Türkiye’nin birinci partisi konumuna yükselen ve yerel yönetimlerde nüfusun üçte ikisine hizmet sunma durumunda olan CHP, kendini iktidara hazırlayabilmek için ciddi hazırlık ve stratejik planlar yapma sorumluluğu ile yüz yüze bulunuyor. Üstelik bu hazırlığı, yerel yönetimler ve müstakbel iktidar dönemi için ayrı ayrı yapma yükümlülüğünde. Ancak bu hazırlık birlikte ve koordineli olarak yürütülmelidir. Seçimlere daha 4 yıl var gibi bir rehavete kapılmadan her iki hazırlık iç içe ve hemen başlamalıdır. Zira çöken ekonomik yapı, enflasyon ve toplumdaki yoksullaşma nedeniyle kitleler, kendilerine güven verecek bir hazırlığı hemen görmek istiyor. Ayrıca 22 yıllık AKP’nin algı yönetimi kullanarak kitleler üzerinde kurduğu yönlendirici güç dikkate alınmalıdır. Süreçlerin siyaseten manipüle edilmesi yanında yeni bir algı aracı olarak kutsal dini giderek daha yoğun biçimde siyasete alet etme yönünde eğitim sisteminde getirmek istediği uygulamalar dikkatten kaçmamalıdır.
CHP’nin, Sayın Büyükerşen Hocamızın başkanlığında, belediyeler için bir “Danışmanlık ve Koordinasyon Merkezi” oluşturma düşüncesi ve “Yerel Yönetimlerde Kayırmacılık, Şatafat ve İsrafla Mücadele” genelgesi yayınlaması önemli gelişmeler olmakla birlikte, bunların olumlu örnekler olarak uygulama ve etkilerinin hemen kitlelerce görünür duruma getirilmesi gerekiyor. Diğer yandan İstanbul BB’nin, Planlama Ajansı’nı (İPA) yaygınlaştırılarak Marmara ve Trakya’ya da hizmet vermesi ve İzmir BB’nin Ege Planlama Ajansı (EPA) oluşturma düşüncesi önemli gelişmelerdir. Ancak bütün bu düşünceler zaman kaybetmeden bütünleştirilerek “Bütüncül Kentsel ve Bölgesel Stratejik Planlama” olarak koordine edilmelidir. Çağımızın planlama anlayışı, bizde de uzun süre uygulanan sanayi toplumunun mekanik planlama anlayışını çoktan aşmış bulunuyor. Zira yeni planlama anlayışı, insanı, çevreyi, kentsel yapılanmayı, kentin diğer kentlerle yoğun ilişkileri ile bölgesel dinamikleri ve bilgi çağının yeni bacasız sanayilerini bütünsellik içinde dinamik ve stratejik planlama olarak ele almaktadır. Bu durumda kent ve bölge bütününün ekonomik, teknolojik, sosyal, kültürel ve politik yapısal özelliklerini birbiri ile bağlantılı, bütünleştirici ve katılımcı olarak dikkate almak durumundadır. Kentin ve bölgenin sorun ve öncelikleri bu bütünsellik içinde ele alınmalıdır. Bu arada Türk toplumunda yaygınlık gösteren kişisellik ve keyfiliği engellemek için; bütün bu girişimlerin sistemleştirilip, kurallara bağlanması yanında, seçilmiş belediye başkanları ve yönetici kadrolarının aynı zamanda ciddi bir eğitimden geçirilmesi gerekir. Bu aşamada kentler ve bölgeler için yapılan bu hazırlıkların, iktidar hazırlığı için ulusal stratejik planlara dönüştürülecek biçimde düşünülüp koordine edilmesi gerekir.
CHP yönetimi ve kadroları çok uzun bir durgunluk döneminden sonra yakalanan bu önemli fırsatın bilincinde ve sorumluluğunda davranmaları gerekiyor. Zira bu fırsat, rotası 22 yıldır Orta Doğu muhafazakarlığına yönlenmiş bir Türkiye’nin yeniden çağdaş uygarlık yönünde ikinci bir kurtuluş ve kurumlaşma arayışı olmaya adaydır. Bu sorumluluktan kaçış, hem partiyi hem partilileri tarih önünde affetmeyecektir. Bu bağlamda çağdaş ve aydın geçinen kesimlerin de her adımda CHP’ye olumsuz eleştiriler sıralamak yerine, olumlu, yapıcı ve yönlendirici eleştirilerini getirmesi önemlidir. Ancak bunların CHP kadrosu ve yönetici sorumluluğu olan kadrolarca doğru algılanıp, değerlendirilmesi daha da önemli bir uygulama olacaktır. Değinilen doğrultuda çalışmaların zaman kaybetmeden hızlandırılması, mevcut ortam ve koşulların doğru değerlendirilmesi son derecede önemlidir. Ayrıca Türkiye’nin Orta Doğudaki ve küresel ilişkilerdeki konumu da, çağdaş uygarlık rotasındaki yön ve yerini etkin biçimde alabilmesi için değinilen stratejik politikaları zorunlu kılıyor.