CHP, Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığında, AK Parti’ye karşı bir seçim başarısı elde edememişti.
Mayıs 2023 seçimleri de bu minvalde sonuçlanınca bir Kurultay süreci yaşandı.
Kurultayı, bilindiği üzere İmamoğlu-Özel ekibi kazandı.
Genel kanaat Ekrem İmamoğlu’nun Türkiye’nin siyasi geleceğinde artık etkin bir rol oynayacağıydı.
Bu rüzgâr, bir de “değişim” gibi cerbezeli bir sloganla bütünleşince, “yorgun” Kılıçdaroğlu dönemi sonlanmıştı.
Bu süreçte Özgür Özel daha ziyade “ikinci kişi” izlenimi veriyordu.
Ekrem Bey’in İstanbul Büyükşehir seçimlerine girme zarureti nedeniyle Genel Başkanlık için görev Özgür Özel tarafından şeklen üstlenilmiş gibiydi.
Sonra, Mart 2024 yerel seçimleri yaşandı.
Bu seçimlerde CHP umulanın üstünde bir başarı elde etti.
Özgür Özel yoğun çalışmasıyla takdir görmüştü.
Bu seçim bir anlamda ona “Genel Başkan” meşruiyeti ve ağırlığı sağladı.
Kısa bir süre sonra “birinci derece karar verici” gibi davranmaya başladı.
Bu durum, hiç şüphesiz, Ekrem İmamoğlu cephesinde sıkıntıyla karşılanıyor.
Türk siyasi hayatında “çoklu liderlik” işleyen bir model değildir.
Bu sebeple, muhtemelen, 2028 seçimlerinden önce, çok da gecikmeden , yeni bir Kurultay hesaplaşması sürpriz olmaz.
Bu noktada, hala Alevi ve Kürt delegeler üstünde belirli bir gücü bulunan Kılıçdaroğlu’nun destek vereceği taraf önem taşıyacaktır.
Kemal Bey’in Özgür Özel’e daha yakın durduğu, söylenmektedir.
Ekrem İmamoğlu , halk nezdinde karşılığının yanı sıra, Büyükşehir’in imkanlarıyla da yükselen bir siyasetçidir.
Ancak CHP’nin kült tüzüğü genelde Genel Başkan’dan yana olmuştur.
Özgür Özel, AK Parti ile yumuşama politikasını parlamenter sistemin sağlandığı bir anayasa değişikliğine dönüştürebilirse, rakiplerine avantaj sağlamış olur.
Zira İmamoğlu için mevcut Başkanlık sistemi başbakanlığa göre kestirme iktidar yoludur.
Parlamenter sistem Cumhurbaşkanlığını eskinin “sembolik” makamına çevirecektir.
Bu noktada, başbakanlık görevlendirilmeleri genel başkanlara yapılmaktadır.
Özgür Özel, şayet koltuğunu korursa , siyasi ikbali kendisi için olumlu bir çehreye bürünür.
Bu arada Mansur Yavaş’a ayrı bir parantez açmak gerekiyor.
Mansur Bey, az konuşan, bu esas üzerinden bir “çekim” oluşturmayı sağlayan ve öteden beri halk desteği yüksek bir politikacıdır.
Gelecek dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olmak istemediğini, belirtmiştir.
Bu açıklama, siyaseti bırakacağı anlamına gelmez.
Muhtemelen Başkan adayı olmayı isteyebilir.
Ülkücü olduğunu ifade eden birisi, CHP’de umduğunu bulamaz ise milliyetçi bir partiden teklif alması beklenen bir gelişme olur.
Aday olduğu takdirde Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa, rakip CHP’li adaysa muhafazakarlardan, rakip muhafazakâr adaysa CHP’lilerden destek alacağı için, ipi göğüslemesi galip ihtimaldir. .
Ekrem İmamoğlu’nun stratejisine gelince; parlamenter sistemin sembolik Cumhurbaşkanlığı postuna itibar etmeyeceği tahmin edilebilir.
Böyle bir süreçte, Kemal Kılıçdaroğlu ve bir ihtimal Mansur Yavaş, sembolik Çankaya için yaklaşım gösterebilir.
Tüm bu senaryolar şimdiden emarelerini gösterir hale gelmiştir.
Özgür Özel ve ona yakın milletvekilleri her ortamda, “güç sıkletinin” artık Genel Merkez’e kaydığını, ifade eder hale gelmiştir.
Bu dayanaklarını açıklarken; muhalefet partisi oldukları dönemlerde Belediye Başkanlarının daha özerk ve güçlü olmalarının makul olduğu, ama artık CHP’nin birinci parti olmasıyla Genel Başkanın, tıpkı AK Parti’de olduğu gibi, taleplerinin tartışılamayacağını, belirtiyorlar.
Pek tabii bu mesaj özellikle 3 büyük şehrin Belediye Başkanlarına veriliyor.
Bu anlayış, Belediyelerdeki kritik bürokrat atamalarından, büyük çaplı yatırım kararlarına kadar uzanıyor.
Yani CHP bir yönüyle, genlerinde olan merkeziyetçi yapıyı tekrar hayata geçirmek istiyor. neticede;
“Güçlü yerel yönetimler demokrasinin gereğidir”, efsanesi anında çürütülme yoluna gidiliyor.
Son olarak, Özgür Özel’in Genel Başkan sıfatıyla sürekli görünürlüğü, onu toplum nezdinde haliyle güçlendiriyor.
Bu beklenen bir durumdur.
Bu nedenle, şimdilerde ifade ettiği “teknik direktörlük bana yeter” söyleminin siyasette pek bir mana ifade etmeyeceği hesaba katılmalıdır.
Ancak onun hegemonik tutumu, özellikle Büyükşehir Belediye Başkanları nezdinde tepkiyle karşılanmaktadır.
İkinci adamlığa razı olmuş haliyle yola çıkılmışken, bu mutabakatı zorlaması kimseye şaşırtıcı gelmiyor.
Zira, siyaset böyle bir şeydir.
Politik hayat sadece kazananlar üzerinden yürüyor.,
Diğerlerine ise “hançer” muhabbeti ile yetinmek kalıyor.