Ağ çağında sosyal çözülme yaşamak

Bilgi ve enformasyon teknolojilerinin tetiklediği Ağ (network) Toplumsal dönüşüm sürecinde, akıllı makineler ve kuantum bilgisayarların, her şeyin bütünleşme bağıntılarını ortaya koyduğu bir çağda, bizim toplumumuz bir çözülme ve dağılma süreci yaşıyor. TÜİK’in 2023 verilerine göre Türkiye’de yaşayan 714 bin 579 kişi, 2023 yılında ülkeyi terk ederek yurtdışına göç etmiş. 2022 yılı verilerine göre yüzde 53 artış var. 2024 yılında bunun daha da katlayan artışı kaçınılmaz. Bu verinin 291 binden fazlası kendi ülkesini terk eden vatandaşlarımızdan oluşuyor. Son 5 yılda göç eden vatandaşlarımızın sayısında artış yüzde 343. Üstelik göç edenlerin yüzde 23,5’i; 20-29 yaş aralığında ve yüzde 10,3’ ü 15-19 yaş aralığında bulunuyor. Özetle yüzde 33,8‘i; 15- 29 yaşa aralığından oluşuyor. Bir bakıma geleceğimiz olarak gördüğümüz gençler. Önemli bir kesimi yetişmiş insan gücümüz olan, genç bilgisayarcı, yazılımcı, hekim ve sağlıkçılar. 15-19 yaşa aralığındaki yüzde 10’u aşkın kesim ise büyük olasılıkla ülkeden umudunu keserek, eğitim şansı ve geleceğini dışarıda arayan ve daha önceki eğitimini yabancı dilde sürdürmüş olan gençlerden oluşuyor. Bu rakamların daha yakından analizi gerekir, tabii ki… Yurt dışına göçen yabancıların çoğunluğu ise, daha önce çeşitli nedenlerle ülkemize gelip yerleşmiş olan, fakat bugün itibarı ile yaşanan ekonomik kriz nedeniyle, umudu kırılan yabancılar. Aldıkları evleri de satarak geri dönüyorlar. Yurt dışına göç eden yabancıların yüzde 17’si Rus ve yüzde 15’7’si Irak’a geri dönenlerden oluşuyor. Bu veriler ülkemizin yaşanabilirlik açısından, artık bir cazibe merkezi değil; aksine zorlaşan koşullar nedeniyle insanları gitmeye zorlayan bir sürece girmiş olduğunu ortaya koyuyor.

Gençlerimiz gelecek umudunu kaybederek batı ülkelerine giderken, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle çoğu sanayicimiz, tekstil sektörü başta olmak üzere Mısır ve Cezayir gibi ülkelere fabrikalarını taşıyor. Sanayi açısından da, kalmaya değil, yurt dışına gitmeye; sanayi göçüne yönelik bir süreç başlamış durumda. Doksanlı yılların ekonomik krizinde Doğu Avrupa ülkelerine göç eden sanayicilerimiz; Ukrayna Savaşı yüzünden bu krizde Rotayı Güneye çevirmiş bulunuyor.

Sanayicilerimiz ve gençlerimiz rotayı yurt dışına çevirirken, içerde kalan nüfusumuz giderek yaşlanıyor. TÜİK’in 2023 yılı verileri 2018’de 7 milyonu biraz aşan 65 yaş ve üzeri nüfus, son beş yılda yüzde 21,4 artarak 2023’te 8,7 milyonu aştı. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki payı da 2018’de yüzde 8,8’den, 2023 ‘de yüzde 10,2’ye yükselmiş bulunuyor. Üstelik ülkemiz yaşlı nüfus oranı açısından184 ülke arasında 67’nci sırada bulunuyoruz. Yaşlı nüfus artarken, ülkemizdeki doğurganlık oranı hızla geri çekiliyor. TÜİK’in verilerine göre 2001 yılında 2,38 olan doğurganlık hızı, 2023yılında 1,51’e düştü. Yapılan hesaplamalara göre bir ülkede nüfusun azalma eğilimine girme eşiği, 2,1doğurganlık oranıdır. Oysa Türkiye’de bu oran 2016 yılından beri aşılmış bulunuyor. Buna karşın Suriyeli göçmenlerde doğurganlık oranı, bizimkinin 3 katından daha yüksek değerlere ulaşıyor. Ekonomik krizin baskısı, artan maliyetler gençlerin evlenme yaşının giderek yükselmesine ve boşanma hızında giderek yükselmeye yol açıyor. Bunlar da doğurganlık oranlarını daha da düşürme sürecine katkı yapıyor.

Görüldüğü gibi ülkemizde uygulanan ekonomi politikalarındaki bilim ve çağ dışı önyargılara dayalı politika tercihleri nedeniyle ülke ekonomisini içinden çıkılmaz derin bir sosyo-ekonomik krizin içine sürüklemiş bulunuyor. Bu kriz ekonomik olmaktan çıkmış olup; toplumun sosyal yapısını bozma ve değiştirme düzeyine ulaşmıştır. Esasen kendi yandaş zengin sınıfını yaratma yönündeki yanlış teşvik ve politika uygulamaları da yaşanan bu süreçte orta sınıfı, sanayileşme ve esnafı yok ederken, toplumu yoksulluğa itmekle toplumsal bütünleşme yerine, toplumsal çözülmeye hizmet etti. Keyfi uygulamaların yarattığı hukuk dışı uygulamalar ve ahlak erozyonunu da bu süreci bir çözülme ötesinde çürümeye doğru yönlendiriyor. Girilen yanlış rota, toplumsal bunalımı ve çözülmeyi, eğitim alanındaki çağ dışı düzenleme ile daha da içinden çıkılmaz yağacaktır. Türkiye, çağdışı bir Orta Doğu Toplumu yönünde bir çözülmeye değil; yeniden aklın ve bilimin rotasında, bütünleşen Ağ sistemleri içinde çağdaşlaşmaya yönelmelidir.