Sokak kedi ve köpekleri

Sokak kedi ve köpekleri gündemde 35 yıl önce yazdığım yazı önce Milliyet Gazetesi’nde yayınlandı. 1991’de Keçi ve Zina kitabımda: Hala güncel, son kuduz vakası 2006 yılında İzmir’de bir kedide ve Urla’da 2007 yılında bir köpekte görüldü.

Geçenlerde TV ana haber bülteninde kuduz olan bir kedinin ısırdığı kadına tedaviye gelmesi için bir çağrı yapıldı. Geçen sene yaz aylarında Bursa’da ölen bir çocuğun resmi gazetelerde idi. Her sene Türkiye’de yaklaşık 40 ila 50 kişi kuduzdan ölüyor. Atta! Abbas yolcu.

“Senin başına gelir mi?” Valla öyle bir gelir ki, aklın şaşar kardeşim! Kuduzun çözümü de başıboş kedi ve köpeklerin yok olmalarından geçer! Konuştuğum Bakanlık yapmış insanlar bile “yok edilmelerinin doğru olmadığını, hayvanların yakalanıp KISIRLAŞTIRILMALARI gerektiğini” önerecek kadar idealistti. Neyse, benim derdim insanların kuduz olmamaları için tedbir alınması. Başıboş kedi ve köpeklerin çevreden yok edilmesi gerektiği konusunda kamuoyunda bir konsensüs oluşması. Bunun için itlaf yani “yok etme” ekipleri mi kurarsın, yoksa kısırlaştırma ekipleri mi? Bunlar işin ekonomik ve sosyal yönleri. Gönül ister ki bu hayvanlar toplanıp beş yıldızlı çiftliklerde bakılabilsin. Amaç insanların kuduzdan ölmemesi, kist hidatikten ölmemesi… Ben şahsen insanlara yeterli sağlık hizmeti götürülemezken sokak kedi ve köpeklerine kısırlaştırma ekipleri kurup göndermenin ayağı yerden kesik fikirler olduğunu düşünüyorum.

 

Önce kuduzun artık tek Avrupa ülkesi olarak Türkiye’de bulunmasından sıkılmak gerek. Bu satırları yazarken Türkiye’de kuduzdan (istatistiklere geçen) yılda takriben 40 kadar insan ölüyor. “Yazık, günah bu hayvanlara”, “sokakta yaşıyorlar, kimseleri yok” deyip lokantada masanızın altına gelince bir kedi veya köpeğe artan yemekten bir parça atınca mutlu oluyor musunuz? Yoksa bu artık parçayı hayvana atarak:

A: Kendini üstün ve iyi kalpli bir insan olarak kanıtlama çabasında mısınız?

B: Bu başıboş kedi ve köpeklerin beslenmesine katkıda bulunarak turizme bir tekme vurduğunuzun farkında mısınız?

C: Kuduza da çeşitli diğer hastalıklara da katkıda bulunduğunuzun farkında mısınız?

 

Bu yanlış acıma insanın bir yakını kuduz olursa herhalde pek hoş bir hatıra olarak kalmayacaktır. Tabii ki bir virüs- kuduzun nedeni kediler ve köpekler değil. Gönül ister ki başıboş kedi ve köpekler “insanca” bir şekilde azalsın. Ama eğitim ve sağlığa ayrılan paralar ortada iken neleri çabuk bir şekilde yapabiliriz? Korkarım itlaf, yani bu hayvanların yok edilmesi ve kamuoyunun bilgilendirilmesi.

 

İnsanlar başıboş kedi ve köpekler, açık çöp kutuları, mikroplar ve kuduz gibi şeylerin birbiri ile ilişkisini anlarsa yok etmek istemezler mi bu illeti?

Başıboş kedi ve köpeklerin; kuduz, kist hidatik ve bazı diğer parazit hastalıkları açısından yok edilmesi gerektiğini anladıysak ne yapmak lâzım?

Bir devlet büyüğünün veya çocuğunun ısırılmasını beklemek mi? Kuduz az sayıda insanı etkiler diye bir anti-milli piyango hissine kapılmak mümkün. Peki, binlerce cenaze, ameliyat ve insan ağır acılarına her an neden olan kist hidatik illetine ne demeli?

Kamuoyunda konsensüs (=uzlaşma) yaratıp harekete geçmemek uyurgezerlik değil de ne?