde üretilen küresel GSYİH’nın yüzde 80’inden fazlası ile kentleşme, iyi yönetilirse artan üretkenlik ve yenilik yoluyla sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunabilir.
Pandemi öncesi, küresel olarak 1.5 milyar insan, turist olarak dünyayı gezip, 2 trilyon dolar bir değer ortaya koydu. İşte şehirler bu değerden pay kapmak için yarışıyor. Şehir markası deyince hemen Paris, Londra gibi ünlü şehirler akla geliyor. Küçük bir kasaba, bu şehirlerle yarışabilir mi? Tabii ki evet, şehrin büyüklüğü ve ünlü oluşundan öte, onun kimliği onu yaşatacaktır.
Türkiye’nin her şehri, markalaşmada önemli bir potansiyele sahip. Zengin tarihi, kültürü, doğal güzellikleri ve coğrafi çeşitliliği ile tüm şehirlerimiz, kendine özgü bir hikâyeye ve kimliğe sahip. Ne yazık ki son dönemde, her şehir sadece gastronomi kültürünü öne çıkarmakla yetiniyor. Ancak, şehirlerin markalaşması için daha sistematik ve stratejik bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor.
Şehirlerimizin markalaşması için şunlar yapılmalı: Şehirlerin envanterleri çıkarılmalıdır. Her şehir, kendine özgü bir markalaşma stratejisi geliştirmelidir. Markalaşma çalışmaları, tüm paydaşlarla birlikte yürütülmelidir. Sürdürülebilirlik ilkeleri, göz önünde bulundurulmalıdır. Şehir markasının idari yöneticisi olan belediye başkanı da bu konuda yetkin olması gerekiyor.
Seçimler yaklaşıyor ve hepimiz yaşadığımız şehrin daha iyi yönetilmesini, daha huzurlu ortamların sağlanmasını ve en önemlisi daha iyi marka şehirlerde yaşamayı arzu ediyoruz. Ne yazık ki başkan adaylarının çoğu bu isteklerden haberdar değiller. Onlar partilerinin, iktidarlarının veya muhalefet rüzgarlarının peşinde gitmekten gayet memnunlar.
Bugün, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 56’sına karşılık gelen 4,4 milyar nüfus şehirlerde yaşıyor. Bu eğilimin devam etmesi bekleniyor, kentsel nüfus 2050 yılına kadar mevcut büyüklüğünü ikiye katlayacak ve bu noktada 10 kişiden yaklaşık 7’si şehirlerde yaşayacak.
Şehirlerde üretilen küresel GSYİH’nın yüzde 80’inden fazlası ile kentleşme, iyi yönetilirse artan üretkenlik ve yenilik yoluyla sürdürülebilir büyümeye katkıda bulunabilir.
Markalaşmak zorunlu
Zorla yerinden edilen insanların yüzde 50’sinden fazlası kentsel alanlarda yaşadığı için artan çatışmalar şehirler üzerindeki baskıya katkıda bulunuyor. Şehirler, günümüzde sadece birer yerleşim yeri olmanın ötesine geçerek, artan rekabet ortamında kendilerini farklılaştırmak ve öne çıkarmak için markalaşmaya ihtiyaç duyuyor.
Şehir markalaşması, bir şehrin kendine özgü güç kaynaklarını, farklılaştırıcı özelliklerini ve rekabet avantajlarını ortaya çıkarmayı ve iletmeyi içeren bir süreçtir. Bu süreç, şehrin kültürel, coğrafi, ekonomik, sosyal ve politik yönlerini kapsar ve şehrin refahını ve itibarını artırmayı amaçlar.
Küçük bir kasaba, Paris’le yarışabilir mi?
Pandemi öncesi, küresel olarak 1.5 milyar insan, turist olarak dünyayı gezip, 2 trilyon dolar bir değer ortaya koydu. İşte şehirler bu değerden pay kapma yarışı içine de giriyorlar. Şehir markası deyince hemen Paris, Londra gibi ünlü şehirler akla geliyor. Küçük bir kasaba, bu şehirlerle mi yarışacak? Tabii ki evet, şehrin büyüklüğü ve ünlü oluşundan öte, onun kimliği onu yaşatacaktır. İyi bir hikaye, iyi bir kimlik ve değer orta konulduğu takdirde, şehir markası için temeller atılmış demektir…
Şehir markalaşmasının unsurları
Başarılı bir şehir markalaşması denildiğinde anlamamız gereken başlıca unsurlar şunlar olmalıdır:
Şehir Kimliği: Şehrin kendine özgü değerlerini, misyonunu, vizyonunu ve hikayesini tanımlayan temel unsurdur.
Şehir İmajı: Şehrin dışarıdan nasıl algılandığı ve hatırlandığıdır. Şehir kimliğinin tutarlı bir şekilde iletilmesi ile oluşur.
Şehir Vaadi: Şehrin sunduğu veya sunacağı fayda, değer veya deneyimdir. Şehrin farklılaşmasını ve rekabet gücünü sağlar.
Şehir Kanıtı: Şehrin vaadini gerçekleştirdiğine dair somut ve ölçülebilir göstergelerdir. Şehrin güvenilirliğini ve sadakatini artırır.
Şehir markalaşmasının faydaları
Şehir markalaşması, bir şehre hem kısa hem de uzun vadede birçok fayda sağlar:
. Çekiciliği ve rekabet gücünü artırır: Şehri, ziyaretçi, yatırımcı, yerleşimci, ürün ve hizmetler için cazip bir destinasyon haline getirir.
. Kimliğini ve imajını güçlendirir: Şehrin kendine özgü değerlerini ve hikayesini öne çıkararak bir aidiyet duygusu oluşturur.
. Vaadini gerçekleştirir ve kanıtlar: Şehrin sunduğu faydaları somut göstergeler ile destekler ve güvenilirliğini artırır.
. Ekonomik kalkınmayı teşvik eder: Yatırımı ve ticareti artırarak şehrin refahını yükseltir.
. Sosyal ve kültürel gelişmeyi destekler: Şehrin kültürel mirasını ve değerlerini korur ve yaşatır.
. Yaşam kalitesini artırır: Şehir sakinleri için daha iyi bir yaşam ortamı sunar.
Şehir markalaşmasında başarı örnekleri
Hani derler ya, “Bizim buralardan bir şey olmaz!”… Bu hükmü, pek çok yerin insanı da söylüyor, ama pek çok yerin marka hikayesi de böyle başlıyor. Dünyada birçok şehir, şehir markalaşması stratejilerini başarıyla uygulayarak önemli kazanımlar elde etti:
Sonkarjarvi, küçük bir Finlandiya kasabasıdır. Hiçbir iddiası da yoktur. Ama günün birinde, acaba burası nasıl adam olur, diye soru sormaya başlıyor. Meğerse bu kasabada kız kaçırmanın tarihi kökleri vardır. Bu kız kaçırmayı, eş taşıma yarışmasına dönüştürüyorlar. Bugün, dünyanın en büyük eş taşıma şampiyonasıyla tanınan bu küçük kasaba, her yıl binlerce ziyaretçiyi cezp ediyor.
Amerika’nın en soğuk kasabası olarak bilinen Fergus Fall da böyle iddiasız bir kasabaydı. “En soğuk” sıfatı, bütün elektrikli araçların, test edildiği bir yer olarak ünlenmesini sağlıyor ve geçim yolu bulmasına yol açıyor. Hatta International Falls diye filmi bile yapılıyor.
Bunlar yokluklar içindeki kasabalar, bizim her türlü imkanı olan kasaba ve şehirlerimiz için neler yapılmaz ki…
Türkiye’de şehir markalaşması
Türkiye’nin her şehri, markalaşması konusunda önemli bir potansiyele sahip. Zengin tarihi, kültürü, doğal güzellikleri ve coğrafi çeşitliliği ile Türkiye’nin her şehri kendine özgü bir hikayeye ve kimliğe sahip. Ne yazık ki son dönemde, neredeyse her şehir sadece gastronomi kültürünü öne çıkarmakla yetiniyor. Çoğu da birbirini tekrar eder hale geldi. Ancak, Türkiye’de şehir markalaşması konusunda daha sistematik ve stratejik bir yaklaşımın geliştirilmesi gerekiyor. Bu çerçevede:
. Şehirlerin envanterleri çıkarılmalıdır.
. Her şehir, kendine özgü bir markalaşma stratejisi geliştirmelidir.
. Markalaşma çalışmaları, tüm paydaşlarla birlikte yürütülmelidir.
. Sürdürülebilirlik ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Haliyle, yerel yönetimin en önemli temsilcisi ve şehir markasının idari yöneticisi olan belediye başkanı da bu konuda yetkin olması gerekiyor. Hatta başkan adayları, bu bağlamda sertifika sahibi olması da bir nevi zorunluluk taşıyor.
Şehir markalaşması, bir şehrin refahını ve itibarını artırmak için son derece önemli bir araçtır. Başarılı bir şehir markalaşması, şehrin tüm paydaşlarının ortak çabası ve uzun vadeli bir planlama ile mümkündür.