Ankara’da yaşananlar iktidar çekişmesi olduğu anlaşılıyor

Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ndeki gözaltılar, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi, CHP Genel Merkezi’nin belediyelere gönderdiği genelge, tarım sektörü, Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP’de verdiği “değişim” sinyali, anketle ortaya çıkan “her 10 polisten 3’ünün intiharı düşündüğü” iddiaları, ülkede yaşanan şiddet olayları, Galatasaray ile Fenerbahçe arasında yaşanan şampiyonluk yarışı konularında açıklamalarda bulundu. İşte görüşleri…

********

 

GÖZLEM – Ankara’da neler oluyor?  Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş cinayetindeki sırlar ve yeni gelişmeler – Ayhan Bora Kaplan Çetesi ile ilişkili Ankara Emniyeti’ndeki gözaltılar – Bu gözaltıların ardından sosyal medyada ortaya atılan “darbe” söylentilerinin Bakanların açıklamalarıyla ciddi bir noktaya kadar gelmesi – Cumhurbaşkanlığı Sarayında gece yapılan Erdoğan – Adalet Bakanı – MİT Başkanı görüşmesine İçişleri Bakanı’nın çağrılmaması – Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Yerlikaya ve önceki İçişleri Bakanı Soylu ile ayrı ayrı görüşmesi, bu arada MHP lideri Bahçeli’nin ve onun ardından Erdoğan’ın gruplarında yaptıkları “aydınlanamayan imalarla dolu” konuşmalar, Başkentte havayı gerdi; evet, neler oluyor?

K – Sinan Ateş cinayeti MHP’ye uzandı. Ateş cinayeti ile ilgili iddianamenin MHP’ye zarar vermesin diye seçimlerden sonraya bırakıldığı anlaşılıyor. İddianamede yer alanlardan çok almayanlar dikkat çekici. Sinan Ateş’in katilini Ankara’dan İstanbul’a eski Ülkü Ocakları Genel Merkez Yöneticisi Tolgahan Demirbaş’ın kaçırmış ve Ateş soruşturmasını 8 ay yürüten Ankara Cinayet Büro Amiri Ensar Aykal da daha sonra bu faaliyetlerle ilgili tutuklanmıştı. İddianamenin ayrıntıları, bununla ilgili bazı ifadeleri ve silinen mesajları derleyen Sözcü’den İsmail Saymaz “Demirbaş’ın sildiği ve geri getirilen mesajları, bu saldırının aylar öncesinden planlandığını ispat ediyor” diye yazdı.

Silinen mesajlara göre Demirbaş, Aykal’a cinayetten önce Ateş’in numarasını verip “Amirim bizim GB (Genel Başkan) istedi de. Adres lazım bize sana zahmet olmazsa” diye mesaj attı ve Aykal’ın “Reis önceki gb’ye (Sinan Ateş) çıkıyor bu numara” yanıtı üzerine de Demirbaş’ın “Aynen reis. Onun ipini çekmişler” diye yazdı. Demirbaş’ın Eski Çubuk Ülkü Ocakları Başkanı Gürsel Horat ile mesajlaşmasında da Horat’ın “Başkanım, siz daha iyi bilirsiniz. Sinan silahla geliyordu limana. Haluk’un ordan da geçebilir” ifadeleri üzerine Demirbaş’ın “Doğrudur reis, bence de öyle olacak. Ona göre yapacağız planı” demesi de bir saldırı planına işaret ediyor. Yine Ateş’in cep telefonu ve adresini bulup Demirbaş’a yollayan Ülkü Ocakları Ankara İl Başkan Yardımcısı Suat Yılmaz Zobu, Demirbaş’a “Ekibi kurduk, kafasına sıkacaklar” diye yazıyor. İddianameye konmayan Ateş’in arkadaşı eski Bursa Ülkü Ocakları Başkanı Cahit Demir’in ifadesinde de Ateş’in kendisine “Tolgahan Demirbaş’ın Haluk Türk isimli arkadaşına gelerek Olcay Kılavuz ve Ahmet Yiğit Yıldırım tarafından gönderildiğini, kendisinin (Sinan Ateş’in) kaleminin kırıldığını ve yanında yer almamasını istediklerini söylediğini” aktarıyor. T24’ten Asuman Aranca da suikasttan sonra tetikçiyi Ankara’dan İstanbul’a götüren Demirbaş ve Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel’in yönetimindeki çakarlı siyah Audi’nin, Ülkü Ocakları’nın mevcut Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın kullanımında olduğunu ortaya çıkardı. Şayet Ateş cinayeti buradan anlaşılacağı gibi mevcut Ülkü Ocakları Genel Başkan’ına kadar uzanıyorsa, bundan Devlet Bahçeli’nin haberinin olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor. Hatırlarsanız cinayet ilk işlendiğinde de Sinan Ateş’in MHP’nin başına geçmek istediği gündeme gelmişti. Ayhan Bora Kaplan soruşturması ise Emniyet’teki değişik dinci yapılanmaların AKP’deki iktidar mücadelesi ve bu amaçla AKP – MHP ilişkisini yıpratmaya dönük olduğu anlaşılıyor. Bu yapılanmalardan ve yapılanlardan kendisi de AKP’nin muhafazakâr kanadında olan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın ne kadar haberdar veya içinde olduğu belli değil. Ancak Ayhan Bora Kaplan çetesinin ikinci adamı itirafçı Sedat Sertçelik’in gözaltına alınan polisler tarafından ifadesine eklenmek istediğini iddia ettiği isimlerden Abdülhamid Gül ile Süleyman Soylu’nun birbirleriyle karşı cephelerden olması olasılıkları daha da çeşitli hale getiriyor. Aynı zamanda Süleyman Soylu ve ifadeye eklenmek isteyen diğer bir isim Bekir Bozdağ’ın ayrı ayrı Tayyip Erdoğan ile görüşmesi sonrası Erdoğan’ın MİT Başkanı ve Adalet Bakanı ile yaptığı görüşmeye İçişleri Bakanı Yerlikaya’yı çağırmamış olması, Yerlikaya’nın bir şekilde sorumlu görüldüğü intibaını yaratıyor. Burada da sadece iktidarın MHP ile muhafazakâr kanadı arasında değil, aynı zamanda muhafazakâr kanat içinde de değişik mücadeleler ve iktidar çekişmesi olduğu anlaşılıyor.

GÖZLEM – “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” açıklandı. Cumhuriyet Gazetesi haberi “AKP’nin 22 yılda saraylarla, lüks araç filolarıyla, başkentte kiraladığı yeni bakanlık binalarıyla yarattığı şatafatın ve belli kesimlere aktardığı kaynağın faturasının yine halka kesildiği ortaya çıktı. Pakette milyarlarca liralık Hazine garantileri yok; emekçinin servisi, lojmanı, kadrosu var” diyerek verdi. Paket hakkında görüşünüz?

K – Bir defa toplam ne kadarlık bir tasarruf düşünüldüğü belli olmaması, Mehmet Şimşek’in paket açıklanırken bir rakam vermemesi ciddi bir tasarruf yapılmayacağını, gerçekten yapılması gereken tasarrufların kabul ettirilemediğini ya da tercih edilmediğini ortaya koyuyor. Kamuoyuna yansıyan 100 milyar liralık tasarruf rakamının ise he kadar küçük olduğunu sadece Nisan ayındaki 178 milyar liralık bütçe açığına bakarak anlamak mümkün. Buna karşın paketin kamuda yeni personel alımlarını sınırlandırması ve Saray’ın yaptığı şatafatlı harcamalara karşın memura dönük getirdiği lojman, servis kısıtlamaları esas sıkıntıyı, geliri görece dar olan kesimlerin çekeceğini gösteriyor. Zaten paketten hemen sonra otoyol ve köprü ücretlerine yapılan zamlar da Şimşek ve ekibinin tasarruftan ziyade özellikle dar gelirlileri etkileyecek zamlara ağırlık vereceklerini ortaya koydu. Paketle kamu yatırımlarının sınırlanması ise yeni iktidara gelen CHP’li belediyeleri ciddi biçimde etkileyebilir. Önlemlerin neredeyse tamamının 3 yıl ile sınırlandırılması da 4 yıl sonraki seçimler öncesi yeniden bir seçim ekonomisine geçilebileceğini gösteriyor.

GÖZLEM – CHP’de Belediye Başkanlarına gönderilen “Kayırmacılık, Şatafat ve İsrafla Mücadele” Genelgesi, halkın genelinde olumlu karşılandı. Ancak esnaf kesiminde tepkiler oldu. Mesela “Belediye başkanlarının düğün, cenaze, açılış gibi etkinliklere çiçek göndermelerinin yasaklanması, İzmirli çiçekçilerin tepkisini çekti. İzmir Çiçekçiler Odası olarak CHP Genel Merkezi’ne kınama yazısı gönderdiklerini açıklayan, oda başkanı Kazım Kış, “Biz doğaya zarar vermiyoruz. Satış için özel çiçek üretiyoruz. Zaman, emek veriyor, masrafları üstleniyor, ürettiğimiz ürünleri satıyoruz. Bizim hayvancılık yapan, enginar-lahana eken çiftçiden, sandalye üreten mobilyacıdan, ayakkabı imal eden işletmelerden ne farkımız var? İstihdam yaratıyor, devlete vergimizi veriyoruz. Bu tür yaklaşımlar hem işlerimizi olumsuz etkiliyor hem de manevi açıdan bizi üzüyor” dedi. Siz genelge ile bu ve benzer tepkiler için ne diyorsunuz?

K – Özgür Özel aklında kurguladığı CHP’yi yönetme biçimini katı bir biçimde ve hızla hayata geçirmeye çalışıyor. Hem bu genelge, hem bazı CHP’li belediyelerin seçim sonrası başkan yakınlarını işe almalarına hızla müdahalesi, hem örneğin toplantılarda konuşmaların kıdem ve protokol sırasının aksi yönde yapılacak olması gibi “ilginç” bazı kurallar bu yeni yöntemin tezahürü. Ancak alışkanlıklar ve CHP’nin gelenekleri bu yönetime ne derecede ve ne kadar hızlı ayak uydurur, bunu zaman gösterecek. Gözüken bir şey varsa o da Özel’in tarzında tatlı sert bir “hırçınlık”, bazen biraz “amatörce” yaklaşımlar olduğu, seçimde aldığı başarılı sonucun da etkisiyle öncesinde olduğu gibi temkinli değil, artık biraz daha “bodoslama” hareket ettiği.

GÖZLEM – Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Tarım bitti demek’ büyük bir cehaletin ve art niyetin işaretidir. Fındık, incir, kiraz ve kayısı üretiminde dünyada açık ara birinci sıradayız. Sebze üretiminde dünyada dördüncü sıradayız. Tarımsal hasılamızı 69,2 milyar dolara yükselttik” derken, Tarım sektörünün banka ve şahıslara 850 milyar lira borçlu olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2012 yılında 1 milyon 56 bin olan aktif sigortalı çiftçi sayısı bugün 460 bine gerilediği, ipotekli tarım alanının 42.3 milyon dekara ulaştığı, 2 milyon 230 bin çiftçinin tapusu üzerine ipotek konulduğu, tarımda üretim maliyetlerini gösteren Tarım ÜFE, 2023’ü yüzde 67 ile kapatırken gıda enflasyonunun da 2023 yüzde 72 ile kapandığı” açıklandı. Ne diyorsunuz?

K – Tarımda AKP döneminde ciddi bir gerileme yaşandığı, önceden üretilen pek çok ürünün şimdi ithal edildiği, konan teşvik ve uygulamalarının genel olarak küçük üreticiye değil, tarımı büyük çaplı yapan kurum ve kuruluşlara avantaj sağlayarak adeta bir rant kapısına dönüştüğü bir gerçek. 2002 yılında tarım ürünlerinin ihracat değeri 3,7 milyar dolarken ithalatı 1,9 milyar dolardı. AKP’nin iktidara gelmeden önceki son tam yıl olan 2002 ile 2023 yılı karşılaştırıldığında, Tarımın toplam ihracattaki payı yüzde 10,54’den yüzde 10,36’ya düşerken, ithalattaki payı ise yüzde 3,7’den yüzde 5,8’e yükseldi. Bu dönemde ihracat ithalatın neredeyse iki katından sadece yüzde 25 fazlasına kadar geriledi. Yani AKP iktidarından önce tarımda her bir birim ihracat için yarım birim ithalat yapılıyordu. Şimdi 0,8 birim ithalat yapılıyor. Orman Bakanlığının verilerine göre 2001’de yüzde 262 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 2020’de yüzde 136’ya, 2023’te ise yüzde 125’e düştü. Bu gidişe “iyi” demek biraz zor.

GÖZLEM – Erdoğan, AKP’de “A2’dan Z’ye değişim sinyalleri” veriyor; Teşkilattan, üst yönetime ve bakanlara kadar… Yerel seçilerde “ikinci parti” durumuna düşen AKP’nin “geneldeki durumunu araştıran anketler” de başladı. ORC araştırma şirketi tarafından yapılan “Siyasi Durum” araştırmasında, AKP gene “2’ncü parti” çıktı: CHP: Yüzde 32,9 (14 Mayıs 2023’te yüzde 25,80), AKP: Yüzde 31,5 (14 Mayıs 2023’te yüzde 36,30), MHP: Yüzde 11,5 (14 Mayıs’ta yüzde 10,30), DEM Parti: Yüzde 9,2 (Yeşil Sol Parti adıyla önceki seçimde yüzde 9), Yeniden Refah Partisi: Yüzde 4,7 (Önceki seçimde yüzde 2,90), İYİ Parti: Yüzde 4,1 (Önceki seçimde yüzde 9,90), Zafer Partisi: Yüzde 2,9 (Önceki seçimde yüzde 2,30), Diğer: Yüzde 3,2. Yorumunuz?

K – CHP’nin ilk sıradaki yerini sağlamlaştırma yolunda olduğu, buna karşın AKP’nin oy oranlarındaki kaybın Parti yönetimine de sirayet ettiği, direncin düştüğü yerde zayıf noktalardan çatlakların oluşmaya başladığı görülüyor. İktidarın zafiyeti Erdoğan ülkeyi bir bütün olarak değil, “kendinden olan ve kendinden olmayan” kriteriyle yönettiği için, “kendinden olanlar” arasında gücü ele geçirenlerin aynı “kendinden olan ve kendinden olmayan” mantığıyla daha fazla parçalanmaya neden olacak şekilde hareket ettiği anlaşılıyor. Her şey yolunda giderken iyiydi. Ama artık Erdoğan her şeye yetişemiyor. İktidarda şu anda ciddi bir planlama ve yönetim sorunu var. Parti içindeki klikleşme ve çatışmalar iyice ayyuka çıktı. Kontrol Erdoğan’ın elinin altından kayıyor görüntüsü oluştu.

GÖZLEM – Geçen hafta “Emniyet Teşkilatı Sendikası’nın yaptırdığı ve 15.375 polisin katıldığı anketteki sonuçları” sormuştuk size. Ankette “her 10 polisten 3’ünün intiharı düşündüğü” ortaya çıkmıştı.  Aradan 7 gün geçmeden Ankara’dan bir haber geldi. Hatay Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Veysel Öztürk’ün, izinli olarak geldiği Ankara’daki evinde, eşi ile arasında tartışma çıkmış, Öztürk, beylik tabancasıyla eşine ve 2 çocuğuna ateş ettikten sonra aynı silahla kendini vurmuş, kendisi, eşi ve oğlu evde hayatını kaybederken, kızı da kaldırıldığı hastanede vefat etmişti. Evde bulunan notta, “ekonomik sorunlardan” söz ediliyordu. Nasıl yorumluyorsunuz?..

K – Çok acıklı ve üzücü olaylar. Bu tür olaylarda en başta ekonomik sorunlar ile namus meseleleri gerekçe oluyor. Kurbanlar da çoğunlukla güçsüz kişiler, kadınlar ile çocuklar oluyor. Buna karşın suçsuz, küçücük yavruların hayattan koparılması hiçbir ekonomik gerekçeyle açıklanamaz. Maalesef bozuk ekonomi kadar bozuk adalet düzeni de düzeltilmedikçe bu örneklerin yaşanması kaçınılamaz.

GÖZLEM – Gün geçmiyor ki, günde “tabancalı / pompalı tüfekli” cinayetler işlenmesin. İş ortakları, komşular, arkadaşlar, babalar – oğullar – kardeşler – amcalar – dayılar – yeğenler birbirlerini, eşlerini, boşanmışlar dahil öldürmesinler… Basılan ve yaylım ateşine tutulan kahvehaneler, kurşun yağmuruna tutulan otomobiller, birbirlerine saldıran gruplar da “haftalık olağan olaylar” hâline geldi… Silahlananlar yüzbinlerce mi, milyonlarca mı, bunca silah nasıl satılıyor, denetleme yok mu? Çeteleri yakalamak güzel de, “bu acı tablo” nasıl önlenecek?

K – Çok daha sıkı bir ceza sistemi, bu sistemin çok daha katı bir şekilde uygulanması, özellikle önleyici tedbirlerin, yaptırımların çok ciddi biçimde oturtulması ve bunun için, bunun gerekliliğinin bilinciyle çok daha büyük kaynaklar ayrılması gerekiyor.

GÖZLEM – Galatasaray’da ve Fenerbahçe’de 1 ay içinde başkan seçimleri var. Fenerbahçe’de başkan Ali Koç’un karşısına eski başkan Aziz yıldırım, Galatasaray’da başkan Dursun Özbek’in karşısına Süheyl Batum çıkıyor. Aziz Yıldırım ve Süheyl Batum’un “sandık şanslarını” nasıl görüyorsunuz?..

K – Fenerbahçe bu yıl da şampiyon olamazsa, bunda maalesef Ali Koç’un Trabzonspor maçı sonrası bir yıl daha şampiyon olamama ihtimalinin “stresini yönetemeyerek” gerçekleştirdiği Lig’den çekilmeye kadar varabilecek çıkışın büyük payı oldu. Takım gayet iyi gidiyordu, bana göre Galatasaray’ı sahasında bile yenebilecek bir performansı ve kadrosu vardı. Galatasaray karşısına Süper Kupa’da U-19 takımını çıkarıp sahadan çekerek büyük bir şansı geri tepti. Eğer o maçta Fenerbahçe esas takımıyla Galatasaray’ı yenseydi belki bugün şampiyondu. Dolayısıyla, özellikle Mourinho çıkışından ve son dönemdeki “makul, aklıselim” yaklaşımıyla Aziz Yıldırım’ın şansının ciddi biçimde arttığını görüyorum. Çok ilginç bir seçim olacak. Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’ye değil ama Türk futboluna, futbolun bu noktaya gelmesinde çok zararı olduğunu düşünen birisi olarak Ali Koç’un ondan daha garip bir yaklaşım içine girmesine üzülüyorum. Öte yandan Galatasaray bu yıl da şampiyon olursa, arkasında Ünal Aysan da olsa Süheyl Batum’un Dursun Özbek karşısında bir şansı olacağını düşünmüyorum. Çok küçük bir olasılık olmakla birlikte şayet Fenerbançe şampiyon olursa bu sefer de Fenerbahçe’de Ali Koç, Galatasaray’da Süheyl Batum başkan olur.

++++++