Hükümet sıcak para girişini artırma çabasında

Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, Milli takımın Euro 24’teki başarısı,  Futbol Federasyonu seçimleri, haziran enflasyonunun açıklanmasıyla memur ve emeklilere yapılacak zam oranları, hazırlıkları süren yeni vergi yasası, Kayseri’de başlayan ve birçok ilde yaşanan göçmen karşıtı gösteriler, kabinede yaşanan değişiklik konularında açıklamalarda bulundu.

******

GÖZLEM – Milli Takımımız, “uzun bayram tatiline” bir bayram daha ekledi. 16 yıl sonra, bir büyük uluslararası futbol turnuvasında “son 8’e kaldı” ve milyonları sokağa döktü. Portekiz mağlubiyeti sonrası, gece TV ekranlarında, ertesi sabah spor sayfalarında “ağır şekilde infaz edilen, apır hakaretler yağdırılan” Milli Takım Teknik direktörümüz Montella başta, milli oyuncularımızın adeta “inanılmazı başararak”, Euro 24’de “çeyrek finale kalıp” Hollanda ile “yarı final için oynama hakkı elde etmesi” konusunda ne düşünüyorsunuz?..

K – Hakikaten büyük bir başarı ama özellikle Milli Takımın santraforsuz oynaması veya santraforda oynayamayacak Barış Alper’de ısrar edilmesine rağmen, böyle bir kurguyla Avusturya’yı mağlup edip tur atlamak ekstra zordu. Montella bu oyun düzeni ve Arda’yı önce sakat diye ilk 11’e almadığını söylemesine karşın 3-0 gerideyken riske edip oyuna sokması gibi tutarsızlıkları nedeniyle çok eleştirildi. Hâlâ da bu santraforsuz yapıyla başarıya ulaşmanın mümkün olamayacağını düşünüyorum. İnşallah hatalı çıkarım. Ancak bu şampiyonada görülen kadro düzgün bir şekilde kullanılırsa, Türkiye’nin gelecek 5-10 yılın içinde çok daha büyük başarılara imza atacağını tahmin ediyorum.

 

GÖZLEM – Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi’yi yerinden etmek için”, Suudi Arabistan’da sahneye konan senaryodan sonra, Avrupa Şampiyonası Finalleri başlamadan sonuca ulaşmak isteyen Ali Koç başkanlığında yürütülen, “spor medyasının hemen hemen tamamının da destek verdiği” kampanya başarıya ulaşamadı ve Büyükekşi 18 Temmuzda yapılacak “seçimli futbol genel kuruluna Milli Takımın başarısının gölgesinde” giriyor. “Çok adaylı seçimde” de kazanma ihtimali yüksek, zira “Anadolu” destekliyor… Sizce “yeniden aday” olmalı mı?

K – Kendi çok istediği için ve ayrıca yukarıdan da “henüz” “aday olma” şeklinde bir talimat almadığı için devem etmek istediği anlaşılıyor. Büyük ölçüde de seçimlere kendisi Milli Takım’ın başarısını arkasına alarak girmek istedi. Başarının gölgesinde kalmayacak bilakis sahiplenip oya çevirmeye çalışacak. Söylediğiniz gibi kendisine “muhalif” olan büyük kulüpler birleşip güçlü bir adayı desteklemezse, bu başarının rüzgârıyla seçimi kazanabilir.

 

GÖZLEM – Nihayet Temmuz geldi, haziran ayı enflasyon rakamı da ilan edildi. Asgari ücrete ve emekli maaşlarına “TÜİK’in yıllık enflasyon rakamına uygun” zamlar yapılacak, ama “refah eki” yok; görüşünüz?

K – Bu tamamen Maliye Bakanı Şimşek’in, AKP hükümetinde adeta bir “temsilcisi” olarak çalıştığı uluslararası sermayenin isteği. Uluslararası sermaye, enflasyon düşürülüp kur baskı altında tutularak TL’den dövize dönerken reel getiri elde etmeyi garanti altına almak istiyor. Şimşek’in uygulamaları buna dönük. Sıcak para girişi olması için uluslararası sermayeyi ikna etmek lazım. Bunun için de “eline geçecek tüm parayı birikmiş ihtiyaçları ya da borçları için harcama zorunda kalacak” dar gelirli kesimin eline geçen paranın olabildiğince kısılması amaçlanıyor. Burada iktidarın bilinçli olarak verdiği bir karar var. Vergi kayıp, kaçağının üzerine giderek, tasarruf ederek yaratılabilecek kaynakların dar gelirlilere aktarılması yerine “dar gelirlinin para harcamasını engelleyecek” refah payı verilmemesi, asgari ücret zammının senede bire indirilmesi, “TÜİK rakamlarına ve zam zamanı kararlarına müdahale etme” gibi önlemlerin tercih edildiği anlaşılıyor.

 

GÖZLEM – Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “yeni vergi” kararı için, “Eğer enflasyon oranında yapmazsak, bütçe açık verir, bu ekonomide istikrar programımızı bozar, olmaz” dedi. “Alınırken ‘enflasyon esas’, ama verilirken ‘hayat pahalılığının ezdiği milyonlara ‘aldığınızla idare edin’ demek” sizce, adil bir görüş müdür?

K – Tabii ki değil. Ama Şimşek “uluslararası sermaye”nin, Türk halkına başka bir ekonomiden bahsediyor gibi “yereller” diyecek kadar taraf bir adamı. Onun görüş penceresinden aldığı parayı hemen harcamak zorunda kalacak dar gelirli kesime “fazladan bir kuruş” kaynak aktarılmaması gerek. Madem bütçe harcamalarında tasarruf yapılamıyor –ki bunu çok iyi gözlemledi– o zaman zamlara yüklenmek akla ilk gelen ve en kolay uygulanabilecek bir yöntem.

 

GÖZLEM – Kayseri olayları, hem Erdoğan ile Muhalefeti karşı karşıya getirdi. Dahası Erdoğan ile MHP’nin görüşleri de çatıştı. Bu üçken konusunda ne düşünüyorsunuz; kim haklı ve “giderek büyüyen bu sorun” nasıl çözülecek?

K – Maalesef bu göç sorunu, ekonomik kriz ile bir araya geldiğinde patlama noktasına geldi. Son olaylar da zaten bir nevi “patlama, gaz verme” olarak kabul edilebilir. Dar gelirliye dönük ekonomik baskıların etkisi arttıkça bu patlamalar daha sık ve daha büyük bir şekilde meydana gelecektir. Dolayısıyla bu gerginliklerin bozuk ekonominin de etkisiyle gelecek iki yıl süresince önemini koruyacağını tahmin ediyorum. Göç sorunu ciddi biçimde kontrol altına alınmazsa 2028 seçimindeki en önemli konulardan biri olacak. Tabii Erdoğan’ın Suriyelilere dönük göç politikaları ile ilgili bir hedefi “Türk nüfusuna geçirilen Suriyelilerin gelecek seçimdeki oylarını bu AKP iktidarına verecekleri” beklentisi. Ancak ekonomi bu kadar kötü olunca seçmenin bu politikalara karşı farkındalığı iyice artıyor. Bu sürece dönük tepkiler, Erdoğan açısından “bulgura giderken evdeki pirinçten olmaya” neden olabilir. Kayseri olaylarının en ciddi şekilde yayıldığı yerlerin esasen AKP’nin fazla oy aldığı bölgeler olması önemli. Erdoğan’ın Suriye politikası bu açıdan bir “yumuşak karın” olma yönünde ilerliyor. Ancak bu politikalar nedeniyle MHP’nin AKP’ye rest çekecek noktaya gelmesi, bugünkü şartlarda mümkün değil. Muhalefetin yapması gereken bu konuyu sürekli gündemde tutmak ve nasıl çözüleceğine ilişkin tutarlı politikalar oluşturup bunları dayatmak ve uygulanmadığında da bunun üzerinden iktidarı yıpratmak olmalı.

 

GÖZLEM – Kabinedeki 2 değişiklik konusunda görüşünüz, Murat Kurum’un “bakan yapılmasını” nasıl karşıladınız? Başka değişiklikler de olacak mı?

K – Murat Kurum zaten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda Erdoğan’a göre “sergilediği başarı” nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına aday gösterilmişti. Kurum’u sermaye de beğeniyor. Şimdi yeniden eski görevine atanması şaşırtıcı değil. En baş işlevi rant yaratacak imar işlerini düzenlemek. Son bakan Mehmet Özhaseki’nin “özel sektör ile arasının iyi olmadığı” konuşuluyordu. Herhalde Kurum kadar “iş bitirici” olmadığı için görevde bırakılmadı. Geniş çevrelerce başarılı bulunan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ise “diğer bakan ve milletvekilleri ile özellikle talepler nedeniyle sorunlar yaşadığı, ancak bu sorunları ‘kabul etmektense, Cumhurbaşkanı ile inatlaşması’” nedeniyle istifa ettiği konuşuluyor. Enerji, Tarım, Ticaret ve Çalışma bakanlarının da Erdoğan tarafından “görevden affedilecek” kabine üyeleri arasında olduğu ifade ediliyor.

GÖZLEM – Lübnan’da yuvalanan Hizbullah’ın İsrail ordusuna vurduğu darbelerden sonra, Netanyahu’nun “Lübnan’ı vuracaklarını” açıklaması üzerine, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “Üçüncü dünya savaşı hemen çıkabilir” dedi. Ardından da Milli Savunma Bakanlığı, “Her türlü savaşa hazırız” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da, “Türkiye’nin İsrail saldırılarına karşı Lübnan’ın yanında olduğunu” açıklaması üzerine, ortaya “tartışılacak bir tablo” çıktı; görüşünüz?

K – Kaygılar temel olgulara dayanıyor ve hakikaten bölgeyi ve dünyayı çok olumsuz şekilde etkileyecek bir “savaş”ın çıkma olasılığı gözardı edildiği kadar düşük değil. Ancak iktidarın amacı bunu kullanarak gündemi ülkedeki ekonomik sıkıntılardan uzak tutmak. “Seçmenin, dünya krize girerse ülkenin başında ‘tecrübeli’ bir yönetimin bulunmasını tercih edeceği” beklentisi de bu durumun esktrası olacak. Ancak, asgari ücrete son iki yılın aksine bu Temmuz’da ara zam yapılmaması, çalışan ve emeklilerin ara zamlarının çok düşük kalması, hâlâ artmakta olan fiyatlar ve yapılan zamlar; dar gelirlinin esas gündemi.

GÖZLEM – Tam Erdoğan – Esad görüşmesinin ve Türkiye – Suriye yakınlaşmasının adımlarının atıldığı günlerde, Afrin’de, Türk Askeri üssüne, Türk askerlerine, otolarına saldırılar yapıldı, Türk bayrakları indirilerek parçalandı. İngiliz kamu kuruluşu BBC, “vahşice saldırıları” görüntüleriyle yayınladı. Bizim medyamız çoğunlukla “saklamak için” elinden geleni yaptı. Olaylar ve olacaklar konusunda görüşünüz?

K – Türkiye – Suriye yakınlaşmasını istemeyecek kesimlerin başında, bölgede Türkiye’den aldığı maaşlarla Suriye ile çatışan ve bir yakınlaşma durumunda geliri ortadan kalkacağı ve akıbetinin ne olacağı belli olmadığı için bu durumdan son derece olumsuz etkilenecek olan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) geliyor. Bu durum da Erdoğan’ın Suriye politikasının ne kadar yanlış, çarpık ve öngörüsüz olduğunu ortaya koyuyor. Sorunu besliyorsunuz. Bu nedenle bu haberlerin yandaş mecralarda olabildiğince küçük verilmeye çalışması şaşılacak bir şey değil. İktidar tarafı, gizli yandaşlar da dahil, “duyarlılık” maskesi altına sığınarak haberlerin büyümesini engellemeye çalışıyor. Ancak çatışmaların, olayların yaşandığı bölgelerde büyük ölçüde AKP seçmeni var. Seçmeni olanı biteni izliyor. Göç politikalarının, bu ekonomik kriz ile beraber Erdoğan’a oy kaybettireceğini düşünüyorum.