Dar gelirliye reva görülen ‘erken’ seçim çağrısına yol açabilir

Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, çoğu açlık sınırının da altında yaşayan emeklilerin durumu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir televizyon kanalında yaptığı “sırtımdan hançerlendim” açıklamaları, Galatasaray ve Fenerbahçe yöneticileri arasında yaşanan gerginlik, Türkiye’de artan şiddet olayları, sokak köpeklerini “uyutma” düzenlemesi, konularında açıklamalarda bulundu. İşte görüşleri…

****

GÖZLEM – Bir zengin arkadaşımızı, emeklilerin mitinginde gördük. Sorduk; “Ne o, emekli maaşına zammı istiyorsun?” cevabı, Cumhurbaşkanı başta, bu ülkeyi yönetenlere ve de bu iktidarı destekleyen bütün yazar – çizerlere, gazete yöneticilerine mesaj olacak cinstendi; “Hazreti Muhammed ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ demiş. Bu hadistir, beni buraya getiren…” Siz ne diyorsunuz?

K – Ülkedeki ekonomik sıkıntının etkilerini gelir düzeyi ne olursa olsun biraz vicdanı, biraz aklı, biraz vatan sevgisi olan kimsenin fark etmemesi, duyumsamaması, paylaşmaması mümkün değil. İktidarın ve ekonomi yönetiminin emekli özelinde dar gelirliye reva gördüğü üstten, hatta “dışarıdan” bakan yaklaşımının hiç şüphesiz büyük etkileri olacak. Her ne kadar genel seçimlere daha dört yıl olsa da, ben bu gidişatın bir noktada “erken” seçim çağrısına yol açacağını düşünüyorum.

 

GÖZLEM – 14 milyon emekliyi, aileleri ile ilgilendiren “yaşam sorununu çözmek” neden bu kadar zor? Yoksa, “yerel seçimin acısı” emeklilerden mi çıkarılmak isteniyor?

K – Emekliler AKP’nin en yüksek oranda oy aldığı kesimlerden biriydi. Ben burada bir “intikamcı” yaklaşım olacağını düşünmüyorum. Meselenin bir kısmı bütçe hesabıyla ilgili. 14 milyon kişiye ayda 5 bin lira fazladan verseniz, bu ayda 70 milyar liraya denk geliyor. Merkezi yönetimin Nisan ayındaki bütçe açığının 178 milyar lira olduğunu dikkate aldığınızda, Erdoğan’ın da dediği gibi böyle bir kaynak olmadığı için böyle bir zam yapılamıyor. Ancak tabii konunun bir de esas enflasyon ile ilgili kısmı var. 14 milyon kişinin fazladan 5 bin liralık yapacağı harcama talebi arttıracağı için muhakkak enflasyonu da azdıracaktır. Bu durumda bu fazladan 5 bin lira da yeterli olmayacak ve yeniden ortaya çıkacak talep ile bir “kısır döngü” yaratılmış olacak. Bunu da uluslararası sermayeye yapacağı “yatırımlar” için belli bir getiri garantisi vermek isteyen liberal ekonomi yönetimi istemiyor.

GÖZLEM – Kemal Kılıçdaroğlu’nun “birdenbire” ortaya çıkıp “Sırtından hançerlendiğini” söylemesi ve “hançer tartışmasına” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katılması için ne diyorsunuz? Kılıçdaroğlu “aktif olarak” siyasete dönüyor mu?

K – Siyasetteki etkisinin azaldığını ve yeniden genel başkan olma şansının elinin altından kaydığını hissettiğini düşünüyorum. “Ben de buradayım” diyor ama Özgür Özel, üstelik Kılıçdaroğlu’nun bazı mihenk taşlarını da yerinden oynatarak yerel seçimlerde büyük başarı elde ettiği için, şu an için Kemal Bey’in böyle bir şansı kaldığını, yeniden genel başkanlık yarışına girebileceğini düşünmüyorum. Böyle bir yarış olsa bile Kemal Bey artık akla gelecek ilk üç isim arasında yer almaz.

 

GÖZLEM – Gazetelerde “Galatasaray Logosunu söktüler” başlıklı haber; “Ali Koç dün akşam Kalamış’ta kongre üyelerine hitap ederken dışarıda tehlikeli bir gerginlik yaşandı. Galatasaray’ın aynı yerdeki tesislerinde şampiyonluğu kutlayan sarı kırmızılı taraftarlar ile Koç’u dinleyen F.Bahçeli üyeler arasında tartışma başladı. Sonrasında sarı lacivertli taraftarlar rakip takımın tesislerine doğru yürüdü ve kapıdaki Galatasaray logosunu söküp alırken, rakip tesislere meşaleler attı. Tesis kapısı kapatıldığından F.Bahçeli üyeler içeri giremeyince daha vahim olaylar önlenmiş oldu. Meşaleler yangın tüpleriyle söndürüldü.” Bu tablo, “Galatasaray’ın şampiyon olduğu ve kutladığı gece” yurdun birçok yerde yaşandı. Nereye gidiyoruz; Ali Koç adeta “Benden sonra tufan” sözünü akla getiren bir savaş sürdürüyor; “Federasyon, Galatasaray” derken, kendi kulübünde de başkanlığa aday olan Aziz Yıldırım’a da savaş açtı. Ne diyorsunuz?

K – Ali Koç maalesef Aziz Yıldırım gibi aslında Türk futbolunda “düşmanlığın” kapılarını bir iki kademe daha fazla açan bir başkanı bile gölgede bırakacak tutarsızlıklarda bulundu. Fenerbahçe’nin bu sene şampiyon olamamasının açık ara en büyük sebebi Ali Koç’tur. Bu seviyeye nasıl geldi, psikolojisi nasıl hiçbir elle tutulur olgu yokken takımı ligden çekme noktasına getirecek kadar bozuldu, anlayamıyorum. Aslında Ali Koç’un içine düştüğü durumu son dönemde çok yerinde ve makul açıklamalar yapan Aziz Yıldırım iki ayrı konuşmasında çok güzel bir şekilde özetledi: “Öyle dış güçler, yan etkenler, bunları geçsinler. Galatasaray’ı nasıl yendiysen, hepsini de yenmeliydin. … Ali Koç ‘Şampiyonluk sözü vermiyorum’ diyor. ‘Ben varken şampiyon yapmayacaklar’ diyor. Neden adaysın o zaman?” Eminim Fenerbahçe’yi tutmayan pek çok futbolsever Ali Koç’un Fenerbahçe’nin başına geçmesinden, kendi takımı için olumsuz olacak olsa bile, memnun kalmıştı. Umut duymuştu. Şimdi o “memnuniyet ve ümit kârlık” kendini hayal kırıklığına bırakmış durumda. Fenerbahçe delegelerinin çoğunluğunun da böyle düşündüğünü tahmin ediyorum. Tahminim çok isabetli Mourinho adımının da etkisiyle Aziz Yıldırım’ın yeniden başkan olacağı yönünde.

 

GÖZLEM – Gazetelerde Haber; “Aydınlık gazetesinden Kaan Özbek’in Emniyet Genel Müdürlüğü Koruma Daire Başkanlığına yakın kaynaklardan elde ettiği bilgilere göre, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünissa Gül’e tahsis edilmiş toplam 17 makam aracı bulunuyor. Bu araçlardan ikisi zırhlı Mercedes, biri ise Audi marka. Ayrıca, Gül’ün koruma ekibinde 75 polis bulunduğu iddia ediliyor. Makam araçlarından biri eşi tarafından kullanılırken, yedek olarak tutulan diğer zırhlı Mercedes dışında kalan 14 araç koruma ve sekretarya hizmetlerinde görev yapıyor. Gül’ün makam aracının, radyasyona karşı korumalı camlar ve özel güvenlik cihazlarıyla donatıldığı belirtiliyor. Konuyla ilgili doğrulama yapmak amacıyla ulaşılan Abdullah Gül’ün Basın Danışmanı Birol Avşar, soruları yanıtsız bıraktı. Öte yandan, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in kullanımında yalnızca iki makam aracı ve dört koruma görevlisi bulunuyor. Bu araçlardan biri, Sezer’in koruma ekibi tarafından kullanılıyor. Sezer’in mütevazı araç ve koruma düzeni, Gül’ün geniş kapsamlı koruma ve araç filosuyla tezat oluşturuyor.” Görüşünüz?

K – Erdoğan’ın yönetim tarzının en belirgin özelliklerinden biri, bir dönem birlikte olduğu ancak sonradan ayrılık yaşadığı “arkadaşlarına” belli olanakları sağlamaya devam ederek muhalefetlerini kısmen de olsa engellemeye çalışmak. Gözden düşen yöneticilerine bir yerde bir yönetim kurulu üyeliği, rektörlük, büyükelçilik gibi “jestlerde” bulunarak bunların karşıtlığını biraz olsun bastırmayı hedefliyor. Bu aslında kendisinin en iyi yaptığı “rant yaratma” politikalarının bir parçası. Gül’e olanak tanınan böyle bir “rantın” farkında olmamasına olanak olduğunu düşünmüyorum. Eğer izin veriyorsa demek ki burada bir hesabı vardır.

 

GÖZLEM – Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ilgili komisyonda görüşülürken, teklifin “Görevden ayrılan Bakanlık personelinin de Bakanlığın görev ve sorumluluğuna ilişkin konularda, görevde oldukları süre içerisinde, rütbeleri dışında bulundukları makam ve görevlerine ilişkin unvanlarını kullanarak beyanat verenlere, açıklama yapanlara, yazı yazanlara altı aydan üç seneye kadar hapis cezası verilmesini” öngören ikinci maddesi oy birliğiyle metinden çıkarıldı. İnsanın aklına “ters çevrilmiş” şekli ile “Bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz” sözü geliyor. Neden getirdiler, neden çıkardılar?

K – Bu tasarı ile yine iktidarın getirmek istediği “Etki Ajanlığı” tasarısını bir madalyonun iki yüzü gibi düşünmek gerekiyor. TSK ile ilgili tasarı askeri kesimi, etki ajanlığı ile ilgili tasarı da sivil kesimi baskı altına almaya dönük birer adımdı. Gelen tepkiler üzerine geri adım atma görüntüsü vermiş olabilirler ancak getirilecek diğer değişikliklerle esas niyetlerinden vazgeçmedikleri kısa zamanda görülecektir.

GÖZLEM – TV’lerimizde, gazetelerimizde, her gün “Gazze’de, Ukrayna’da “kaç kişinin öldürüldüğü” haberleri var. Ya Türkiye’de sokakta, evde, işyerinde, parkta, kahvehanede her gün genç, ihtiyar, çocuk, kadın, erkek kaç kişi öldürülüyor, kaç kişi intihar ediyor ve de bu acı tablo değişmiyor, giderek sayı artıyor; görüşünüz?

K – Sadece Türkiye’de değil, dünyada da şiddet çatışma gittikçe artıyor. Bunda insan doğasının çıkarını maksimize etme güdüsünün büyük etkisi var. Türkiye’de sokaktaki küçük bir olaydan, dünyada Amerika’nın silah satmak için kurguladığı çatışma düzenine kadar her noktada “yapanın yanına kaldığı” bir düzenin sonuçları görülüyor. Türkiye için demokrat bir yönetimin iktidara gelmesiyle bu adaletsizliğin giderileceği günlerin yaşanacağı ümidindeyim. Ancak Amerika’nın kendi çıkarını desteklemek için çatışma düzenini beslediği bir dünyada daha büyük çatışmaların sonu nereye varır, onu bilemiyorum.

GÖZLEM – “Sokak köpeklerini uyutma” adımı konusunda görüşünüz; bugüne kadar ihmalin ve “sorunu temelden çözecek adımların atılmamasının” sonucu milyonlarca köpeği uyutmak mı olacak?

K – Bu konuda bu tasarıya karşı olan tüm kesimlerin büyük çabaları içinde en iyi muhalefeti yine Erdoğan’ın bahçesinden birisi, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan yaptı: “Cenabıallah’ın verdiği canı ancak Cenabıallah alabilir. O bir insan da, hayvan da olsa böyledir. Biz sokak hayvanlarının uyutulmasına kesinlikle Yeniden Refah Partisi olarak karşıyız. Bu inancımıza da uygun olmayan bir davranıştır. İnsani bir davranış da değil. Bazı batı ülkelerinde bu yapılıyor olsa bile bizim onları taklit etmemiz doğru bir yaklaşım değildir.” Nokta. Erbakan’ın bu muhalefetinden sonra iktidar bu yasayı olduğu gibi çıkartıp sadece muhalif kesimlerde değil, kendi tarafları arasında da büyük tepkilere yol açmayı göze alamaz. Bu konuda gazetecilere konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da “Dengeyi iyi korumamız lazım. Hem hayvanlarımızı koruyalım. Ama tabii ki insan sağlığına zarar verecek, insan sağlığını tehdit edecek durumu da ortadan kaldırmaya dönük bir ‘orta yol’ bulunması gerekecek” diyerek yapılacak düzenlemeden “sokak hayvanlarının uyutulmasına” dönük bölümün çıkarılacağı intibaını yarattı.

++++++