Artık istesek de istemesek de tüm dünya ülkeleri gibi Türkiye de ABD Başkanlık seçimlerini yakından takip ediyor etmese bile takibe almalı. Başkanlık seçimi, Türkiye’nin dış politikasını, çevremizde ve uzağımızda devam eden savaşları, ekonomi devi Çin ile ABD’nin ilişkilerini, dolayısıyla dışa bağımlı olan ekonomimizi ve hayatlarımızı da etkileyecek. 1980’ler 90’larda ABD seçimleri bu kadar etkin değildi. Bir kere dünya bu kadar küreselleşip ülkeler birbirine petrol dışında bu kadar bağımlı olmamışlardı. Dünya, Varşova Paktının sosyalist, komünist ülkelerini temsil ederken bir kutup, NATO ile de Batılı demokrasilerin bulunduğu Varşova’ya karşı ikinci bir kutuptan ibaretti. Dünya, iki kutuplu olarak yaşanması, idaresi daha kolay bir konumdaydı. 1989’da Komünist dünyayı Batıdan ayıran Berlin Duvarının yıkılması ile Sovyetlerde başlayan değişim (Glasnost) sonucu kurulan Rusya Federasyonu ile Sovyet Cumhuriyetlerini oluşturan Kafkas ülkeleri ve Türki Cumhuriyetlerin bağımsızlıklarına kavuşmasıyla dengeler alt üst oldu denebilir.
Bugün İkinci Dünya Savaşından bu yana en büyük savaş olarak nitelendirilen Putin’in 2014’de önce Kırım’ı sonra 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırısı ve bu ülkeyi işgali ile dengeler iyice bozuldu. Batı ve ABD’nin Ukrayna’ya silah ve para yardımı olmasaydı Rusya bugün Orta Avrupa’ya kadar inebilirdi.
AB’de de işler karışık. Bazı çevrelerce AB’nin “yaramaz çocuğu” olarak nitelenen Macaristan Başbakanı Viktor Orban 1 Temmuz 2024’den itibaren AB Dönem Başkanlığını alınca ilk iş olarak NATO Zirvesinden sonra Başkan adayı Trump’ın Florida’daki Mar a Lago’daki malikanesine giderek Trump’ı ziyaret ettiği basına yansıdı. Daha sonra Rusya ve ÇHC’ne gitti. Tüm bu ziiyaretler AB ülkelerinde kızgınlıkla karşılandı. Orban ise bu ziyaretleri Ukrayna Savaşını sona erdirmek için yaptığı arabuluculuk girişimleri olarak tanımladı. Şimdi AB ülkeleri kara kara düşünüp başına buyruk Orban’la ne yapacağız diye birbirleriyle temas halindedirler.
Tabii yanı başımızdaki en uzun sınırımız olan Suriye ile Türkiye’nin ilişkileri yeni seçilecek ABD Başkanına bağlı olacak. Putin’in. Türkiye Suriye ilişkilerinin normalleşmesi için girişimde bulunduğu sırada Biden Yönetiminin bu yakınlaşmayı tasvip etmediğini açıklaması Türkiye açısından önemli. ABD’nin ilişkilerin düzeltilmesine onay vermemesi Suriye’nin kuzeyinde güney sınırımıza bitişik alanda ABD’nin PKK unsurları ile petrol kaynaklarını elde tutmak Büyük Ortadoğu Projesi planına uygun olarak kurmak istediği devletle ilgili olabilir mi? Bu nedenle de Rusya’nın ABD’yi bölgede frenlemek için Suriye-Türkiye ilişkilerini kullanması akılcı bir çözüm.
İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımım devam edip etmeyeceği yeni Başkana bağlı.
Kamala Harris’le ilgili olarak eski defterlerin hemen açılması, Biden döneminde olumlu bir karizma sergileyemeyen, varlığı hissedilmeyen Harris’in başkan adayı olamayacağını bu nedenle başkan adaylığı teklifinin Michel Obama’ya gideceğini düşünmekteyim. Kamala Harris’in “eski defterleri” konusu The New York Times ve Washington Post’ta mevcut.
Her güne yeni bir skandalla uyanmakta olduğumuz şu günlerde 23 Temmuz 2024’ün en önemli haberi ABD Gizli Servis Direktörü Kimberly Cheatle’ın bu görevinden istifa etmesi. Trump’ın sağ kulak üstünün parçalanması ile sonuçlanan bu girişim sonrasında ABD’nin en elit servisi sayılan Gizli Servis’in Direktörü Kimberly Cheatle’ın istifa etmesi ise Gizli Servis’le ilgili soruşturma sonucu bir gelişme. Gizli Servis’in 13 Temmuz 2024 cumartesi Pensilvanya’nın Butler yerleşim merkezinde, Trump’ın kürsüye çıkmadan 10 dakika önce saldırganı bulmaları orada bulunanların Thomas M. Crooks’u polis ve Gizli Servis ajanlarına göstermeleri ise 20 yaşındaki Thomas M. Crooks’u daha da esrar perdesinin arkasına saklamakta. Gizli Servis’in müdahalesinin geç olması, Crooks’u yakalamak yerine öldürme amacının ne olduğunun zamanla ortaya çıkması bekleniyor. ABD’nde bu tür suikastlar katilin öldürülmesi ile sonuçlandığı için amaçlar, genellikle yorumcuların kendi değerlendirmeleriyle sınırlı kalmakta.
Suikast konusunda propaganda niteliğindeki bir yorum Trump’dan geldi: Sağ kulağıma isabet eden kurşunu demokrasi için yedim.
Türkiye’de ise tartışmalar daha çok halkın kesesini, geçimini zora sokan ekonomik krizle ilgili. Durdurulamayan enflasyon, artan fiyatlar, emekliler, dar ve sabit gelirliler için hayatı zorlaştırmakta.
Çıkan orman yangınları Türkiye’de artık otel için alan açmak anlamına geliyor. Hatta sosyal medyada okuduğum şu söz durumu açıkça ortaya koymuş: Duman olmayan yerden otel çıkmaz.
Tam geçim sıkıntısı gündemde iken kısaca Sokak Hayvanlarına Ötenazi Yasası denilen katliam yasası da 22 Temmuz 2024’de Meclis Komisyonundan geçti. AKP Sözcüsü Ö. Çelik gelen tepkiler üzerine ortalığı sakinleştirmek üzere “köpeklerin kadın ve çocuklara saldırdıkları için” bu yasanın çıkarıldığını, sokak hayvanlarının önce barınaklarda “rehabilite edileceğini uyum sağlamayan olursa ötenazi yoluna gidileceğini” 23 Temmuz 2024’de açıkladı. Köpek ve kediler sanki bir seminere tabi tutulup ötenazi için görüşleri alınacak gibi kamuoyunun kızgınlığını giderici bir hava estiriliyor. Kısırlaştırma varken öldürmek daha mı uygun geliyor? Hani Tanrının verdiği canı Tanrı alırdı. İslam’ı kendi düşüncelerine göre uygulamanın sonucu bunlar. Sokağa atılan köpek ve kediler oldukça ötenazi bir işe yarayamayacak.
Bu ve diğer ranta yönelik yasaların çıkarılmaması için erken seçim artık şart oldu. Seçimde iktidara gelmesine kesin gözüyle bakılan CHP’nin hemen bu yasaları geçersiz kılması gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığının toplumu kutuplaştıran fetvaları, harcamaları da erken seçimle sonuçlandırılmalı.
Atasözlerimizi bazen hatırlamakta yarar var: Su bulanmayınca durulmaz. Hayvanların öldürülme Yasası, bir türlü gerçekleştirilemeyen tasarruf önlemleri, eğitimin cemaat ve tarikatlara yöneltilmesi vb. hep suyu bulandıran konular. Su duru akmaya erken seçime gidilirse başlayacak. ABD’nde de bulanık ortamın sisini kaldıracak rüzgâr yeni Başkan seçimi ile olacak. Oradaki suyun durulması 5 Kasım 2024 sonrasına kalıyor. M.Ö. VIII. yüzyılda yaşamış Romalı şair ve düşünür Horatius’un dediği gibi ” Carpe diem” Günü yaşayalım. Ama yarını da düşünerek.