Hep Bodrum, ha bire Bodrum, sanki Bodrum dışında her yer çok normalmiş gibi…
Ülkenin tamamının çivisi çıktı. Bodrum pahalı, trafik rezalet, su sıkıntısı var da, diğer tatil bölgeleri farklı mı sanki? Her yeri kaçak inşaatla doldurduk, ağaçları kestik ya da yaktık, yeşili betona boyadık. Göçe aldırmadık, elini kolunu sallayan aklına esen yere kolayca yerleşti. Altyapısı var mı, suyu yeterli mi, yolları ihtiyacı karşılıyor mu hiç aldırmadık. Bodrum böyle de, Çeşme, Alaçatı, Kuşadası, Didim, Marmaris, Datça, Köyceğiz, Fethiye, Kalkan, Kaş öyle değil mi?
Pahalıysa her yer pahalı, iktidarın akıl almaz ekonomi politikası çökertti yaşamı. Enflasyon halkı silindir gibi ezip geçiyor. Pahalılık gırtlağına yapıştı insanımızın. Fiyatları kontrol etmek mümkün değil artık. Bir malın ederini kimse bilemiyor. Dün üçe aldığını, ertesi günü beşe, üç gün sonra on beşe, haftasına elliye alıyorsun. Böyle bir ortamda fırsatçılar da meydanı bol bulmuşçasına, diledikleri rakamları yazıyorlar etikete. Ne arayan var nede soran, kimi kime şikayet edeceksin. Serbest piyasa ekonomisi, zaten çoktandır serbest soygun ekonomisine dönüşmedi mi?
Böylesine kötü yönetimin ve de kötü şartların faturası neden hep Bodrum’a kesiliyor? İktidar gerekli parayı verdi de, Bodrum mu yapmadı altyapısını? Sahil belediyeleri CHP’li diye, oralı bile olmadı ki iktidar, dertlerinin içinde boğulsunlar gözüyle bakmadı mı hep? Öyle olunca Belediyeler de ruhsattan para alalım diye kolayca verdiler inşaat izinlerini. Vermediklerine ise Ankara açtı izin kapılarını. Bodrum pahalıymış, evet doğru pahalı yerleri de var Bodrum’un, her keseye uygun yerleri de. Üstelik yasaya göre artık her müessese, fiyatlarını kapı önlerindeki tabelalara koymaya başladı. Masaların hepsinde fiyatları açıkça gösterilmiş menüler var. Bunlara bak pahalıysa yeme, ama şımarıklık ruhuna işlemiş ve masayı donatmaya kalkışmışsan eğer, o zaman da şikayetçi olma.
Güzelim Bodrum’un adı neredeyse lahmacunla özdeşleşti. Sanki Urfa’dan bahsediyor herkes. Bodrum’da Lahmacun genelde 150 200 lira arasında satılıyor. Ama sen kalkar da sosyetik yerlerde yemek istersen, hele menüdeki fiyatlara da bakmazsan vereceksin parayı kardeşim. Eller havada dans edip kendinden geçerken iyi de, hesabı öderken mi her şey kötü?
Evet bu sezon iyi geçmiyor Bodrum’da. Oteller, tatil köyleri, apartlar, lokantalar yüzde 50 dolu. Bunun çeşitli sebepleri var ve elbette ki pahalılık tek sebep değil. Pahalılık çok önemli ama Bodrum’da turizmi gerileten etkenleri de görmezden gelemeyiz. Nüfus çok arttı. Göç belini büktü Bodrum’un, hala da bükmeye devam ediyor. Araç çokluğu yolları iyice tıkıyor ve trafiği kilitliyor artık. Su çok azaldı, devamlı patlayan borular, su problemini daha da çıkmaza sokuyor. Kanalizasyon işi hala hallolmadı. Çok yerde taşıyor, kokuyor ve maalesef bazı yerlerde de denizi kirletiyor. Bunların hepsi gerçek ve gerçekleri konuşmaktan ve söylemekten çekinmemeliyiz artık. Çünkü üstünü örtmeye çalıştığımız her sorun, yarın daha büyük bedeller ödetecek Bodrum’a.
Yerel başarısızlıklarımız da çok önemli. Belediyelerin yorgun ve ehil olmayan kadroları, görevlerini gereği şekilde yerine getiremiyorlar. Örneğin Belediye Zabıtası… Varlığı ile yokluğu arasında bir fark yok. Gerekli kontroller yapılmıyor, gerekli cezalar kesilmiyor. Kadroları da çok yetersiz. Bakanlık kadro vermediği için düz personele zabıta kıyafeti giydirip görev yaptırıyorlar. Onlar da ceza kesemiyorlar işte. Bir avuç polis ve jandarma ile güvenliği sağlamaya çalışıyoruz. Bodrum eski sakin, güvenli Bodrum değil artık. Yerli mafyamız yetmiyormuş gibi, ev satın alıp yurttaşımız olan yabancı mafyadan da geçilmiyor şehirde. Her ay kırmızı bültenle aranan uluslararası mafya baronları yakalanıyor Bodrum’da. 320 polisimiz 350 jandarmamız var koca şehirde. Hepsi canlarını dişlerine takıp, huzuru ve güveni sağlamaya çalışıyorlar.
Polislerin neredeyse tamamına yakınının lojmanı yok. Maaşlarının çoğunu kiraya yatırıyor hepsi. Memurların çoğu da aynı durumda. Bodrum’un sıcak koltuğunda oturan değil, halkın içinde yaşayan, dolaşan, sıkıntı ve sorunları yerinde izleyen idarecilere ihtiyacı var. Örneğin yeni Belediye Başkanını görememekten, kendisinden randevu alamamaktan şikayetçi halk. Kaymakamda, Belediye Başkanı da hiç değilse bir günlerini halkı dinlemeye ayırsalar ya. Ayrıca Belediye Meclisinin bir sürü üyesi var. Onları bile işbaşında göremiyor halk, (bunlar ne iş yapar) diye soruyorlar.
Seçimden buyana 100 günü de geçtik. Bodrum’da eski hamam eski tas hala. Oysa büyük değişimlere, radikal kararlara ihtiyacı var kentin. Taşın altına herkes elini koymalı ve yerel yönetimlere yardımcı olmalı. Seçimi kaybedenlerin içinde çok kıymetli başkan ve belediye Meclisi üyeleri vardı. Bunlar da destek olmalı mevcut yönetime. İsim vermek istemiyorum ama seçimi kaybeden kadrolar şimdi işbaşındaki kadrolardan çok daha ehil ve mükemmellerdi. Ama Ankara demokrasisi böyle istedi işte..
Bodrum’u tekrar ayağa kaldırmak, eski görkemli günlerine kavuşturmak için herkese görev düşüyor. Oturup şikayet ederek işler düzelmez. Odalar ve sivil toplum örgütleri de el ele vererek, (restorasyon ortak aklını) ortaya çıkarmak ve gereğini yapmak zorundadırlar. Akla ziyan işleri önlemekte hemen çoğalmalı ve tepkimizi önerilerle birlikte ortaya koymalıyız. Yeni gemi liman iskelesini büyütmek, bir bölümünü marina yapmak cinayettir. Bodrum’un kalbine hançeri vurmaktır. Keza Bitez’deki zaten yasal olmayan bağlama yerini büyütmek, hem bir çevre faciasına yol açacak, hem de denizi bir daha girilemeyecek şekilde kirletecektir.
Yalıkavak yolunun rezaletini, sürücüleri ölüme taşıyan tuzakları, Ortakent dönerindeki kargaşayı da bir başka yazıya bırakalım artık. Silkinip kendimize gelelim. Bodrum markasının üzerini kaplayan pası el birliğiyle temizlemek gerek…