Yoksul yeni dünya!

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile Oxford Yoksulluk ve İnsani Gelişme İnisiyatifi (OPHI) verileri, dünyadaki yoksulluk artışını teyit ediyor. Günlük sadece 3.65 dolar yani yaklaşık 120 TL bile harcama yapacak gelir kaynağı olmayan milyonlar söz konusu.

Doğrusu dünya insanlarını bu ölçekte yoksulluk bandından kurtarmak için topu topu 14 milyar dolarlık bir kaynak yeterli. Bu para ile milyonlarca kişi yoksulluktan kurtulabilir ve sosyal harcamalar finanse edilebilir.

Uzun yıllar, iktisatçılar, ülke refahı ölçeğinde, siyasal liderlerin başarılarını gayrı safi milli hasılanın büyüme oranları referansında değerlendirdiler.15. yy dan 18. yy a kadar refah ve ekonomik büyüme terminolojisi bilinmiyordu. Tahmin edilen büyümeler de binde bir seviyelerini geçmiyordu. Amerika 1870’lerden 1929’lara, 1.76’lık GSMH ile büyürken, 1929 sonrası yıllar %20’lik daralmaya (büyük depresyon) maruz kalmıştı ama sonrasında da hızla toparlandı ve günümüzdeki durumuna ulaştı. Ülkemizde de 1922-1938 dönemi, Atatürk liderliğinde, neredeyse yıllık ortalama %9’ları bulan yıllık ekonomik büyüme ve sosyal dönüşümü sağlayan devrimleri ile uluslar arası ülke kalkınma tarihinin ekonomik mucizeleri arasındadır.

Konjoktür artık bu tür mucizeler için ortam sağlamıyor. Harvardlı Profesör Alvin Hansen’in yıllar öncesinde yazdığı gibi ‘dünya ekonomisi uzun vadeli bir durağanlığa’ girdi. Buna, vasıfsız liderler ile ülkelerin kaynak ve yeteneklerinin kötü kullanımı eklenince, yoksul ülkeler için bir çıkış zor görünüyor.

Küresel Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi’nin (ÇBYE) 110 ülkeyi kapsayan raporuna göre, 2000 ila 2022 yılları arasında sadece 25 ülke yoksulluk ile başarılı bir şekilde mücadele edebildi, örnek olarak da Kongo, Honduras, Hindistan, Endonezya, Fas ve Vietnam gösteriliyor. Hindistan, son on beş yılda 400 milyonun üzerinde vatandaşını yoksulluktan kurtarırken Çin dahil diğer tüm ülkelerin yoksulluktan kurtulabilen insan sayısı 100 milyonu bile bulamadı! 1,44 milyara ulaşan nüfusu ile Çin’i geride bırakan Hindistan halkının  %70’i hala kırsal kesimde yaşıyor ve her sene 10 milyon insanına iş bulmak zorunda, haliyle de işsizlik %10’ların üzerinde… Yine de Dünya Bankası standartlarına göre Hindistan artık alt-orta gelirli bir ekonomi.

BM İnsani Gelişme Ofisi Direktörü Pedro Conceiçâo gibi uzmanlar iyimserliklerini koruyor. Conceiçao, “pandemi gibi küresel salgın olmadan önce de küresel çok boyutlu yoksulluğun azaltılmasında istikrarlı bir ilerleme vardı. Ancak, küresel salgın, eğitim gibi sektörlerde oldukça önemli ölçekte olumsuz uzun dönemli sonuçlar doğurabilir. Önemli olan yoksulluğu azaltmaya yönelik politikaların uygulanmasına devam edilmesidir ”diyor.

Dünyada en alt gelir grubuna ait verilere sahip 110 ülkede toplamda 6,1 milyar insan yaşıyor ve onların 1,1 milyarı yani yaklaşık beşte biri ağır olarak nitelendirilen çok boyutlu yoksulluk içinde yaşamakta. Ve tespit edilen 6 yoksulun 5’i de yani yaklaşık 950 milyonu, Sahraaltı Afrika ve Güney Asya’da ikamet ediyor. Çalışma yapılan 110 ülkenin bir bölümü orta gelirli ülke ve yoksul insanların yaklaşık üçte ikisi de buralarda yaşıyor. Yoksulluğun kırsal kesimlerde ve çocuklar üzerinde yoğunlaştığı da kolaylıkla tahmin edilebilir.

 

OPHI Direktörü Sabina Alkire, çok boyutlu yoksulluğun kesinlikle çözülebileceğinden kuşku duymuyor. Alkire,” Dünyada muazzam bir veri tufanı ve dijital gelişme var. Çığırların açıldığı bu zamanda, yoksulluk gerçek zamanlı olarak izlenebilir ve bu verilerle lokal ya da küresel sosyal finansör bağlantısı sağlanarak müdahale edilir”diyor. Bizdeki ‘askıda ekmek’ uygulamasının global hali olarak düşünülebilir.

Yoksulluğun major bir sosyal problem olduğu yüzyıllardır biliniyor. Liberalizmin ağa babası kabul edilen John Locke bile, ta 17 yüzyılda özel mülkiyeti sonuna kadar savunurken, yoksulluğu dışlamaz ve onların var olmalarını bir yaşam hakkı olarak ele alır, yoksulları refaha kavuşturma konusunu sosyal düzenin güvenliği perspektifine oturtur. Gerçi bu düşünürlerin teorik çatısını inşa ettiği kapitalist düzen, sanayi devrimi ile kitlesel üretimi insanlık tarihinin hiç bir döneminde görülmeyen boyutlarda yükselterek, nüfus artışı ve kentleşmeyi domine etmesi ile yoksulluğun giderek büyüyen ana sosyal sorun haline getirdiğinin de altı burada çizilmeli! 

Yoksulluğun da çeşitleri var: Mutlak, rölatif ve  insani yoksulluk gibi.. Mutlak olanında, temel gıdaya ulaşılamamaya ek olarak barınma, giyim, sağlık ve eğitim gibi temel gereksinimler de göz önüne alınır.  Rölatif’de ise bireyin yaşadığı sosyal topluluğun ortalama refah düzeyine ulaşamayan kitleler ele alınır. İnsani olanda ise öz saygı, insan hakları ve siyasi özgürlük gibi temel insan yeteneklerini sürdürebilecek bir ekosisteme erişimin yokluğu ya da kısıtlılığı referans alınır. İnsani yoksullukta, konu, parasal gelirden çıkararak insani gelişim için zorunlu alt yapı verilerine yani özgür, güvenli, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için o ortamın tanımlanmasına odaklanır. Böylece de yoksulluk sınırı belirlenir.

Zaten sorun, bu tanımlamalarından ziyade bununla mücadelede düğümleniyor. Dünya, insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar zengin ama yoksulluk dizboyu! Dünyanın toplam GSMH’sı 100 trilyon dolarları çoktan geçti. Tüm dünyadan yoksulluğu yok etmek için ise bu rakamın 100.000’de biri bile yeterli

 Unutulmamalı ki yoksulluk, küresel iklim değişikliği ve habitat daralması kadar  dünyanın geleceğini tehdit eden çok önemli bir küresel sorun .. Artık, insanlık bir vadede bununla etkin mücadele ederek sürdürülebilir politikalar üretmeli ve bunları takip edecek küresel kurumları inşa etmeli.

 Not: Konu ile ilgili daha ayrıntılı bir okuma için, Nobel Ekonomi Ödüllü yazarlar Abhijit V. Banerjee ve Esther Dufle’nin Doğan Kitapda çokan ‘Zor zamanlarda iyi ekonomi ‘ kitabını öneririm.