CHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) saat 14.45’te toplandı. MYK toplantısı sürerken gündemdeki konular hakkında değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Deniz Yücel, asgari ücret, ekonomi, eğitimde gericileştirme, Sinan Ateş davası gibi çeşitli konulara değindi.
Yücel, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e çağrıda bulunarak asgari ücretin 25 bin liraya yükseltilmesi gerektiğini, emekliye de refah payı verilmesi gerektiğini kaydetti.
Yücel’in açıklamalarında öne çıkanlar şöyle:
“Öncelikle sevgi, dostluk ve dayanışma duygularının öne çıktığı Muharrem Ayının, milletimize ve tüm insanlığa huzur getirmesini diliyorum. Yas-ı Matem Orucu tutan tüm canların oruçlarının Hak katında kabul olmasını temenni ediyorum. Ayrıca ülkemizi Avrupa Futbol Şampiyonası’nda çeyrek finale kadar taşıyan A Milli Futbol takımımızı, gösterdikleri büyük gayret, sergiledikleri başarı nedeniyle tebrik ediyorum. Tüm uğursuzluklara rağmen, uzun süredir gülmeyen yüzümüzü güldürdükleri, milletimizi yeniden birbirine kenetledikleri için ‘Bizim Çocuklara’ bir kez daha teşekkür ediyoruz. Kaçan sadece yarı finaldi, çocuklar ise bizim çocuklar. Her birini teker teker bağrımıza basıyoruz.
Türkiye, Avrupa’da asgari ücretin en düşük olduğu ülkeler arasında. Türkiye’de çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 50’si asgari ücret ve civarında ücretlerle yaşam savaşı veriyor.
Buradan Sayın Erdoğan’a ve Mehmet Şimşek’e sesleniyorum. Asgari ücret konusunda bilgiçlik taslamayı bırakın ve asgari ücreti en az 25 bin lira yapın. Milyonluk makam araçlarına bütçe var, çift maaşlara bütçe var, temsil, tören, ağırlama ve toplantı giderlerine bütçe var ama asgari ücretliye, emekliye, emekçiye bütçe yok öyle mi?
En düşük emekli maaşı, asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. Mutlaka ama mutlaka emeklilere refah payı verilmelidir. Halkı inim inim inleterek, itibardan tasarruf etmeyen AKP, ülke kaynaklarını har vurup harman savurmaya devam ediyor.
Bildiğiniz gibi Sinan Ateş davasını CHP olarak titizlikle takip ediyoruz. Çünkü Sinan Ateş cinayeti, sanıkların anlattığı gibi alacak verecek nedeniyle ya da başka bir sebeple işlenmiş bir cinayet değil. Siyasi düşüncesi ne olursa olsun, toplumun önemli bir kesimi bu cinayetin aydınlatılmasını istiyor. Çünkü bu olayın aydınlatılması yönünde gösterilecek irade aynı zamanda, bağımsız ve tarafsız yargıya güveni artıracak.
Cinayetin üstü örtülmek istenmektedir. Bu dava, hukukun siyaset kurumu tarafından esir alındığı bir dava haline gelmiştir. Geldiğimiz nokta hukuk açısından kaygı vericidir.
Erdoğan, “Suriye’yle yeniden ilişki kurulmaması için hiçbir sebep yok” dedi. ‘Katil, kasap, diktatör’ dediği Esad’la ailece görüştüğü günlere dönmek istiyormuş. En şaşkınlık verici kısmıysa “Suriye’nin iç işlerine karışmak gibi bir derdimiz asla yok” demesi. Sayın Erdoğan, bugüne kadar izlediğin dış politika ortada. Suriye’nin iç işlerine öyle karıştın ki, Suriye’nin her iç meselesi Türkiye’nin dış meselesi haline geldi. Suriye’nin iç meselelerine karışmayı bırak, taraf oldun. Bu işin önü alınamaz hale gelmesinin başkahramanı, mimarı sensin. Ülkede kaç tane kayıtlı göçmen, kaç tane kaçak göçmen var o bile belli değil.”