Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 3-5 Haziran 2024 tarihleri arasında Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi’nin davetine icabetle gittiği Pekin’de bir soruya cevaben Türkiye’nin BRICS’e katılmayı düşündüğünü açıklaması gündemin başına oturdu. Ardından Anadolu Ajansı yaptığı bir açıklama ile Fidan’ın, 10-11 Haziran 2024’de Rusya’nın Novgorod şehrinde yapılacak BRICS Dışişleri Bakanları toplantısına katılacağını belirtmesi ise başta Rusya ve Batı ülkelerinde yorumlara neden oldu. “Rusya Türkiye’yi BRICS’e davet ediyor” haberlerini bugüne kadar yalanlayan Rusya’nın ise artık tutum değiştirdiği anlaşılıyor. Bugün Kremlin Sözcüsü olan ve Ankara’daki Rusya Büyükelçiliğinde de Müsteşar olarak çalıştığı sırada tanıdığım Dimitri Peskov, yaptığı açıklamada, Türkiye’nin BRICS’e ilgisini memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
Bu ziyaret sırasında Bakan Fidan’nın Çin’in Sincan bölgesinde Çin’in baskı ve eritme politikalarına, işkencelerine maruz kalan Uygur Türklerini de ziyaret edeceği haberlere yansıdı. Tabii Çinlilerin uygun görecekleri kentler ve kişilerle görüşeceği kaçınılmaz bir gerçek.
Türkiye’nin katılmak istediği BRICS nedir? Amaçları nelerdir? Böyle bir birliğin kurulmasına neden gerek görülmüştür gibi soruları yanıtladıktan sonra Türkiye’nin beklentileri konusunda yorumda bulunmak mümkün.
BRICS’i merkezi New York’da bulunan çok uluslu Amerikan yatırım bankası Goldman Sachs’da çalışan Jim O’neill isimli bir ekonomist Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in baş harflerinden yaratmış ve bu dört ülke 2006’da BRIC olarak kurularak Güney Afrika’nın 2010’da katılmasıyla BRICS olmuştur. Ekonomist O’neill, 2050 yılına kadar bu ülkelerin dünyanın en büyük ekonomilerinin başında geleceklerini öngörmüş.1 Ocak 2024’de BRICS’e davet edilen Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin katılımları ile Teşkilat çok uluslu bir yapıyı haiz olmuştur. Davet edilen Arjantin ise aşırı sağcı Cumhurbaşkanı Javier Milei’nin reddetmesi üzerine üye olamamıştır.
BRICS için katılımcı ülkelerin ortak amaçları ile farklı bireysel çıkarları bulunmaktadır demek mümkün. Birliğin ortak amacı açıkça belirtilmese de küresel sorunlarda Batının hakimiyetine meydan okumaktır.
Ülkelerin her birinin beklenti ve çıkarı ise farklılıklar gösterir. Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle uygulanan ambargodan gördüğü zarar için BRICS desteğini almak, Çin ise Afrika’ya açılım yaparak buradaki ülkelerde yatırım yapmak, yeni pazarlar bulmak amacındadır. Rusya ambargo nedeniyle satamadığı petrol ve doğal gazı bu ülkelere satma çabasında. 2014’de kurulan Yeni Kalkınma Bankası ise zor durumdaki ekonomiler ile gelişmekte olan ülkelere yardım amaçlı kurulmuş bir BRICS bankasıdır. Hindistan, Çin’i dengelemek amacıyla birliğe girmiştir denebilir. İran ise Batı karşıtlığına destek için üye olmuştur. Mısır, Suudi Arabistan artık sağ partilerin işbaşına geldiği Avrupa ve dengesiz tutumuyla tanınan seçildiği takdirde, yeni Trump rejiminin karşısında bir dayanak bulmak amacıyla BRICS’e girmişlerdir denebilir.
NATO ve OECD üyesi olan ve uzun süredir Avrupa Birliği tam üyeliği bekleyen Türkiye’nin katılma isteğinin arkasında Türkiye’ye yatırım getirebilmek, ekonomik krizin aynı şekilde devam edeceğinin öngörülmesi ile önümüzdeki dönem için ucuz petrol ve doğal gaz alımı başta olmak üzere yeni kalkınma bankasından kredi almak olabilir mi? Ayrıca Suriye’de yapılacak bir operasyonda, ABD’nin askeri varlığına karşı Rusya ve İran’ın destekleri gerekebilir mi? Bu soruları uzatmak mümkün.
BRICS ülkelerinin hemen hepsi diktatörlükle yönetilen ülkeler. Türkiye ise inişli çıkışlı da olmasına karşın demokrasinin uygulandığı, seçimlerin yapılabildiği, Batı ile bağlarının bulunduğu bir ülke.
Kanımca BRICS gibi teşkilatlara gözlemci statüsünde katılarak Batı (ABD) ve Avrupa’yı karşımıza almamakta yarar bulunmakta. Diplomaside fevri tutumlar insan ilişkilerinde olduğu gibi her zaman iyi sonuçlar getirmez. Üyeliğin getirisinin ne olacağı çok ince hesapları gerektirir.
Büyüklerimiz ne güzel ifade etmişler: Öfke ile kalkan zararla oturur. BRICS nedeniyle zarar gören taraf Türkiye olmasın.