Esas amacı Arap ülkelerini parçalayarak bölmek isteyen ve romantik ismi Arap Baharı denilen ABD projesinde artık Türkiye’nin de var olduğu uzun bir zamandır anlaşıldı. Sayıları milyonları bulan ellerini kollarını sallayarak sınırlardan giren Afganlar mı istersiniz, büyük şehirlerde gettolaşarak yaşayan TC vatandaşlığı alan altı yedi çocuklu Suriyeli mi? Afrika’nın bağrından kopup gelen ve ne amaçla geldikleri artık belli olan milyonlarca göçmen ve mültecinin Türk toplumunda açtığı yaralar da giderek ağırlaşmakta. Özellikle onlara tanınan vergi indirimi, sağlık ve eğitimde tanınan ayrıcalık ve öncelikler artık rahatsızlıklara yol açmakta.
Türkiye erken seçim konusunu tartışır ve ekonomik kriz döngüsünün içinde kıvranırken Suriye’nin kuzeyinde Suriye ile sınır boyunca bir devlet kurmak isteyen ABD’nde ise 27 Haziran 2024’de Başkan adayları Başkan Biden ve Cumhuriyetçi Parti adayı D. Trump’ın televizyonda görüşmeleri ve Biden’ın bu görüşmede çok düşük bir performans göstermesi Demokrat Partililerin Biden’ın çekilmesini istemeleri ile sonuçlandı.
ABD şu aralar 5 Kasım 2024’deki başkanlık seçimleri ile meşgulken Bir Suriyeli sığınmacının Kayseri’de beş yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüzü sonrası linç edilmesi ve göçmen karşıtı eylemlerin yurt geneline yayılması sonucu Suriye’nin kuzeyinde Türk bayraklarını yakılması ve Türk TIR’larının ve şoförlerinin saldırıya uğraması, artık Suriye Devlet Başkanı Beşar el Esad ile görüşmenin kaçınılmaz olduğu, iktidar partisi AKP ve kamuoyunun büyük beklentisi içine girdi denebilir.
Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerden hele ABD güdümlü bir devlet kurularak ABD’nin bir ayağının bölgede olacağı ihtimalinden en büyük rahatsızlığı duyan da Rusya ve Putin. Bu nedenle Erdoğan ve Esad arasında arabuluculuk girişimlerini başlattı sayılır. ABD’nin arkalayacağı suni bir devlet yapılanması Rusya’nın bu bölgedeki varlığı için büyük bir tehlike unsuru olacağı şüphesiz. Putin, Türkleri çok sevdiği için değil kendi çıkarları için böyle bir arabuluculuk işine girişti. Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi A. Lavrentiev, Esad ile 26 Haziran 2024’de görüştü. Tüm bu görüşmelerin nedeni Lavrentiev’in girişimleri Shanghai İşbirliği Örgütünün 3 Temmuz 2024’de Astana’da yapılan Zirvesinde Putin- Erdoğan görüşmesine zemin teşkil etmek. 3 Temmuz 2024’de yapılan Astana Zirvesinde Erdoğan Putin arasında ilk gündem maddesinin Suriye konusu olduğu kesin. Sızan bilgiler, açıklamalarda Akkuyu Nükleer santralı ve Sinop’ta yine Rusların nükleer santral kurmalarını teşvik varsa da konu dönüp dolaşıp Suriye konusunda odaklanmış.
Esad, Suriye’nin kuzeyindeki Türk askeri ve idari örgütlenmesinden rahatsız. İlişkilerin normalleşmesi için Türk askerinin bölgeden çıkması, Suriye’nin toprak bütünlüğünün tanınması ve garanti altına alınmasını istiyor. Bu durumda Türkiye’nin işi zor. Zira Türkiye’nin “beslediği” ne kadar örgüt varsa Türkiye’ye sığınacak ayrıca yeni bir göç olasılığı da var. Kararların hızlı ve etkin bir şekilde iyi düşünülerek alınması gerekli. Özgür Suriye Ordusunu “Kuvay-ı Milliye” olarak gören bir politikadan çark etmek zor olmalı. Türkiye’deki Suriyeli ve asker olarak yetiştikleri anlaşılan ve bugün çobanlık yaptıkları açıklanan Afganlılar da ayrı bir sorun. Tüm bunları Türkiye’nin başına büyük bir sorun olarak getiren iktidarın bu sorunu da çözmesi bekleniyor.
Türkiye’nin Suriye’de Rusya ile farklı çıkarları olsa da tarihten yine dersler alınmalı. Atatürk hiçbir zaman Arap bataklığına saplanmadı. Hatay’ı ömrünün son yıllarında büyük bir diplomasi dehası olarak kan dökmeden aldı. Kurtuluş Savaşı sırasında Sovyetlerden borç olarak aldığı para ve altını sonuna kadar ödedi.
Şimdi ise Türkiye, Rusya’nın arabuluculuğu ile Esad’la görüşme ve haklı olduğunu düşündüğüm garantileri vermek zorunda. Esas sorun oradaki Türkiye’ye güvenen bir kısmı el Kaide türevleri olan örgütlerin ne yapacakları. Doğal olarak Suriye’den kaçış yolları arayacaklar. Bu girdaba Türkiye’yi kim soktuysa çıkarmanın yollarını aramalı. A. Davutoğlu iktidara bu konuda yükleniyor ancak kendisi de Suriye’den göç almanın mimarlarından.
Bu arada AB’nin yapısı Avrupa’nın siyasi yapısı da değişmekte. İngiltere’de 4 Temmuz 2024’de genel seçimlere giden Muhafazakar Başbakan Richi Sunak’ın hezimete uğrayacağı ve 14 yıl sonra tekrar İşçi Partisinin iktidara geleceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bu gidişattan Makron da aynı akıbeti paylaştı sayılır. Aşırı sağ iktidara yürümekte.
Türkiye’de ise insanlar ağır ekonomik krizden çıkış çareleri arıyorlar. Bunun tek çaresi ise erken seçim. İnsanların duymak istemedikleri şeyleri ifade etmek bazı durumlarda kaçınılmaz. Bunu en güzel özetleyen ise 1984, Hayvan Çiftliği gibi eserlerinden tanıdığımız İngiliz yazar George Orwell’ın ifadesi: Eğer özgürlüğün bir anlamı varsa, o da insanlara duymak istemedikleri şeyleri söyleme hakkıdır.
Bu koşullarda Türkiye’ye tek yardım edebilecek ülkenin Rusya olduğu görülüyor. Arabuluculuk yaparken ona Sinop’ta santral vermenin bir yararı yok. Çünkü o da kendi çıkarları için bu işe giriyor.