Yerel seçimlerin en önemli sosyolojik sonucu; 22 yıllık Ak Parti iktidarının ilk defa bir seçimden başarılı çıkmamasıdır. Bu ülkede devletin bir “Kırmızı Kitabı” söz konusu ise , iki temel tehlikeye karşı (FETÖ ve PKK) gerekli mücadele “Milliyetçi Muhafazakar” bir iktidar bileşimi ile mümkün görülüyordu. Mayıs 2023 seçim sonuçlarını bu unsuru da nazara alarak değerlendirmek gerekir. Şimdi bu iktidar kompozisyonu ile, özellikle de Güneydoğu politikalarında sorun çözücü (şahin veya barışçı) bir süreç öngörülebilir. Aynı şekilde ekonomide acı reçeteyi uygulamak da bu iktidara yüklenen vecibesidir. Bu durumu bir “mıntıka temizliği” olarak da değerlendirmek mümkündür. Bu seçim sonuçlarından Ak Parti ve Cumhur iktidarının çıkaracağı rol bu olmalıdır. Zira en geç 2028 yılında uluslararası toplumun beklentisi, başta demokratik parametreler olmak üzere, kendine uyumlu, beyaz sahife açmış bir Türkiye’dir.
Ekrem İmamoğlu, gerek toplum nezdinde gerekse devlet nezdinde olumlu karşılanan, CHP’nin klasik takıntılarından uzak, esnek politik tutumu ile 2028 ve sonrasında, adeta bir genel mutabakatla ülke yönetimi için hazırlanıyor. Ak Parti bir lider partisi. Tayyip Erdoğan varlığını sürdürdükçe bir ağırlık taşıyacaktır. Ancak toplumun ihtiyacı olan “değişim dinamiği” artık devreye giriyor. İslami çizgide “Yeniden Refah Partisi” güç kazanıyor. Adeta dumura uğramış Merkez Sağ Parti ihtiyacı çeyrek asır sonra tekrar görünür hale geldi. İyi parti erken yola çıkmış olsa da bu imkânı ıskalamış görünüyor.
Merkez Sağ parti oluşumunda ilerleyen zamanlarda Mansur Yavaş bir rol alabilir.
Zira CHP’de an itibariyle üçlü bir yapı oluşmuştur. Ekrem İmamoğlu artık Türkiye siyasetinin ve CHP’nin en önemli starıdır. Özgür Özel, Genel Başkan konumunu tartışmasız hale getirmiştir. Bu anlamıyla artık daha etkin bir güç odağıdır. Diğer bir ağır top Mansur Yavaş’tır. Ülkücü gelenekten geldiğini saklamayan bir düzgün politikacıdır. Ülke seçmeni nezdinde, karşılığı itibariyle Ekrem İmamoğlu’ndan aşağı kalır yeri yoktur, belki de daha yüksek bir potansiyele sahiptir. Eski Roma’da üçlü yönetim anlamına gelen “triumvirlik” iki defa denenmişti. Yine İttihat ve Terakki’nin Talat, Enver, Cemal Paşalar dönemi de bir üçlü yönetimdi. Çok başlılık genelde iyi sonuç vermemiştir. CHP’de de tam böyle bir durum olmasa da bir otorite çekişmesi gelecekte galip ihtimaldir. Mansur Yavaş parti içinde mutlu edilmez ise, onun merkez sağ potansiyeli etkilere açık hale gelebilir. Bu kehanetimizi not ederek, devam ediyoruz.
Gerek Özgür Özel, gerekse Ekrem İmamoğlu , seçim sonrası ilk demeçlerinde son derece dikkatli bir dil kullandılar. Kaybedenlere yönelik “yoğun empati” içeren bu üslup, aynı zamanda devlete yönelik, “Bizden tedirgin olmayın” mesajıydı. Bu arada öyle bir izlenim doğdu ki, Alevi ve Dersimli bir figür sanki mevcut iktidarın devamını temin eden bir sigortaymış. Özetle, daha bir merkeze çekilmiş CHP’de Ekrem İmamoğlu’nun adaylığında 2028 yılında iktidar yolu yüksek ihtimal görülüyor. Tabii ki umulmadık gelişmeler yaşanmazsa.
Bu seçimler ekonomiyi nasıl etkileyebilir?
Ak parti içinde, seçim öncesi Mehmet Şimşek’in ekonomik kararlarına seçim kaybettirecek diye itirazlar yükseliyordu. Şayet Mehmet Şimşek ve ekibi bu yüzden görevden alınır ve “heterodoks” politikalara dönülürse, bu durum tam bir felaket olur. Açıkça böylesi bir basiretsizliğe ihtimal vermiyoruz. Kaldı ki Tayyip Erdoğan, ekonomide mecburi bir kararlılık izlenimi veriyor Önünde 4 yıl daha vardır. İki-üç yıllık “acı reçete” sonrasında (IMF) makro ekonomik dengeler yerli yerine oturabilir. Bu durum onun için 2028 seçimlerine dair belki de en önemli şansıdır. Aksi durumun ekonomide yaratacağı tahribat, eş zamanlı Ak Partide başka türden de çalkantılara sebep olur. Pek tabii, performansa yönelik değerlendirmeler sadece iktidar için geçerli değildir. CHP de kazandığı belediyelerde bir başarı kazanamaz ise, halkın teveccühünü aynı hızla kaybeder. Sosyal belediyecilik anlayışında ölçünün kaçırılması bütçelerini tarumar etmektedir. Bu yüzden asli fonksiyonlar aksamaktadır.
Son olarak, bu seçimlerin AK Parti yönünden sadece “yorgun ve yıpranan iktidar faktörü” sebebiyle kaybedilmediğini belirtmek gerekiyor. Emekliler, sabit gelirliler, gelir dağılımdan pay alamayanlar yani tüm dar gelirlilerin tepkisi belirleyici olmuştur. Örneğin Türkiye’de ortalama ücret, beyaz yaka dahil 23 bin TL’dir. Bu kesimlerde; gençler, yeni evliler, küçük çocuklular, kirada oturanlar çoğunlukta. Hayat pahalılığı ne asgari sosyal yaşam bıraktı ne de tencere bereketi. Sonucun böyle olması bu anlamıyla sürpriz değildi.
Son olarak yine sosyolojik bir tespitle sözlerimizi bağlarsak ; insanlık tarihinde kendini yenileyen ve tekrar küllerinden doğan pek çok yorgun siyasi oluşum söz konusu olmuştur. Ancak makul senaryo Ekrem İmamoğlu’nun şahsında Türkiye siyasetinde yeni bir sürecin başlayacağı izlenimini vermektedir.