Geçmişten ders almalıyız

15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili yayınları televizyonlarda acıyla izlerken, bunun nedenleri üzerinde pek durmadığımızı düşündüm.

15 Temmuz’lara nasıl geldik? Durup dururken olmadı ki bu hain kalkışma. Yıllarca tarikatlara, cemaatlere, laiklik karşıtı örgütlenmelere, yobazlara, şeyhlere, şıhlara sonuna kadar açtık vatan sathını. Dini politikaya iyice bulaştırdık. Ne yasa tanıdık, ne Anayasa. Devletin güvenlik kurumlarının tüm uyarı raporlarını kulak arkası ettik. Askeri vesayeti sona erdiriyoruz diye, bu kere siyasi vesayeti geçerli kıldık. Tüm önemli kurumlarımızdaki iyi yetişmiş, bilgili ve donanımlı personeli değiştirerek, yerlerine ehliyetsiz, liyakatsiz ama ülkeyi yöneten siyasi kadroya bağlı (alnı secdeye değmiş) kişileri getirdik. Oysa alnı siyasi secdeye değmemiş nice kıymetli vatan evlatlarımız vardı. Onlar işimize gelmedi tabii.

Böyle bir iklimde tarikat ve cemaatler iyice gelişti, palazlandı ve artık örtülü çalışmaya gerek duymadan açıkça ortaya çıktılar. Bunlar çeyrek asırdır siyaset trafiğinde de güçlü bir şekilde yerlerini aldılar. Nakşibendiler en güçlüleriydi tarikatların. Sonra Nurcular, Kadiriler, Halvetiler, Rufailer, Melami-Sühverdiyye- Çeşti’ler ve diğerleri vardı. Ama cemaatlerin sayısı çok daha fazlaydı ve bunların en güçlüsü de Menzilcilerdi. İskenderpaşa (örneğin AKP’lilerin kaymak tabakası bu cemaattendir), İsmailağa, Süleymancılar, Hazneviler, Yahyalı Cemaatı, Erenköy Cemaati (AKP’lilerin bir bölümü de bu cemaate bağlıdır) Tufancılar, Kıbrısiler, Reyhaniler, Arvasiler, Hacegan Cemaati, Akfırat Cemaati, hangi birini sayayım…

Nurcuların 17 grubu var ki, bununda en güçlüsü Fethullah Gülen grubuydu. Kadirilerin 13, Halvetilerin 10, Rufailerin 11, Melamilerin 6 grubu var. Adnan Hocacılar, Mustazaflar, Furkancılar da işin çabası. Daha çok var ama sizlerin kafasını iyice karıştırmadan 15 Temmuz faciasına sebep olan Fetullah Gülen’e döneyim. Gülen ekibini devlete kim yerleştirdi, kadrolaşmalarına kim göz yumdu, aynı yağmurda kim ıslandı onlarla, ne istediler de vermeyenler kimlerdi? Bu soruların cevabını bilmeyenimiz yok. Ayrıca çok dişli Fetö’cülerinde, hala çok önemli makamlarda oturduklarını çoğumuz görüyor, biliyoruz. Onları niye yıllardır koruyoruz, niye devletin önemli noktalarında görev yapmalarına izin veriyoruz acaba?

Buradan gelmek istediğim ve altını çizmekte yarar gördüğüm nokta şudur. Fetö’yü ilkenin başına bela edenler, şimdi de Menzil’i devletin içinde çok güçlü hale getirdiler. Bazı bakanlıkların Menzil’cilerin elinde olduğunu, artık bilmeyen kalmadı gibi. Yaşadığımız çok acı Fetö tecrübesinden sonra, Menzil’cilere aynı imkanları niye veriyor, onları niye etkili devlet kadrolarına yerleştiriyoruz ki. Hadi Fetö’de aldandık, peki Menzil’de de aldanırsak ne olacak? Fetö aldanmasının ülkeye çok pahalıya patladığını hep birlikte yaşamadık mı? Şimdi Menzil macerasına nasıl göz yumabiliriz? Tarikat ve cemiyetleri devlet hayatından temizlemedikçe, Türkiye’ye huzur yok bilesiniz. Ayrıca sizlere bir gerçeği de açıklamam lazım. Tarikat ve cemaatler sadece mevcut iktidarın işi değil. Bunlar dün de vardı, bugünde. Ama son yıllarda hepsinin iyice şımardığını, hepsinin devleti yönetmeye soyunduğunu, bazılarının hilafet çığırtkanlığı, Cumhuriyet düşmanlığı yaptığını bilmeliyiz. Bunların varlığına (demokrasinin gereği) gibi bakamayız. Demokrasinin sinsi düşmanları olduklarını kabul etmezsek eğer, Allah korusun fetö ve menzil gibi maceraları yaşamaya devam ederiz yine.

Aklımızı başımıza toplamak için fazla vaktimiz yok. Geçmiş tecrübelerden ders almalıyız artık.