Dünyanın her yerinde seçim konuşmalarını dinleyin, hepsi aynı cümleyi söyler; kararı seçmen verecek! Ve hep de öyle olur; kararı seçmen verir. Sandık başına giden de, gitmeyen de “karar vericidir”, sonuca katkı koyandır.
31 Mart’ta da öyle oldu! Manşın bu yakasında, Britanya adasında biz bir avuç Türk ve bizlerin İngiliz dostları, şaşkınlık içinde “sevindirik” olduk. İşkenceden kurtulduğuna inanamayan bir esir gibi hissettik kendimizi. Bazı İngiliz arkadaşlarımız “peki şimdi Türkiye’de ekonomi de düzelecek mi?” diye sordular. Dilimiz döndüğünce neler olabileceğini anlattık.
Birleşik Krallık’ın dört ulusundan ikisinde (İngiltere ve Galler) 2 Mayıs’ta yerel seçim var. Kendi ülkelerinden örnek vererek anlattıysak da arada “yönetim yapısı” açısından büyük farklar olduğu için anlamakta zorlandılar tabi! BBC ve diğer İngiliz kanalları ana haber bültenlerinde uzun uzun bu şaşırtıcı gelişmeye yer verdi. Bizler en az 48 saat sevinemedik, tuttuk kendimizi.
Evet, güzel ülkemin güzel insanları muhteşem güzel bir cevap verdi. Soru ne miydi? Yaşamınızdan memnun musunuz? Geçinebiliyor musunuz? İktidar partisinin yöneticilerine güveniyor musunuz? Akşam yatağa tok mu giriyorsunuz? Halk tüm bu soruların cevabını verdi, dalga-dalga, bölge-bölge, sanki “sessizce” anlaşmışlar gibi, yurdu gelincik tarlasına çevirdi. Hiç ummadığımız bir anda, umutlarımızın tükendiği, teslim bayrağını çekmek üzere olduğumuz, gelenin gideni arattığını düşünmeye başladığımız bir dönemde, CHP öyle bir atak yaparak çıktı ki karşımıza Manşın bu tarafı dahil, herkesi şaşkınlık içinde bıraktı.
Genel Seçimlerde belirleyici faktörün yurt dışı oylar olması Britanya`da bizleri derinden sarsmıştı. Birleşik Krallık’ta yüzde seksenden fazla Kılıçdaroğlu’na oy çıkmasına rağmen Avrupa ülkelerindeki neticelerden dolayı çok üzülmüştük ancak şimdi Anadolu topraklarındaki neticeyi görünce koltuklarımız kabarıyor, içimize umut doluyor, motivasyonumuz artıyor ve sonunda o istenen dönüşümün Türkiye’de yaşanacağı güne yaklaştığımızı hissediyoruz. Yıllardır bu garip düzene mahkummuşuz gibi, çoğunluğun eğilimi buymuş gibi, bundan başka bir yaşam tarzına kabul verilmezmiş gibi yaşar hale gelmişken, adeta silkelenen ve 2023 genel seçimlerinde yaptığını düzeltmeye çalışan bir Halk var.
Her şey zamanını beklermiş denir ya, işte Türkiye’nin de üst üste, yıllar süren bu toplumsal travmaları yaşaması gerekiyormuş. Silkelenme müthiş güzel başladı!
Birleşik Krallık için ise durum farklı çünkü buradaki siyasi güçler arasında çok büyük farklar yok, birbirlerine taban-tabana zıt değiller, toplum kesimleri arasında uçurumlar yok, enflasyon yüzde üç, emekliye sürekli enflasyon üzerinde zam yapılıyor, devlet gözünde vatandaş her zaman haklı, etnik farklılıklar zenginlik olarak görülüyor ve gerçekten bir hukuk devleti. Ancak daha önceleri de değindiğim gibi sürpriz bir isim birden öne çıkıp halkın çoğunluk desteğini alabilir ve Britanya tarih yazabilir, bunun nedeni de hem iktidar partisinin hem de ana muhalefetin Filistin konusunu doğru düzgün yönetememiş olmaları, İsrail’i kayırmaları!
Son 2 yıldır aslında toplumsal eşitliklerin ön plana çıkması açısından bir hayli farklılıklar var adada. Etnik kökenleri İngiliz olmayan Siyasi liderler ülkenin ve ulusların yönetimine geliyor. Bunun son örneği Galler’de yaşandı. Siyahi bir lider ülkenin First Minister’ı (Ulus Lideri) seçildi. Geçen sene de İskoçya’da Müslüman bir lider Ulus Lideri seçilmişti, Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak’ı ve Londra Belediye Başkanı Sadıq Khan’ı ise söylememe gerek yok zaten!
Sonuç olarak, buralar dönüşüyor, oralar dönüşüyor, takkeler düşüyor, roller değişiyor, halklar tercihlerini yapıyor ve baharla birlikte yeni bir dünya düzenine doğru ülkeler rota belirliyorlar.
Nisan ayı biz Türkler için güzel başladı, mayıs ayının da İngilizler için güzel başlamasını diliyorum. Birleşik Krallık’tan sevgiler.