Bakan Şimşek’in açıkladığı “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi”nin ayrıntıları belli olunca, “Dağ fare doğurdu!” yorumları yapıldı. Paket, esas itibariyle yönetimin bunca popülizm yaptıktan sonra faturayı halka kesilmesinden ibaret. Hastalığın teşhisi sağlıklı konulmadan yapılacak her türlü tedavi istenilen sonucu vermez. Ekonomistlere göre, kamu özel sektör işbirliğiyle yaptırılan projeler, (havalimanları, geçiş garantili yollar, şehir hastaneleri) tasarruf önlemlerinin odağında olmalıydı. Bu projeler yapılırken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan “Devletin kesesinden 1 kuruş çıkmaz” demişti. Oysa 2024 Bütçe verilerine göre 2024-2026 döneminde yıllık ortalama kurlarla; Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü, döviz garantili projeler için 9 milyar dolar, Sağlık Bakanlığı, Şehir Hastanelerinin hizmet alımları ve yatırım kullanım bedelleri için 6,6 milyar dolar ödeyecek. 22 yıllık iktidardan sonra “tasarruf” demek vatandaşa inandırıcı gelmiyor.
Uymayan kurum ve kuruluşlara “idari ceza ve para cezası” öngörülen pakete yerel yönetimler de dahil edildi. Bu kapsamda belediyelerin ve belediye iktisadi kuruluşlarının, belediye şirketlerinin dahil olup olmayacağı açıklanmadı. Bu düzenleme muhalefetin elindeki belediyelerin elini kolunu bağlama olarak yorumlanıyor. Yasayla yapılacak düzenlemede, cezanın “yönetici mi yoksa kurum-kuruluşa mı” kesileceği açıklanmadı. Bakan Şimşek, açıklanan paketin ilk çalışma olduğunu, yeni paketlerin hazırlandıkça uygulamaya alınacağını kaydetti.
Programla ne kadar bir tasarruf hedeflendiği duyurulmadı. Hükümete yakın medya organlarına konuşan yorumcular, 100 milyar yani yaklaşık 3 milyar dolarlık bir tasarruf hedeflendiğini ileri sürüyor. Oysa Mehmet Şimşek, 2015 yılında bakanlık yaptığı dönemde kamuya 1,5 milyar dolar araç alımına ilişkin gelen eleştirilere, söz konusu paranın Türkiye’nin milli geliri ve bütçesinde “çerez parası bile değil, çerez parası” ifadelerini kullanmıştı.
Söylendiği gibi Hükümet bu paketle 100 ile 150 milyar TL arasında bir tasarruf sağlasa bile bütçe açığı ne kadar azalacak? Zira 2023 yılında 5,210 trilyon lira bütçe geliri elde eden Türkiye, 1,370 trilyon lira da açık verdi. Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 5,39 olurken, bu oran son 20 yılın en yüksek bütçe açığı olarak kayıtlara geçti. 2024 yılı bütçesinde 8 trilyon 437 milyar TL gelir, 11 trilyon 89 milyar TL gider öngörülüyor. Eğer tasarruf tedbirlerinde açıklanan 100 milyar liralık gelir hedefler tutturulursa en iyi ihtimalle bütçe açığı 2 trilyon 652 milyar TL’den 2,5 trilyon liraya düşecek.
Programda deprem harcamaları dışarıda tutularak kamunun mal ve hizmet alım ödeneklerinde yüzde 10, yatırım ödeneklerinde ise yüzde 15 oranında kesinti yapılacağı açıklandı. CHP, bu başlıklardaki kesintilerle CHP’li belediyelerin hedeflendiğini öne sürdü. CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, “Kamu yatırımlarında, mal ve hizmet alımlarında kesintiler yapılması öngörülüyor. Bu pakette asıl hedef yerel seçimlerde 1. parti olan CHP’yi zayıflatmak ve CHP’li belediyeleri iş yapamaz hale getirmektir.” paylaşımını yaptı.
“Koyanın uymadığı kararlar”
Ekonomistler, üç yıla yayılan “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi”ni kapsamı dar ve enflasyonda mücadelede çözüm odaklı görmüyor. Tasarrufun genele yayılmadığını, “dar kapsamlı” olduğunu ifade eden ekonomistler devlette “israfın kronikleştiği” bir ortamda açıklanan paketin krizden çıkışa çare olamayacağına işaret ediyor.
Ekonomist Mahfi Eğilmez, açıklanan paketle ilgili değerlendirmesinde, “Kamu kesimi için hazırlanan tasarruf paketini hızlıca gözden geçirdim. Doğru önlemler var. Bununla birlikte tasarruf önlemleri saray harcamalarını, uçaklarını, konvoylarını, korumalarını kapsamadığı sürece fazlaca işe yaramaz. Koyanların uymadığı kurallara kimse uymaz” dedi.
Ekonomist Mustafa Sönmez ise “Tasarruf, göz boyamaca. Samimi olsalar ek bütçe yapar, ödenekleri yasa ile kısarlardı. Yıl başlarken 2.4 trilyon açık verecek bütçe yapıyorsun. Şimdi tasarrufa gidiyorsan adını koyacaksın, yeni bir bütçe ile küçüleceksin Önce harca de, sonra laf ile tasarruf et! Kim ciddiye alır!” yorumunda bulundu.
“İsraf kronikleşti”
Ekonomist Esfender Korkmaz da “İsrafın kronikleştiği devlette tasarruf yapılmaz” dedi. Korkmaz, Yeniçağ’daki yazısında, Başkanlık sistemi ile birlikte bütçede mali disiplin sağlama imkanının kalmadığına dikkat çekerek. Devlet ihale kanununda bir değişikliğin olmadığını belirten Korkmaz, “Kamu-özel iş birliği anlaşması ile yatırımların maliyeti yüksek oldu. Atıl havaalanları yatırımları yapıldı. Yüksek talep garantisi verildi, devlet müteahhitlerin dış borcuna kefil oldu. Bütün bu yüklerle önümüzdeki 20 yılın bütçeleri ipotek altına alındı.
Bu yatırımları devlet borç alıp yapsaydı yatırım gelirleri ile borçlar ödenirdi. Yahut yap-işlet devret modeli ile verilseydi, bütçelere yük gelmezdi. Devlet özel sektör gibi, gelir paylaşımı yöntemi ile iş yapıyor. Ama sonra MB binası için teslim süresini 6 ay uzatarak ve ek ödeme yapmak için müteahhide özel kararname çıkarıyor. Devlet özel sektörle niye bölüşsün. Bu kadar güçsüz mü?
10 milyon yabancıyı besleyen bir ülkenin yapacağı tasarruf ne olursa olsun, önemi yoktur. 2023-2024 seçimleri israfı kronikleştirdi. Fazla tasarruf, popülizmden kazananları rahatsız edecektir. Dezenflasyonist bir politika aracı olması için, devlette tasarrufun önce alt yapısını oluşturmak gerekir. Bunun için de; Parlamenter sisteme dönülmesi, devletin yeniden kurumsal devlet olması, halkın bütçeyi Meclis ve Sayıştay aracılığı ile denetlemesi, AB standardında yeni bir ihale kanunu yapılması gerekir” ifadelerine yer verdi.
“Çerez, çekirdek konuları”
Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hurşit Güneş, açıklananların, Bakan Mehmet Şimşek’in daha önce “çekirdek, çerez” dediği konular olduğunu belirtti. VOA Türkçe’nin konuştuğu Güneş, Hazine garantili Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) ile yürütülen projelerin tasarruf tedbirlerinin dışında tutulmasını önemli bir eksik olarak görüyor.
Açıklanan tedbirlerin olumlu sonuç vereceğini düşünmediğini belirten Hurşit Güneş, “Bu tedbirler sembolik değer taşıyor. Öncelikle Hazine garantili büyük yatırımlarda herhangi bir tasarruf açıklanmış değil. Bu önemli bir eksik. Kamu harcamalarının büyüklüğüne baktığımızda açıklananlar daha önce Hazine Bakanı’nın ‘çekirdek, çerez’ dediği araç kullanımı gibi konular. Asıl meyveler bu tedbirlerin içinde yok. Devlet ihale kanununa dair bir değişiklik yok. Her ne kadar enflasyonla sadece para politikası ile mücadele etme düşüncesinden vazgeçilmiş olsa da açıkçası mali disiplin konusunda gecikmiş, yetersiz ve kapsamı dar bir tedbir setinden bahsediyoruz” dedi.
“Ürkek adımlar”
Ekonomist Güldem Atabay da üç yıla yayılan ve büyüklük olarak anlamsız ölçekte kalacak tasarruf tedbirleri paketinin enflasyonun düşürülmesinde sıkılaşan para politikasına yardımcı olmayacağı kanaatinde. Atabay, “Bu anlaşıldığı kadarıyla bir niyet beyanı. Altı, anlamlı ve her sene en az 1 trilyon TL tutarında büyük ölçekli tasarruf adımlarıyla doldurulmazsa, sabit gelirlilerin enflasyonu düşürmede ödeyeceği bedel hem uzayacak hem de artacak. Aslına bakarsanız Orta Vadeli Program nasıl ki bir ekonomik reform programı değilse, bugün açıklanan Tasarruf Paketi de bütüncül bir mali disiplin sunmaktan uzak. Bu ürkek adımlarla ne enflasyonla mücadele etmek ne de bütçe açığını aşağılara çekmek mümkün. Vergi muafiyetlerinin iptali ya da yeniden düzenlenmesi, planın rakamsal hedeflerle takvimlendirilmemesi, KÖİ’lerdeki harcamalarda tasarruf da paketin önemli eksik tarafları” ifadelerini kullandı.