“Yaşatmak varken öldürmek niye” diye soran Nalbantoğlu, yaptığı yazılı açıklamada “kötülüğün vücut bulmuş hali olan bu zihniyete ve anlayışa karşı mücadele etmek en başta insan olmanın bir gereğidir” diyerek şunları ifade etti:
“Yaygın tanımıyla cinnet; bir kişiyi suç eylemlerinden sorumlu tutamaz hale getiren zihin durumu olarak tanımlanmaktadır. Cinnet geçirme durumu ise bir an için normalin dışı davranışları gösterme durumudur.” Bugün tam olarak yaşadığımız da budur. Memleketin onca sorunu varken, nüfusun büyük bir çoğunluğu işsizlik, yoksulluk ve açlıkla sınanırken, halkına yabancılaşmış, gerçeklerden kopmuş ve sadece kendi gündemine odaklanmış bir yapıyla karşı karşıyayız. Bunun son örneği de toplumun büyük çoğunluğuyla inatlaşma pahasına Meclis gündemine getirilen katliam yasasıdır. Yaşatmak varken bütün yollar denenmiş de sonuç alınamamış gibi öldürmeyi tek seçenek olarak görmek olsa olsa cinnet halinin son evresidir. Bilimsel hiçbir veriye dayanmadan, doğru dürüst tartışılmadan ve toplumsal uzlaşı aranmadan apar topar komisyondan geçirilen ve Meclis Genel Kuruluna indirilen bu düzenleme Meclis ve ülke tarihine kara bir leke olarak geçecektir.
22 yıldır sorunu görmeyen, sokak hayvanlarının popülasyonu ile aktif mücadele etmeyen AKP, çözümü sahipsiz hayvanların yok edilmesinde bulmuştur.
Evet, ülkemizde bir sokak hayvanı sorunu vardır. Zaman zaman köpeklerin neden olduğu acı olaylar da yaşanmaktadır. Bu olaylara maruz kalmış insanların ve ailelerin isyanlarına ve haykırışlarına da hak vermemek mümkün değil. Ama bunun sorumlusu da sadece sokak hayvanları değil, sokakları güvenli hale getiremeyen yönetimlerdir, yöneticilerdir. 22 yıldır sorunu görmeyen, sokak hayvanlarının popülasyonu ile aktif mücadele etmeyen AKP, çözümü sahipsiz hayvanların yok edilmesinde bulmuştur. Bunun bedelini de CHP’li belediyelere ödetmeye, belediyeler ile yurttaşları karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır.
Bir yandan sokaklarımızı daha güvenli hale getirmeli bir yandan da hayvan hakları konusunda vicdani duruşumuzu asla kaybetmemeliyiz.
Bu aşamada bir yandan sokaklarımızı daha güvenli hale getirmeli bir yandan da hayvan hakları konusunda vicdani duruşumuzu asla kaybetmemeliyiz. Çünkü bu dünya sadece bizlerin değil, kedisiyle, köpeğiyle, kurduyla, kuşuyla, çiçeği ve böceğiyle hepimizin. Bizlerin olduğu kadar bütün canlıların yaşam hakkı var ve bizlerde bu hakka saygı duymak zorundayız. İnsan olmak bunu gerektirir. Vicdanlı olmak, ahlaklı olmak bunu gerektirir. Yaşatmak varken öldürmek niye? Bu nasıl bir insanlıktır, nasıl bir zihniyettir, nasıl bir anlayıştır. Öldürme hakkını size kim vermiştir. Bu cüreti nerden buluyorsunuz. Onların da bir canı olduğunu nasıl unutuyorsunuz? Nerede merhametiniz, nerede vicdanınız, nerede insanlığınız?
Biz mütemadiyen yaşamı savunduk, savunmaya da devam edeceğiz. Zorunluluk olmaksızın bir canlının bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur. Çözümü ve çaresi olan bir sorunda ölümü seçmek akıl tutulmasıdır, cinayettir. Biz bu cinayete ve suça ortak olmayacağız. İnsanız ve insanca bir çözüm istiyoruz. Bunun için de sonuna kadar direneceğiz.