Siyaset toplumun farklı kesimlerinin her birinin hassasiyetlerine göre yapılınca, nabza göre şerbet verilince, giderek tutum ve davranışlar itibariyle vasatlık paydasında mutabakat temin ediyor ve neticede tek tipleşiyor.
Bugün seçilme baskısıyla siyasetçiler bir yarışa girmişse hem sekülerlerin hem muhafazakarların hem liberallerin hem marjinallerin ve benzerlerinin gönlünü hoş etme kurnazlığı ile deyim yerindeyse aşure bir tavır oluşturuyor. Bu ortam içerisinde, neticede seçimi her kim kazanmışsa, bu şahsiyet partisel etiketi ne olursa olsun, tepkisiz toplumumuzun yakıştığı bize özgü bir politikacı tiplemesi olarak direksiyona geçiyor.
Bizim ülkemizde sapla saman çok uzun bir süredir karışmış durumda. Konu sadece siyaset değil, ama siyasetten örneklemeye devam edersek, örneğin Mansur Yavaş ya da Ekrem İmamoğlu biliyor ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) afişe söyleminde ifade ettiği gibi sosyal demokrat kimlikli insanlar değil. Bu anlayıştan daha ziyade ülkücü ya da merkez sağ profile yakın politikacılar. Ama CHP bayrağı altında yarışıyorlar. Ya da muhafazakar Recep Tayyip Erdoğan 22 yıl boyunca siyasi yelpazenin her yerinde ne denli pragmatist bir politikacı olduğunu göstermedi mi? Tüm bunlara tepki olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer -ki bu konularda adeta çırpınan bir kişidir- geçen çarşamba günü bir makale yayınladı. Toplumsal değerlerde yaşanan erozyonun siyasette de bir çürüme yarattığı tespitinde bulundu.
Esasında Cumhuriyetin 101. yılında geldiğimiz yer, başlangıç hayallerimizi ne ölçüde karşılıyor? Bunun kapsamlı bir şekilde sorgulanması ve bir özeleştiriye tabi tutulması gerekmiyor mu? Hayatımızın hangi alanında 101. yıl itibari ile gururla övündüğümüz bir gelişme yaşadık? En basit güncel örnek futbolda son dönemde yaşananlar. Esasında tüm yapılması icap eden, kuralları belli bir oyunda adil tarafsız bir yarışma ortamını tesis etmekti. Ancak ne kulüplerimiz ne de devlet ve federasyon bunu bile yüzümüze gözümüze bulaştırarak çözümsüz hale getirdi. Taraftar denen insan dokumuz ise maalesef şaşırtmıyor, tüyler ürpertici bir seviye sergiliyor.
Politikacılarımıza gelince bu kötü durumda dahi adeta ölü taklidi yaparak, seçim sürecinde kendilerine bir zarar gelmesin diye yapılması gerekenlerin yanına dahi yaklaşmıyor. Özetle genel çerçevede hayatın her alanında ilkesizlik sadece ve sadece sorun biriktiriyor. Çözülmeyen, halı altına süpürülen, durgun bırakılan her şey ama her şey artık genel bir çürüme ve tahammülü zor bir kötü koku yayar hale geldi.