Merkez sağı toparlayacak parti yok

Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, her bayram tatilinde olduğu gibi bu bayramda da yaşanan trafik kazaları, art arda yaşanan orman yangınları, hayat pahalılığı, erken seçim tartışmaları ve siyasette yaşanan gelişmeler, İYİ Parti’de yaşanan istifalar, kiracılarla ev sahipleri arasında yaşanan kaos, dünyada artan silahlanma ve savaş söylemleri konularında açıklamalarda bulundu.

 

GÖZLEM – Bayram tatilleri; trafik kazaları, ölüm ve yaralı istatistikleri… Yaz; orman yangınları ve çocuklar başta, derelerde, göllerde, denizlerde boğulma haberleri… Bir türlü, “tedbir ve çare bulamıyoruz”, neden?

K – Mevcut iktidarın yarattığı, sistem değil tek adam odaklı, liyakate değil sadakate bağlı, bilimsellikten uzak “kaderci” yönetim şekli nedeniyle. Ülkede önleyici değil, olaylar olduktan sonra müdahale edici, hep geriden izleyen geride kalan bir devlet yönetimi yerleşmiş durumda. Hiç şüphesiz bu tür kaza ve olaylar tamamıyla sıfırlanamayabilir. Ancak zaman geçtikçe çok düşük seviyelere inmesi gerekirken, bizde hâlâ kabul edilemeyecek seviyelerde süregelen bir kaza ve olay “yoğunluğu” var. Nereyi 20 yıl yönetseniz bir şeyleri öğrenip bazı alanlarda gelişme sağlayabilirdiniz. Bu gelişme gerçekleşmiyorsa yönetimde bir sorun var demektir.

GÖZLEM – Bir türlü “çare ve çözüm bulamadığımız” bir konu da “hayat pahalılığı” ve “hayat pahalılığının altında ezilen” emeklilerle, emekçilerin durumu… “Normalleşme görüşmelerine rağmen”, Bayram öncesi bayram yapamadı, emekliler ve emekçiler…  Bayram sonunda da, Namdar Rahmi Karatay’ın meşhur “Servi gibi ümitler döndü birer iğdeye, / Geçti Bor’un pazarı, sur eşeği Niğde’ye!” nakaratlı şiirini hatırladılar… Ne olacak ülke nüfusunun en azından yarısından çok fazlasını doğrudan etkileyen bu acı tablonun sonu?

K – Bu durum maalesef en azından bir buçuk iki yıl daha böyle devam edecek. Yerel seçimler öncesi bile emeklinin taleplerini dinlemeyen ve bu nedenle büyük bir yenilgi alan Tayyip Erdoğan’ın artık 4 yıl seçim olmayacağı bir süreçte emekliyi veya dar gelirlinin mağduriyetini giderecek adımlar atmayacağı aşikâr. Bunun nedeni kaynak olmaması değil. Bunun nedeni içeride kayıt dışını kayıt altına alıp, tasarruf yapmak yerine, dışarıdan uluslararası sermayeyi çekecek önlemlerin Erdoğan’ı ikna ederek atadıkları Mehmet Şimşek aracılığıyla uygulamaya sokulmak istenmesi. Emekliye erken maaş verilmemesinden, asgari ücrete son iki yılda yapıldığı gibi bir Temmuz zammı yapılmaması enflasyonu parayı kısarak düşürmek için. Ancak sadece bu yöntemlerle, içerde tasarruf ve vergisel önlemler alınmadan bir yere varılamayacak. Bu süreçte de “bir sahibi olmadığı” için dar gelirli büyük sıkıntılar çekecek. Üstelik çektiği sıkıntılar da dediğim gibi sadece bu yöntemle enflasyon düşürülemeyeceği için bir ölçüde boşa gitmiş olacak. İktidarın hedefi, Erdoğan ile uluslararası sermayenin “örtülü” anlaşması veya uzlaşması, en az iki yıl boyunca bu kısmi sıkılaştırma politikalarının devam etmesi ve uluslararası sermayeye bu yöntemle belli bir getiri sağlayacakları ortamın oluşturulması üzerine kurulu.

 

GÖZLEM – Ankara Kulislerinde eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e kadar uzanan bazı iddialarla beraber, siyaset zirvelerinde olacak bazı değişikliklerden söz ediliyor. İttifaklarda, partilerde çatlaklıklar konusundaki iddialar da gündemden düşmüyor… Erken seçim tartışmaları “olumlu / olumsuz yanları” ile gündemin bir başka konusu… CHP’de Kılıçdaroğlu’nun görüşmeleri, türlü çeşitli yorumlarla siyaset gündeminin yukarılarına tırmandı. Kulislerde bir ufuk turu yapar mısınız?

K – CHP’nin yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkması uzun süredir süregelen dengeleri değiştirdi. Bununla birlikte bu değişimden, dört yıl boyunca bir genel seçim olmayacağı ve daha az önemli olarak da CHP Genel Başkanı Özgür Özel bir erken seçim istemeyeceğini açıkladığı için dengeleri hepten değiştirecek bir sonuç çıkmasını beklemek saflık olur. AKP ile CHP’nin aynı safta yer alması mümkün değil. Erdoğan’ın MHP ile ittifakı bozması da neredeyse CHP ile ittifak yapması kadar zor. Evet AKP içinde değişik saflar var ama bu saflar bizzat Erdoğan tarafından yaratılıp yönlendiriliyor ve buradan da ciddi bir denge değişimi beklemek mümkün değil. Burada kurulu düzeni bozacak konu ekonominin hakikaten yönetilemez bir hale geleceği bir kriz durumu olur. CHP’de ise Ekrem İmamoğlu’nun Kemal Kılıçdaroğlu ile ortaklık yapıp Eylül Kurultay’ında Özgür Özel’e karşı bir başkaldırı içinde bulunması olasılığını hakikaten ciddiye almıyorum. Yakında bir genel seçim mi var ki, İmamoğlu İstanbul’u bırakıp CHP’nin başına geçmek istesin. Diğer taraftan fevri tavırlarına ve acemiliklerine karşın Özgür Özel’in genel başkanlıktan inmesini gerektirecek büyük bir başarısızlığı mı oldu? Ne değişti? Bu açıdan CHP’de dengelerin bozulmayacağını ve önemli bir süre bu şekilde devam edeceğini tahmin ediyorum.

 

GÖZLEM – Meral Akşener’in istifasından beri, İYİ Parti kan kaybetmeye devam ediyor. “Tek tek istifalardan sonra”, şimdi de “Koray Aydın başkanlığında toplu istifalar” gündemde… Böyle giderse Meclis’te gruptan da düşebilirler; anketlerde çok gerilere düştüler… Görüşünüz?

K – Bunun böyle olacağı haklıyken haksız duruma düşüp gereksiz aşırı bir tepkiyle yerel seçime tek başlarına girdiğinde belliydi. Biz de o zaman bu şartlarda İyi Parti’nin oylarının ciddi biçimde düşeceğini, Meral Akşener’in de liderliğini bırakmak zorunda kalabileceğini söylemiştik. Bunu tahmin etmek de çok zor değildi. Şimdi Koray Aydın’ın ayrılması ve yanında ciddi miktarda milletvekili götürmesi ile birlikte İyi Parti’nin Meclis’teki ağırlığı oy oranıyla dengeli bir hale gelir. Parti’nin bundan da geriye gitmemesini sağlamak yeni Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun sorumluluğunda. Bunu yapabilirse, İyi Parti merkez sağda görece bir ağırlığı olan ve dört yıl sonraki seçimlerde yeniden bu alandaki boşluğu doldurmaya ilk aday olacak partilerden birisi olur. Koray Aydın’ın Demokrat Parti ile şansını daha az görüyorum. Birincisi Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, liderliği Aydın’a bırakmaya niyetli gözükmüyor. Ayrıca Aydın çok bilinir bir siyasetçi. Avantajı örgütçülüğü ama ideolojik yapısı ve bu güne kadarki siyaset yapış biçimi, geniş kitleler üzerinde etkisi olabilecek bir lider olduğu izlenimini vermiyor. Meral Akşener merkez sağdaki boşluğu çok iyi doldurabilirdi ancak o şansını yitirdi. Bugünkü durumda, merkez sağda etkili olabilecek, merkez sağı toplayıp geniş kitleler için umut olacak bir siyasetçi ortaya çıkmış değil.

 

GÖZLEM – Kiralarla ilgili yüzde “25 artış kararı” sona eriyor. Gazetelerde haber; “Maaş ve emekli aylığıyla geçinip kirada oturan milyonlarca dar gelirliyi temmuz ayında büyük bir zam kaosu bekliyor. Temmuzda kiralar yüzde 65.21 zamlanırken memur ve emeklinin maaş zammı yüzde 20-25’te kalacak. Asgari ücretlilerle 10 bin liralık en düşük emekli aylığına ise hiç zam yapılmayacak. Zamlardan sonra milyonlarca işçi, memur ve emeklinin aylık geliri oturduğu evin kirasını bile karşılayamaz hale gelecek.” Mahkemelerde milyonun üzerine “ev sahibi – kiracı davası” sürüyor, her gün yenileri açılıyor; çözüm sizce ne olabilir?

K – Kademeli bir geçiş düşünülebilirdi. Hiç şüphesiz çoğu evsahibi, mevcut durumu da gözününe alarak formüle dayalı artışı değil de yüzde 25 ile 65.21 arasında bir artışı makul görecektir. Ancak yine de bu konuda ülkeyi kayda değer bir karışıklık bekliyor. Önceden de söylediğim gibi gelecek iki yıl dargelirli açısından çok zor geçecek.

 

GÖZLEM – Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarına göre 6 Şubat deprem felaketinde 872 bin bağımsız bölümden oluşan 311 bin bina kullanılamaz hale geldi. Buna karşın dava aşamasına gelen deprem dosyası sayısı Haziran 2024 itibarıyla 190’da kaldı. Bu 190 davada bile, kamu personellerinin yargılanmasına ise sadece İsias Otel Davası’nda izin verildi. Bu yüzden kamu personelleri, İçişleri Bakanlığı onay vermediği için ifadeye bile çağrılamıyor. Depremde yakınlarını kaybedenler kayıp yakınları ise tüm davalarda tüm sorumluların yargılanmasını istiyor. Bu acı tablo konusunda görüşünüz?

K – Kamu görevlilerinin yargılanmasına izin verilse, hem bu durumda sorumluluk onlara bu görevi veren ve denetimlerini yapan siyasetçilere sirayet ederdi, hem de iktidar işini yaptıracak kamu görevlisi bulamayacak noktaya gelirdi. Bu nedenlerle mevcut iktidarın böyle bir yolu açmasına imkân yok. Daha sağlıklı bir dönemin gelmesi için iktidar değişikliği şart.

 

GÖZLEM – İçişleri Bakanlığı, 31 Mart 2024 yerel seçiminde AKP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Keçiören eski Belediye Başkanı Turgut Altınok dönemindeki bazı işlemlerle ilgili soruşturma başlattı. Turgut Altınok’un yerel seçimler döneminde siyasi çalışmalarında kullandığı AKP’ye ait parti araçlarının akaryakıtının belediyeden karşılandığı belirlendi. Sürecin ortaya çıkmasıyla birlikte belediyede soruşturmaya başlayan İçişleri Bakanlığı müfettişi, belediyenin Temizlik ve Ulaştırma Müdürü S.K.’yı açığa aldı. Altınok için siyasi faaliyet gösteren AKP’nin seçim araçlarına verilen akaryakıtın mali değerinin yaklaşık 6 milyon lira olduğu belediye kaynaklarınca ifade ediliyor. Bu soruşturma bile, ülkede “yerel seçimlerden sonra ‘bazı’ şeylerin değişmeye başladığını” göstermiyor mu; ne diyorsunuz?

K – Bir taraftan, soruşturmadan “açığa alma” gibi elle tutulur bir sonuç çıkması, iktidar partisinin yöneticilerin iktidarın bakanlığınca açığa alınması, oluşturduğu örnek açısından önemli. Ama öte yandan buradaki esas sorumluluk siyasetin, yani bu örnekte eski belediye başkanının değil mi? Bakalım soruşturmanın ucu ona varacak mı? Pek sanmıyorum. Burada başka hesapların olması da muhtemel. Erdoğan’ın yöntemi, beraber çalıştığı adamlarını, ne yapmış olurlarsa olsunlar kendisine ihanet etmediği sürece bir şekilde kollamaya ve kendine karşı ucu açık tehlikeler bırakmamaya dayanıyor. Yıllarca oturduğu ilçenin Belediye Başkanı olan Altınok’u kurtlara yem atarsa, Altınok’un çıkınında neler çıkabilir, hesaplıyordur.

 

GÖZLEM – Türkiye “Gazze – Hamas – Gazze – Netanyahu – İsrail savaşında, “Müslümanlar cephesinin bayraktarlığını” yapıyor… Ne yazık ki, “Müslüman Arap ülkelerinin bir tanesi bile “Kuzey Kıbrıs Türk Devleti’ni tanımazken, Katar, “bizim tanımadığımız” Güney Kıbrıs Rum Devleti’nde yüz milyarlarca dolarlık yatırımlar yapmak üzere parlak törenlerle sözleşmeler imzalıyor. Bu arada gazetelerde “şu haber” çıktı; “Yunanistan ile birlikte Güney Kıbrıs’ın da son yıllarda silahlanmayı ciddi şekilde hızlandırması dikkat çekiyor. Güney Kıbrıs, 10 yıllık süre boyunca (2013-2022) Fransa’dan yaklaşık 310 milyon euro değerinde silah sistemi sipariş etti; bunun 227,6 milyon euroluk kısmı 2019’da gerçekleşti.” Acaba, Yunanistan ile Güney Kıbrıs “kime karşı” silahlanıyor ve “kardeş” denilen Katar ne yapıyor?

K – Özellikle Türkiye’deki yatırımları gündeme geldiğinde, Katar deyince akıllara Erdoğan gelir oldu. Katar Türkiye’nin “kardeş” ülkesi değil ama Erdoğan ile Türkiye’deki yatırımları ve nasıl “hoş karşılandığı” dikkate alındığında, çok farklı bir ilişkileri olduğu anlaşılıyor. ABD Erdoğan’ı mal varlığını açıklamakla tehdit ettiğinde de Katar ile olan ilişkiler gündeme gelmişti. Bunun kaynağının esas olarak ABD veya herhangi bir Batı ülkesi değil de, ABD’nin kontrolünde bulunan Katar olduğu iddia edilmişti. Eğer gerçekleşirse, Katar’ın Rum kesimine yatırımlarının dikkat çeken bir yönü de bu olacak. Öte yandan, Güney Kıbrıs’ın silahlanma çabasının altında başta Doğu Akdeniz’deki enerji alanındaki çıkarları olmak üzere Türkiye’ye karşı koz olarak kullanma isteği ile bunun yanı sıra Orta Doğu’daki belirsizlik ortamının da yattığı anlaşılıyor.

++++++++