İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) 70 yıl önce Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine (TMMOB) bağlı olarak kuruldu. İzmir ilk kurulan 3 şubeden birisi oldu. Ne mutlu bana ki babam Berkattin Tunçağ İzmir Şubenin ilk dönem “umumi katip” üyesi yani yazmanıydı. Hastalanana dek bu görevi sürdürdü. Ben de ondan 40 yıl sonra Şube Başkanı olarak hizmet verdim.
İMO İzmir Şubesi 9 Aralık 1955 yılından beri bu kente büyük katkılar koydu. Kurulduğundan itibaren proje denetimi yaparak kaliteyi yükseltmeye çabaladı. Meslek içi eğitime dört elle sarıldı. Deprem, Yüksek Yapılar, Sağlıklı Kentleşme, Yapı Denetimi, Yetkin Mühendislik, Şantiye Yönetimi, Bilgisayar kursları gibi konularda ulusal konferanslar düzenledi. Türkiye’de ilk kez bilim insanlarıyla Deprem Master Planı hazırlanmasına öncülük etti. Valilik ile anlaşarak şantiyelerde ustaları eğitti, bunu zorunlu kıldı. Yine meslek için eğitim çerçevesinde onlarca kitap, broşür bastı. İnşaat Mühendisliğinin etkisini çevre illerde önce temsilcilik açarak, sonra bunları şubeye dönüştürerek diğer şubelere örnek oldu. İlk önce beton daha sonra da zemin ile ilgili laboratuvar kurarak da ülke çapında örnek çalışmalar yaptı. Örneğin EGE-KOOP ve Büyükşehir’in EVKA, İZKENT inşaatlarında beton denetiminin gerçekleşmesi İzmir İMO sayesinde oldu. 1999 Marmara Depreminden sonra zorunlu hale gelen zemin etütlerini bu tarihten önce başlatan kurumdur İzmir İMO.
İMO yönetimleri mesleki görevlerini genişletirken ülke ve kent sorunları üzerinde de hassasiyetle durdu. 12 Eylül darbesi ertesi birçok kişi kaçacak delik ararken, İzİMO Sekreter üyesi Saadettin Uçkun arkadaşımızın Meslek Odasını terk etmeyerek direnmesi TMMOB’a bağlı diğer Meslek Odalarının da açık kalmasını sağlamıştır. Bergama Altın Madenindeki siyanür zehrine karşı çıkışta öne saflarda olundu. Aynı şekilde Kordon’a hız yolu yapılmasına karşı çıkıldı. İzİMO’nun kentimize katkılarını burada saymakla bitmez.
Bu süreçte birçok meslektaşımız gerek yönetim kurulu başkanı gerekse yönetim kurulu üyesi olarak Meslek Odamıza hizmet etti. Bunların başında on yıl boyunca İzmir Şube başkanı olarak İMO çalışmalarına büyük katkıları olan Orhan Ayber dostumuz geliyor. Başkan iken, yukarıda saydığım etkinliklerin yanı sıra inşaat kalitesinin yükseltilmesi amacıyla gerek resmi düzeyde gerekse diğer kurum ve kuruluşlarda azimle çabaladı. Şantiyelerde kalite denetimi, özellikle de hazır beton kullanımının yerleştirilmesi ve fiyatlarının makul düzeyde tutulması konularında ısrarlı ve özverili girişimlerde bulundu. Mesleki girişimlerinin yanı sıra vatansever bir kişi olarak siyasi alanda da söz sahibi oldu. GÖZLEM okurları onun gazetemizdeki derinlikli yazılarını iyi anımsayacaktır.
İMO yöneticileri arasında neden Orhan Ayber’i vurguladım? Çünkü bunca yıl kalitesini yükseltmek için çabaladığı mesleğinde kaderin bir cilvesi olarak 1993 tarihinde teknik sorumlusu olduğu Yağcıoğlu apartmanının 30 Ekim 2020 tarihindeki İzmir depreminde yıkılıp 11 kişinin yaşamını yitirmesinden dolayı 13 yıl 4 ay hapis cezası aldı. 83 yaşında hapis yatıyor. Yiten canları geri getirmek olanak dışı ancak İnşaat Mühendisliği dünyamıza canla başla hizmet etmiş bir insanın eksik savlarla yargılanması ve sonuçta böyle yüksek bir cezaya çarptırılması bana doğru gelmiyor.
Neden denirse, bir kere onu sorgulayan bilirkişilerin hızlı bir karar verdikleri için birçok noktayı dikkate almadıklarını görüyorum. Örneğin 1975 yılında çıkan Deprem Yönetmeliğini en son 2018 Yönetmeliği ile karşılaştırma hatasına düşülmüş. Birçok yerde kopyala-yapıştır yönteminin kolaycılığına kaçılmış. Öyle ki Savcı Anıl Tokgöz’ün 7 Haziran 2021 tarihli İddianamesinin bir yerinde Yağcıoğlu Apartmanı yerine yıkılan başka bir yapı olan ‘Yılmaz Erbek’ yazılı. Benzer bilirkişi hataları diğer raporlarda da var. En basitinden yıkımın parça parça ettiği betonlardan numune alıp değerlendirme yapmak ne kadar bilimsel, sorgulanmaya değer. Tamamı piyasa koşullarından uzak akademisyenlerden oluşan bilirkişilerin binanın yapıldığı tarihte hazır beton bulunmadığına işaret etmemesi, suçu yalnızca ‘fenni mesul’de görmesi de başka bir tuhaflık değil mi?
Önemsediğim diğer eksik bir değerlendirme de aynı kişi tarafından projesi yapılmış yandaki A Blokun neden yıkılmadığına bir açıklık getirilmemesi… Aynı şekilde hesapta 19,2 cm. çıkan sargı donatısı aralığının 20 cm. yazılmasının yıkım nedeni sayılması da bilirkişilerin yaklaşımı konusunda tereddüt doğuruyor.
Adalet makamının, Orhan Ayber’e ceza vermeden önce, Özal’dan bu yana sık sık kaçak yapılaşmaya af çıkaranları, sorunlu alanları imara açanları, kalitesiz yapı malzemelerinin satışına izin verenleri, İMO’nun her şantiyeye bir mühendis isteğini dikkate almayanları, inşaat yerine gitmeden ‘imzacılığı’ adeta teşvik edenleri göz ardı ederek inşaat zincirinin en korumasız halkası olan mühendisleri suçlu ilan etmesi ne derece insafa sığar?
Hepsinin ötesinde Orhan Ayber’in yıkılan binadaki 23 numaralı kolonun daha sonra kesildiği savının hiç dikkate alınmadığından hareketle, yiten canların yarattığı duygusal havaya kapılmadan, yeniden yargılama yapmak en hakkaniyetli çözüm olacaktır.
Orhan Ayber cevabı alınmamış soruların da aydınlanacağı ortamda yeniden yargılanmalıdır.