AP Seçimleri sonrası ve Türkiye

Avrupa Parlamentosundaki (AP) 720 milletvekilliği için yapılan seçimler, AB’nin 27 üyesinden 400 milyona yakın seçmenin katılmasıyla 6-9 Haziran 2024 tarihlerinde gerçekleştirildi. AP’nun işlevleri konusunda 1-7 Haziran 2024 tarihli Gözlem’de ” AP Seçimleri ve Değişen Uluslararası Kurallar” başlıklı yazımda ayrıntılı bilgi verdiğim için burada sadece seçim sonuçlarının belli başlı ülkeler üzerindeki etkisi ve Türkiye’ye ilerdeki yansımasına değineceğim.

Daha önce de öngörüldüğü üzere merkez sağ ve aşırı sağ partiler seçmenlerden büyük oy aldılar. Bunun nedenlerinin başında Avrupa’daki göçmen sayısının artması, bunun yabancı düşmanlığını tetiklemesi, Avrupa’yı etkileyen Ukrayna savaşı, İsrail’in Gazze’deki soykırımı, iktidardaki partilerin İsrail yanlısı olmaları, Kilisenin ve dini değerlerin yükselişi (Burada en önemli rol Papa Francesco’nun Katolik Kilisesine getirdiği kadın rahibelerin Kilise içinde yüksek unvan alabilmeleri, tacizci din adamlarını Kiliseden atılması gibi yenilikleri sayabiliriz. Tabii kendisinin Hristiyanlık içindeki en ilerici Cizvit Tarikatına mensup olması bu gelişmelerin baş nedeni.) vb gelişmeler gelmekte. AP içindeki gruplaşmalara bakarsak bunlar:

-Kimlik ve Demokrasi Grubu (ID) aşırı sağ partilerin AP içinde oluşturdukları grup

-Avrupa Halkları Partisi (EPP) merkez sağ partilerin grubu

-Sosyalist ve Demokratlar Grubu (SD) merkez sol partilerin birliği

-Avrupa Muhafazakarlar ve Reformcular Grubu (CR) ultra sağ eğilimli partilerin grubu ve Başkanı İtalya başbakanı G. Meloni

Seçimlerde, özetle, sağın oylarındaki bu artış AB içindeki siyasi dengeleri değiştirdi denebilir. Bunun en çarpıcı örneği Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Rönesans Partisinin neredeyse çıtanın altında kalma ihtimali oldu. Zira Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi aldığı % 14 oyla Macron’un Partisinin aldığı %15’lik oyu yakaladı sayılır. Seçimin ertesi günü Macron’un Parlamentoyu fesh ederek 30 Haziran 2024’de, erken seçim kararı alması ise tüm dünyayı şaşırttı. Kimi Fransız yorumcular Macron’un erken seçimle büyük bir risk aldığını ifade ederlerken bir kısım Fransız siyaset bilimci de Macron’un bu hamle ile zaman kaybetmeden oylarını arttırmak istediği yorumunu getirdi.(Le Monde 10 Haziran 2024)

Türkiye’de siyasetçilerin istifa etmelerine alışık olmadığımız için Belçika Başbakanı Alexander De Croo’nun istifası da Macron’unki gibi sürpriz oldu. Belçika’dan ayrılmak isteyen sağ eğilimli Yeni Flaman İttifakı Belçika’da birinci parti konumuna geldi. Fransızca konuşan üç milyon Valon’un ikamet ettiği Federal Valon Bölgesi ve Flamanca konuşan Federal Flaman Bölgesi ile tek başına bir bölge olan Almanca, Fransızca ve Flamanca konuşulan başkent Brüksel Belçika’yı oluşturan üç federal bölgedir. Özellikle Flamanlar uzun yıllardır Belçika’dan ayrılıp bağımsız bir devlet kurmak istemekteler.

Almanya’da Şansölye O. Scholz’un partisi Almanya Sosyal Demokrat Partisi ile Yeşiller Almanya için Alternatif Partisi karşısında ağır yenilgi aldı.

Avrupa’nın Rusya’ya göz kırpan, Çin ile yakınlık kuran Macaristan Başbakanı V. Orban’ın 1 Temmuz 2024’den itibaren AB Dönem Başkanı olması da Avrupa için sıkıntılı bir konu.

13-15 Temmuz 2024 tarihlerinde İtalya’nın Apulia kentinde yapılacak G 7 Zirvesi AP seçimleri sonrası ilk zirve olduğu için ilginç olmalı. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu Zirveye davetli. AKP de 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin birinci parti olarak çıkması sonucu oy kaybederek ikinci parti oldu.

AP’nun sağcı partilerinin önceliklerinin başında;

– Göçün güvenlik tehdidi olarak görüldüğü,

-Sınır geçiş kontrollerinin daha etkin yapılması,

– Ülkelerin göç polikalarının gözden geçirilmesi,

-AB Konseyi tarafından Mayıs 2024’de kabul edilen Göç ve İltica konusundaki Anlaşmanın gözden geçirilip sıkı bir şekilde uygulanması,

-Yeni bir madencilik yasası çıkarılarak Avrupa’daki doğa tahribatının önlenmesi geliyor.

AP seçimlerinin Türkiye’ye yansımasının olumsuz olacağını düşünmekteyim. Küreselleşen dünyada artık iç ve dış politika birbiriyle etkileşim halindedir demek doğru bir tanımlama olacak. Türkiye’de eğitimin ÇEDES, 100 Yılın Yeni Maarif Projesi gibi din ağırlıklı ve eğitimde birlik (Tevhid-i Tedrisat) ilkesini yıkmaya çalışan girişimler artık sadece Türkiye’de değil tüm dünyada dikkatle izlenmekte. Yüksek enflasyonun neden olduğu geçim sıkıntısı, üretim ve imalatın yapılmadığı,  tasarruf önlemlerine uyulmadığı bir ortamda ekonomideki kriz de yolsuzluklarla birlikte keza mercek altında. Tüm bunlara ek olarak AİHM kararlarına karşı hapiste tutulan mağdurlar da dikkate alınınca Yargı da takip edilmekte. Onun için Türk Yargısı yerine bazı büyük ticari anlaşmalarda İngiliz Yargısı kabul edilmedi mi?

Üstüne üstlük 2011’de Suriye iç savaşı nedeniyle yanlış göç politikası sonucu ülkenin ekonomik yükünün daha da artması, düzensiz ve kaçak göç sebebiyle Türkiye’deki demografik ve sosyal dengelerin bozulması ekonomik krizin derinleşmesine neden olmuştur denebilir.

Türkiye’nin hem BRICS’e girelim hem onla da konuşalım ona buna yardım edelim gibi plansız programsız dış politika girişimlerinden vazgeçerek kısa dönem değil uzun dönemler için strateji saptaması gerekmektedir. Suriye içinde ABD’nin arka çıktığı PKK terör örgütünün uzantıları YPG-PYG’nin liderliğinde bugünlerde kurulmak istenen Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetiminin ilanı Türkiye’nin yerinde girişimi ile ertelenmiştir. Bu da Türkiye için olumsuz bir gelişmedir. Bu konuda Suriye Devlet Başkanı Başar Esad’a destek çıkılmalıdır. Tüm bu gelişmeler AB, NATO ülkeleri bölgede çıkarları bulunan Çin, Rusya ve İran tarafından izlenmekte.

Öte yandan Avrupa’da uygulanmaya başlayan sıkı göç politikası nedeniyle Türk vatandaşlarına çıkarılan zorlukların nedeni olarak Türk vatandaşlığını ve isimlerini alan Arap ve Afgan asıllı kişilerin kimlik saptanmasındaki zorluklar nedeniyle Avrupalı Devletlerin böyle bir yola başvurduklarını Batılı bir diplomattan duymuştum. Türkiye’nin uyguladığı yanlış göç politikalarının sonucu bu şekilde vize zorlukları ile dönüş yapıyor.

AB üyesi olmak için 50 yıldan fazla bir süredir bekleyen Türkiye’nin İslam karşıtı, göçe karşı olan sağ partilerin yükselişe geçtiği bir Avrupa ve onun Birliğinden bu aşamada fazla bir beklentisi olmamalı. Türkiye, Parlamenter sisteme geçer, tarikat ve cemaatlerin eğitimden elini çekmesini sağlar ve Yargısını tarafsız ve bağımsız kılarsa Batıya aidiyetimizi ve daha çok da özlenen Türkiye’nin Atatürk ilkeleri çerçevesinde ilerlemesini sağlar. Bunu Avrupa için değil öncelikle kendi halkımız için yapmalıyız.

Ayrıca Hayvan Hakları Yasası adı altında çıkarılmak istenen esas amacının sokak hayvanlarının öldürülmesi olan yasa tasarısı kaldırılmalıdır. Şanlı Urfa’da, yetkililerce yapılan katliam İtalyan televizyon kanallarında ilk haber olarak görüntülü sunulmuş. Hayvanları hunharca öldürmek yerine neden kısırlaştırma yoluna gidilmez? Çocuklara oyuncak olarak ev hayvanı alınıp sonra da sokağa atılamaz. Halkın da bu konuda eğitimi şart. Bir hayvan giderse onun yerini başkası alır. Ankara sokaklarında gece 24’den sonra fareleri görmeye başladık. Nedeni ise kedilerin garip bir şekilde ortadan yok olmaları. Papa IX. Gregory’nin kedilerden nefret etmesi nedeniyle Avrupa’da toplanan kedilerin öldürülmesi sonucu Avrupa’nın yıllarca veba salgınından kırıldığı rivayet edilir.

Cemal Süreya’ya atfedilen bir sözü hatırlarım hep: Kul plan yaparken kader gülermiş. Fıtrat ve kaderci olmasak da planları, projeleri doğru dürüst yapmak gerekiyor. Yoksa krizlerden çıkamayız. Dünya bizi takip ediyor.