‘Yerel’ seçimler çok yakında. Ancak adaylardan ‘yerel’ sorunlar ve çözümlerine yönelik pek bir şeyler duyduğumuz yok. Her aday, sanırım arzuladıkları makamı pek tatmin edici bulmuyor olacak ki, kendileri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri perspektifinde küresel sorunlarla ilgili bir çok söylemi peşi sıra sıralarken, konu bir türlü yerel belediye dinamiklerine gelemiyor!
Gerçi, bir çoğunun CV’si yeterli olmasa da belki ‘yerellik’ kavramına felsefi bir yaklaşımla, içerik ve kavram bağlamında ilkesel bir belirginlik katmayı arzuluyor olabilirler!
Belki de F. Mollaer’in 2018 yılında yayınladığı, Phoenix yayınlarından çıkan ‘Yerliciliğin Retoriği’, ve bundan üç yıl önce raflarda yer alan G. K. Bhambra’nın Bilgi Üniversitesi Yayınlarında Özlem İlyas çevirisi ile çıkan ‘Moderniteyi Yeniden Düşünmek: Post-Kolonyalizm ve Sosyolojik Tahayyül’ ya da F. Keyman Hocanın 2020’de B.K. Lorasdağı ile birlikte Metis Yayınevince basılan ‘ Sekiz Kentin Hikâyesi: Türkiye’de Yeni Yerellik ve Yeni Orta Sınıflar’ kitaplarını hazmederek, kendilerine ‘belediye ve yerellik’ konusunda bir alt entelektüel zemin oluşturup, yerellik ile yerlicilik terimlerini kafalarında yerli yerine oturttuktan sonra, talip oldukları işin insan, kent ve tarih vizyonu bağlamında kültürel sentezini yapmışlardır!
Nihayetinde belediye başkanı olduktan sonra ‘bir yerle sınırlı’ hizmet akışını sağlamaları beklenecek onlardan ancak ‘yöresel’ ya da ‘mahalli’ bir kimlik de hiç birinin istediği bir titr değil!
Modern Belediyeler, temizlik ve aydınlatma gibi temel kamu hizmetlerinin verildiği örgütler ve 18 yüzyıl sonrasında sanayileşme devriminin iş gücü ihtiyacını karşılamak üzere kırsal bölgelerden kente göçün etkisi ile ortaya çıkan kent yaşamının bir gerekliliği olarak daha fazla gündeme geldi.
Kentler, milattan önce de site düzeninde sosyal, ekonomik, siyasi ya da askeri kümelenme içinde bir tiran ya da kral yönetiminde çoğu zaman da bir şehir devleti statüsünde var olagelmişlerdi. Kral ya da en yüksek otorite, yerel hizmetler için majistra, praefectura, quoastor ismi verilen bazı görevliler atayarak, belediyecilik işlerini regüle etmişler, ortaçağdaki komunel yapı aşamalarından sonra da modern belediyeciliğe evrilecek sanayi devrimi dönemi yaşanmıştır.
Bu dönemin gelişmeleri doğallıkla endüstrileşmenin başladığı İngiltere’nin Manchester kentinde daha iyi izlenebilir. Bu devrimde asıl enerji kaynağı demir ve kömür idi ve bu hammadeler, Manchester’ın zengin yer altı hazineleri olarak çıkarılmaya başlandı. Öyle ki 1860’lı yıllarda 15 bin civarında olan kentin nüfusu kısa sürede on kat artmıştı. Bu kadar hızlı bir nüfus artışı da çarpık kentleşme bir yana ikamet eden insanların konut, alt yapı dahil pek çok sorunu yoğun bir şekilde yaşamalarını gerektirdi. Bu problemleri gidermek amacı ile İngiltere’de özel bir kanun çıkarıldı: Municipal Corporation Act. 1835 tarihli bu yasa, ilk belediyecilik yasasıdır. Belediye meclisi üyelerinin seçimlerinden görev ve yetkilerine kadar bir çok ayrıntılı düzenlemeleri kapsar.
O tarihlerde, ülkemizde kadı, subaşı gibi sıfatları olan bazı görevliler padişah adına belediyecilik görevleri yapmakta idi. Esasında kadılar, mülki idare amirleri vasfında eyalet ve sancak dışındaki yerleşim birimlerinde tek yetkili kamu otoriteleri olduğu için devlet düzeninin devamlılığında yargısal fonksiyonlara da haizdi.1836 yılında Evkaf Nazırlığı oluşturuldu. Kırım Savaşı sonrası 1854 yılında İhtisap Nezareti lağvedilerek Şehremaneti kurumu oluşturuldu. Kanuni Esasi’nin 1876’da ilan edilmesi ile de (I.Meşrutiyet) 112. maddede ‘yerel hizmetlere ve belediye meclislerine’ atıf yapılarak, belediye hizmetleri için bir hukuki zemin meydana gelmiş oldu. Yine de belediyecilik için hukuki çerçeve, ancak 1930 yılında, Cumhuriyet sonrası çıkarılan Belediye Kanunu ile tamamlanabilmiştir.
Güzel İzmir’in ilk Belediye Başkanının kim olduğunu, 2024 yılı başkan adayları arasında bilen olur mu acaba?
Kayıtlarda Yenişehirlizade Ahmet Efendi’nin adı var(1875). Efsanevi Belediye Başkanımız ise hiç kuşkusuz Eşref Paşa’dır ve bu tarihten 20 yıl sonra Evliyazade Hacı Mehmet’in istifası üzerine vekaleten belediye başkanlığına atanmıştır.
Bu görevlendirme, daha önceden Sadrazamlık da yapan dönemin İzmir Valisi Kıbrıslı Mehmet Kâmil Paşa’nın, bir Osmanlı bürokratı olarak Eşref Paşa’yı tanıması ve ona güvenmesi nedeniyle yapılmıştır. İyi ki de böyle olmuştur çünkü Fevzipaşa Bulvarı’ndan İkiçeşmelik Yağhaneler caddelerine, Eşrefpaşa Camii’nden iskana açtığı kendi adını taşıyan taşıyan semte, kayıt dışı ekonominin kontrolünden esnafa vergiye, bugün Sağlık Müdürlüğü hizmet binası olarak kullanılan Gureba-i Müslimin Hastanesinden ilk belediye zabıta ve temizlik servislerinin kurulmasına kadar pek çok hizmet ile İzmir, Eşref Paşa sayesinde sayesinde tanışmıştır.
Cumhuriyetin ilanı sonrası 20. yerel seçimler 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak. Umarız, güzel İzmir’imizin doğasının ve tarihinin tüm potansiyelini kullanacak, kültürel, mekansal ve ekonomik olanaklarını zirveye taşıyacak, şehri küresel cazibe oluşturacak bir kimliğe evrilmesini sağlayacak bir belediye başkanına sahip oluruz.