AYM kararları ülkede adaletin henüz bitmediğinin göstergesi

Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı yetkilerine yönelik düzenlemesi, Hakkari Belediye Başkanı’nın görevden alınarak yerine kayım atanması, Mayıs ayı enflasyonu, geçim sıkıntısı, 9 AVM için başlatılan konkordato süreci, art arda yaşanan “el bombalı” saldırılar, Fenerbahçe’ye Mourinho’nun gelmesi, Galatasaray’da Erdem Timur’un ayrılması konularında açıklamalarda bulundu. İşte görüşleri…

******

GÖZLEM – “Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası Başkanı’nı ve Rektör atama yetkisini iptal etti” haberlerine karşı, Adalet Bakanı’ndan ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nden art arda “Rektör ve Merkez Bankası başkanı atamaları konusundaki iptal kararları, ‘KHK ile değil kanunla düzenleme olması gerektiği’ gerekçesiyledir. Dolayısıyla esas bakımından bir iptal söz konusu değildir” açıklamaları geldi. DMM açıklamasında “…mevcut uygulamalar açısından bir değişiklik bulunmamaktadır. Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yürürlüktedir. Rektör atamaları da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 130’uncu ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası’nın 13’üncü maddeleri uyarınca zaten Cumhurbaşkanı tarafından yapılmaktadır” denildi, Siz ne diyorsunuz?

K – Aslında zaten Adalet Bakanı ve DMM açıklamaları bir itiraf niteliğinde. Anayasa Mahkemesi Merkez Bankası Başkanı ve rektör atamalarının kanunla olması gerektiğini hüküm altına alıyor. Şimdi iktidar buna uygun gerekli kanuni düzenlemeleri yapmak durumunda kalacak. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “Cumhurbaşkanı’nın, Merkez Bankası başkanının görev süresini tamamlamadan görevden alabilmesine dönük yetkisinin iptal edilmesi” kararının “oybirliğiyle” alınması bile kendi başına Erdoğan’ın AYM üzerindeki kontrol mekanizmasının sanıldığı gibi “kesin ve firesiz işlemediğini” ortaya koydu. Bu da ilginç. Ayrıca AYM vali yardımcısı, hudut mülki amirleri ve kaymakamların Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile atanması yetkisini de iptal etti. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’in açıklaması aslında durumu güzel özetliyor: “Şu haliyle devletin en üst seviyesindeki birçok işlemin hukuksuz olduğunu AYM de tescilledi. … Bu 703 numaralı KHK ile Cumhurbaşkanı aslında kullanmaması gereken yetkileri altı yıl boyunca kullandı. Bu geride kalan altı yılda hukuksuz bir şekilde rektörler, Merkez Bankası başkanları atandı.”

 

GÖZLEM – Anayasa Mahkemesi’nin, Can Atalay hakkındaki “milletvekilliğinin düşürülmesi kararının ‘yok hükmünde olduğu’ kararının gerekçesinin de yakında açıklanacağı” iddiaları Ankara kulislerinde konuşulmaktadır. Acaba “Yerel Seçim rüzgarı, Adaleti de en tepelerden mi etkilemeye” başladı?

K – Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki çizgisi değişmedi. Yerel değil hatta genel seçimlerden önce de Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davalarında hep iktidarın istemediği kararları alıyordu. Bu nedenle de en başta iktidarın küçük ortağı Devlet Bahçeli’nin tepkisini çekiyordu. Genel seçimlerden sonra milletvekili seçilen Can Atalay konusunda da Atalay’ın salıverilmesine ilişkin iktidarın “arzu etmediği” yöndeki kararları aldı. Buna karşın söylediğiniz gibi yerel seçimden sonra iktidarın adalet sistemi üzerindeki etkisini bir nebze kaybettiğine dönük en önemli gelişme Yargıtay başkanlığı seçimleri oldu. Düğümlenen seçim sürecinin 36. turunda Erdoğan’ın Can Atalay’a yönelik Anayasa Mahkemesi’nin “ihlal” kararını tanımayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk’ü mevcut Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca lehine yarıştan çekerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olmasını sağladığı konuşuldu. Buna karşın Yargıtay üyeleri bu emrivakiyi tanımayarak seçimlerin 37. turunda iktidarın istemediği milliyetçi kimliğiyle ve adaleti öncelemesiyle öne çıkan Ömer Kerkez’i Yargıtay Başkanı seçti. Kerkez de mazbata takdimi ve cübbe giyme töreninde yaptığı konuşmada kapalı şekilde Muhsin Şentürk’ün AYM üyeleri hakkındaki suç duyurusu ve sonrasındaki olaylara değinerek “Son süreçte yargı organları ve Yargıtay sürekli tartışılır hale geldi. Bu olumsuz tartışmaların en azından bizden kaynaklı sorunlarını mutlaka bir an önce çözmemiz gerekiyor. …İçeride mütevazı dışarıda dik duracağım” dedi. Bu konuşmasıyla da yargıdaki sorunları AYM’nin yetkilerini aşmasına bağlayan Erdoğan, Bahçeli ve iktidar yanlısı yargı çevrelerinin bu anlayışlarının karşısında olduğu ve olacağı mesajını vermiş oldu. Bu da hakikaten ülkede adaletin henüz bitmediğine ve iktidarın zannedildiği gibi adli çevrelere büyük ölçüde hakim olmadığına dair önemli bir gösterge.

 

GÖZLEM – Dün bir, bugün iki, gene “belediye başkanlarını görevden alma, yerine kayyum atama” uygulaması başlatıldı. 10 yıl önceki bir soruşturma yüzünden, Hakkari Belediye Başkanı görevinden alındı ve yerine kayyum atandı. “Neden bazı belediyelerde ‘kayyum’ atanıyor da, bazı belediyelerde belediye meclisinde ‘seçim’ yapılıyor” sorusu da gündemde… Görüşünüz?

K – Erdoğan yüzde 50+1 seçim yapısından dolayı Kürt seçmeni ve Kürtçü siyaseti yanına almadan çoğunluğu sağlamakta zorlanacağı için arada sırada Kürt siyasetine göz kırpan adımlar atmaktan geri kalmadı. Ancak bu süreçte de küçük ortağının büyük tepkisiyle karşı karşıya kaldı. Son süreçte Erdoğan’ın yeniden seçilebilmesiyle ilgili anayasa değiştirme çabalarında yine Kürt siyasetine yakınlaşma çabaları dikkati çekmişti. Ancak nihayetinde Mayıs sonunda Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplantısında üst düzey yöneticilerine “Cumhur İttifakı’nın huzurunu ve birliğini bozmaya dönük yapılan açıklamalar karşısında hep beraber birlik, beraberlik içinde hareket edilmesi gerektiğini ve Cumhur İttifakı’nın birliğinin korunması konusunda herkesin yüksek bir hassasiyetle ve sorumlulukla davranması gerektiğini” ifade ederek partisindeki bir kanatın eğilimine karşı Cumhur İttifakı’nı önceleyen yapıyı koruyacağını göstermiş oldu. Kanımca bu yol ayrımının veya eğilimin doğal bir uzantısı olarak Kürt siyasetine dönük “yumuşama” adımları bu kayyum atamasıyla yerini eski, alışıldık iktidar siyasetine bıraktı.

 

GÖZLEM – İstanbul Ticaret Odası (İTO) verilerine göre, “İstanbul’da Mayıs ayında açıklanan enflasyon rakamlarına” göre, perakende fiyatlar bir önceki aya göre yüzde 3,59 artış kaydetti. Yıllık bazda ise perakende fiyatlar yüzde 82,20 oranında yükseldi. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG)’ ın verilerine göre, Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) mayıs ayında yüzde 5,66 arttı. E-TÜFE’nin son 12 aylık artışı ise yüzde 120,66 olarak gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’e göre ise mayıs ayında fiyatlar bir ay öncesine göre yüzde 3.37 arttı. Yıllık enflasyon yüzde 75.45 oldu. Asgari ücretin ve emekli maaş artışlarının açıklanacağı ayda bulunuyoruz; bu tabloyu nasıl yorumluyorsunuz?

K – TÜİK’in enflasyonunun gerçeği yansıtmadığı ve gerçek enflasyonun altında bırakıldığı herkesin bildiği bir sır. Hem Erdoğan, hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı son iki yılın aksine bu yıl Temmuz ayında asgari ücrete bir artış yapılmayacağını açıklamıştı. Mayıs ayı rakamlarının ardından da Temmuz’da emekli aylıklarının yaklaşık yüzde 25, memur aylıklarının ise yüzde 20 civarında arttırılacağı anlaşılıyor. Bu artış mevcut enflasyonun olumsuzluklarını kapatacak büyüklükte değil. Etkisini birkaç ay içinde yitirecek. Ne yazık ki dargelirli kesimin bu kısırdöngü içinde geçim şartlarının zorlaştığı dönem en azından bir buçuk yıl daha süregelecek.

 

GÖZLEM – TL, Mart ayını dolar karşısında yüzde 3,5 ile temmuzdan bu yana en belirgin değer kaybıyla kapattıktan sonra, nisan ayını yüzde 0,04 ile sınırlı bir değer kazancı ile tamamlamıştı. İki haftadır 32,20 seviyesinin üzerinde çok dar bir aralıkta işlem gören TL, mayıs ayını yüzde 0,5 değer kazanmış olarak kapattı. Böylece, TL, Ağustos 2021’den bu yana ilk kez iki ay üst üste dolar karşısında değer kazanmış oldu. Altında ise, Mayıs içerisinde ons altın dolar karşısında yüzde 2,54 artış gösterirken, gram altının Türk lirası karşısında artışı yüzde 1,74 oldu. Mayıs ayının dikkat çeken yatırım araçlarından bir diğeri ise borsa idi; Borsa İstanbul BIST 100 endeksi son bir ayda yüzde 5,63 artış gösterdi. BIST 30 endeksindeki yükseliş ise son 1 ayda yüzde 7,10 oldu. Finans dünyamızın yarınları konusunda görüşünüz?

K – Kim ne derse desin dış ticaret ve cari açığın bu denli yüksek olduğu bir ortamda, her ne kadar turizm gelirleri ve Merkez Bankası’nın TL’yi değerli tutmaya dönük icraatları dönemsel olarak dövizi baskılıyor olsa da, dövizdeki ani sıçrama olasılığı ciddi bir tehdit olarak varlığını korumaya devam edecek. Son dönemde mevduat faizlerinin görece artmış olması dövizin yatırım aracı olarak önceliğini biraz arka plana itti. Ancak bu faiz oranlarının da hâlâ sadece bugünkü enflasyonun değil, gelecek üç dört aylık enflasyonun da altında kalacağını unutmamak gerek. Şöyle ki geçen yıl Temmuz ve Ağustos’ta sırasıyla 9.49 ve 9.09 olarak gerçekleşen enflasyon oranları bu yıl Eylül’de yıllık enflasyon hesaplamasından çıkacak. Eğer bu önümüzdeki üç ayda aylık enflasyon son 9 aydaki ortalama olan yüzde 3,48 seviyesinde gerçekleşirse, bu takdirde Eylül enflasyonu yıllık yüzde 50,6’ya düşmüş olacak. Bu rakamlarda bile pekçok bankanın mevcut faiz oranı yıllık enflasyonu geçmiyor dolayısıyla pozitif bir getiri sağlamıyor. Zaten bu sebeple enflasyonist ortamda Borsa ve altın gibi alternatif yatırım araçları ilgi görmeye devam ediyor. Borsa’da şu an için güçlü TL’den ve enflasyondan yararlanan şirketlere yönelmek gerekli.

 

GÖZLEM -Toplam 28 milyar lira borç yüzünden Marmara Forum ve Forum İstanbul dahil 9 AVM için konkordato süreci başlatıldı. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi; Yıllık 100 milyona yakın ziyaretçisi olan Forum İstanbul, Marmara Forum, Forum Çamlık, Forum Aydın, Forum Erzurum, Forum Kapadokya, Forum Ankara, Gordion ve Forum Magnesia için bir yıllık kesin süre verdi. Bu sürede alacaklıların şirketler aleyhine icra takibi yapması mümkün olmayacak. Gazete Oksijen’in haberine göre, 9 AVM ile ilgili hukuki süreç devam ederken, bu AVM’leri satın almak isteyen bazı grupların içinde Yeni Gimat GYO, Nata Holding ve Rönesans GYO’nun adı geçiyor. Bir AVM krizi mi başlıyor?

K – Nerede arz fazla olursa o işin kârlılığı düşer. Türkiye’de de son dönemde çok ciddi bir AVM enflasyonu ortaya geldi. Ekonomideki enflasyon ve geçim sıkıntılarının büyüdüğü bir ortamda özellikle daha orta gelirli kesimlere hitap eden AVM’lerin sıkıntı yaşaması kaçınılmazdı. Hiç şüphesiz bu sıkıntıların nedenleri arasına yönetim yanlışlarını da katmak gerekiyor. Zora düşen AVM’lerin ise nakit fazlası ve kredi imkanı olan büyük gruplarca ele geçirilmek istenmesi, sonuçta uzun vadede sadece ticari bir iş olarak değil bir gayrimenkul yatırımı olarak da cazip olmaları açısından kapitalizmin doğal bir sonucu.

 

GÖZLEM – Sadece 1 günden haber “el bombalı” 4 haber: “Küçükçekmece’de otele pimi çekilmemiş el bombası atan zanlı, otelde kalan bir başka kişi tarafından vuruldu, vuran kaçtı. Mardin’de bir TIR şoförünü, amcaoğlu otomobille ezerek yaraladı ve kaçtı. Yaralı şoför ifadesinde ‘Arazimizdeki sulama kuyusuna 15 gün önce iki el bombası atıp kaçmışlardı’ dedi. / İstanbul Başakşehir’de motosikletli ve kar maskeli 2 kişi, Hint restoranı ile iki iş yerinin önüne el bombası atarak kaçtı. / İstanbul Sultangazi’de tekstil atölyesine pimi çekilmemiş el bombası atarak kaçan 3 şüpheliden 2’si polis ekiplerince yakalandı.” Tabanca, pompalı tüfek, bıçaktan sonra, “el bombaları” da ortaya çıktı. Nerde satılıyor bu bombalar, kimler yapıyor, kimler satıyor, kimler “nasıl” buluyor; görüşünüz?

K – Güneydoğudan sınır ötesinden geliyor. Türkiye’de, insan kaçakçılığıyla birlikte çok ciddi bir silah kaçakçılığı sorunu mevcut. Zaten pompalılar serbest bir şekilde internetten bile alınabiliyor. Ancak el bombası gibi daha kompleks silahlar da güneydoğu sınırından kaçakçılıkla yurda sokuluyor.

 

GÖZLEM – Fenerbahçe’ye Mourinho’nun gelmesini, Galatasaray’da Erden Timur’un tasfiyesini nasıl yorumluyorsunuz; Sizce bu geliş – gidiş yeni sezonu nasıl etkileyecek?

K – Fenerbahçe’ye belki bir iki istisna hariç başka hangi yabancı hoca getirilecek olsa, bunu bir “deja-vu” olarak yorumlardım. Ancak Mourinho’nun gelmesi Fenerbahçe için büyük bir fırsat ve avantaj oldu. Eğer başka türlü başkan seçilemeyeceğini düşündüğüm Ali Koç bu son manevra ile Mourinho’yu getirdiği için seçimi kazanırsa, artık bir nebze rahatlar ve garip senaryoları bırakıp takımının başarısı için çalışır diye ümit ediyorum. Çünkü başarısızlık durumunda artık kendisi kadar sorumlu tutulacak bir antrenör var ve dolayısıyla Koç’un üzerindeki baskının veya kendisinin hissettiği baskının azalacağını düşünüyorum. Erden Timur’un tasfiyesinin “Taraftar bırakmamamı istiyor, ben de bırakmayı istemiyorum. Ama hiçbir dal yok!” ifadeleri dışında, perde arkasını bilmiyorum. Ama kendisi, dışarıdan gözüktüğü kadar Galatasaray’ın “sıradaki” başkan adayıydı. Öte yandan bir tarikat tarzı yapılanmaya gösterdiği sempati bende hep bir şüphe uyandırıyor. Dolayısıyla benim Galatasaray’ın başında görmek isteyeceğim birisi değil.

++++++