Yunan ihlallerini kabullenmenin gerekçesi nedir?

Toplumları ayakta tutan ve her türlü zararlı etkiden koruyan sistemler, sistemleri koruyan ve geliştiren de kurallardır. Devletler; varlıklarını sürdürmek, yurt içinde ve dışında huzur, istikrar ve güvenliği sağlamak için hukuk kurallarına bağlı hareket etmelidirler. Maalesef ülkemizde yurt içinde olduğu gibi uluslararası alanda da hukukun üstünlüğünün gözetilmediği dikkat çekmektedir. Ülkemizdeki bu zafiyet uluslararası ilişkilerde sonu belli olmayan yönlere savrulmamıza zemin hazırlamaktadır. Yunanistan’la ilişkilerimiz de bu yönde gelişmektedir.

Yunanistan; yıllardır Ege’de uluslararası anlaşmaları göz göre göre ihlal etmekte, Türkiye Cumhuriyeti’nin anlaşmalardan doğan hak ve menfaatlerini ihlal etmektedir. Millî Savunma Bakanlığı Eski Genel Sekreteri Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’ın bu konuyu sürekli gündemde tutmasına rağmen ülkemiz yararına hiçbir gelişme yoktur. Ümit Yalım bu defa Yunanistan’ın Trakya’daki hukuk dışı eylemlerini ve buna karşılık Türkiye’nin skandal olarak nitelendirdiği tutumunu ortaya koymuştur.

1923 Lozan Antlaşması’na ekli Trakya Sınırlarına İlişkin Sözleşme’nin 1. Maddesi ile Ege Denizi’nden Karadeniz’e kadar Türkiye’yi Yunanistan’dan ve Bulgaristan’dan ayıran sınırların iki yanındaki topraklar üzerinde 30 km. genişliğinde Gayri Askeri Bölge oluşturulmuştur. Sözleşme’nin 3. Maddesi’ne göre Gayri Askeri Bölge’de hiçbir kara, deniz ve hava tesisi/birliği kurulmayacak/bulunmayacak, her türlü top (ağır silah) konuşlandırılmayacak, sadece; jandarma, polis, gümrük memurları ile tüfek ve makinalı tüfeklerle donatılmış hudut birlikleri bulundurulabilecektir. 1938 Selanik Anlaşması ile Bulgaristan’a getirilen askeri kısıtlamalar kaldırılmıştır. Yunanistan ve Türkiye tarafındaki 30’ar km.lik alanın Gayri Askeri Bölge Statüsü ise muhafaza edilmiştir. Buna rağmen Yunanistan; Trakya sınırında Gayri Askeri Statüdeki bölgeye iki tümen yerleştirmiş, 12. Mekanize Piyade Tümenini Dedeağaç’a, 16. Mekanize Piyade Tümenini Dimetoka’ya konuşlandırmıştır. Sınırımızın neredeyse sıfır noktasındaki Orestias’ta 3’ncü Mekanize Piyade Tugayı, Ferecik’te de 31’nci Mekanize Piyade Tugayı bulunmaktadır.

Uluslararası anlaşmalar bu derece açık bir şekilde ihlal ediliyorken; Yunanistan’ın Gayri Askeri Statüdeki bölgede konuşlu 3 Mekanize Tugay komutanı 16-17 Nisan 2024 tarihlerinde Edirne’deki 54’ncü Mekanize Tugayımızı, Türkiye’nin Keşan’daki 4’ncü Mekanize Piyade Tugay Komutanı da 18-19 Nisan 2024 tarihlerinde Yunanistan’ın Gayri Askeri Statüdeki bölgede konuşlu 31’nci Mekanize Tugayını ziyaret etmişlerdir. Millî Savunma Bakanlığımız; bu karşılıklı ziyaretlerin “Güven Artırıcı Önlemler” çerçevesinde yapıldığını ifade etmektedir.

Trakya Sınırlarına İlişkin Sözleşme’nin 3. Maddesi “Gayri Askeri Bölge’de kara, deniz ve hava üsleri kurulamaz ve hava araçları uçurulamaz” şartını içermektedir. Buna rağmen ABD, 2020 yılında, Yunanistan’ın Gayri Askeri Statüdeki Dedeağaç bölgesinde Deniz ve Hava Üssü kurmuştur. ABD ve Yunanistan bu uygulama ile 1923 Lozan Antlaşması’nı açıkça ihlal etmektedirler. Hükümetimiz ve Millî Savunma Bakanlığımız bu duruma sessiz kalmakta, ABD ve Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’nı ihlal etmesini kabullenmiş görünmektedir.

Yunanistan’la Türkiye arasında “güven ortamı” oluşturmanın yöntemi; ABD ve Yunanistan’ın uluslararası anlaşmaları yok saymasına göz yummak ve ülkemiz için tehditler içeren bütün uygulamalarını kabullenmek midir? Yunanistan; Gayri Askeri Statüdeki Ege adalarını ve Trakya’daki Gayri Askeri Statüdeki Bölgeleri hangi tehdide karşı silahlandırmaktadır? Bu sorunun cevabını Yunan Savunma Bakanı Dendias vermiştir. En büyük tehdit olarak Türkiye’yi gördüklerini, Ege ve Trakya’daki bu uygulamaların Türkiye’ye karşı olduğunu, bunu daha da ileriye götüreceklerini, İsrail’in Demir Kubbe Sistemi gibi bir hava savunma sistemi kuracaklarını açıkça ilan etmiştir. Buna karşılık Türkiye tarafında Gayri Askeri Bölge Statüsü korunmaktadır, Trakya’da sınır güvenliğini tesis edecek önlemler son derece yetersizdir. Bu durumda nasıl bir güven ortamı tesis edilebilecektir?

Yunanistan’ın Ege, Akdeniz, Kıbrıs ve Trakya’daki hedefleri son derece açıktır. Bunu gizlemeye gerek görmemekte, ABD ve AB’nin desteğiyle bütün hedeflerine kararlılıkla ilerlemektedir. Buna karşılık Türkiye’nin hiçbir caydırıcı önlem almadığı dikkat çekmektedir. Aksine, Türk kamuoyunda “Yunanistan’la Güven Ortamı oluşturuluyor” algısı yaratılarak yaklaşan tehdit dikkatlerden kaçırılmaktadır. Yunanistan uluslararası anlaşmaları ihlal ederken, Gayri Askeri Statüdeki bölgeleri silahlandırırken Türkiye’nin bu tavrı izaha muhtaçtır, nedenleri ve sonuçları dikkatle sorgulanmalıdır.

Konunun anlaşılamayan bir yönü de ülkemizdeki muhalefet partilerinin, sivil toplum örgütlerinin, kanaat önderlerinin, basının büyük bölümünün, uluslararası ilişkiler uzmanlarının durumun farkında değilmiş gibi davranmaları, derin bir sessizlik içinde olmalarıdır. En tehlikelisi de bence budur. Toplumsal duyarlılığın olmadığı, yok edildiği bir ortamda ulusal güvenliğin sağlanması mümkün değildir. Son 20 yıldır ülkemiz dört bir taraftan kuşatılmıştır. Halkımız günlük yaşamını idame ettirebilmenin telaşı içindedir. Ülkemiz için tehdit içeren gelişmeler kimsenin umurunda değildir. Böyle bir ortamda emperyalist devletler ve içimizdeki işbirlikçileri plan ve projelerini hiçbir engele takılmadan uygulamaktadırlar. Böyle bir ortamda toplumsal duyarlılığı canlandırmak vatanını ve milletini seven herkesin görevidir.