Bir Engel Değil, Bir Hayat: Engelli Çocuk Sahibi Olmanın Yolculuğu…

Sevgili okurlar,

Bana sıklıkla engelli bir yakınım olup olmadığını sorarlar. Ailemde ya da yakınlarımda engelli biri yok, ama uzun yıllardır bu grupla beraberim. Dünyada ve ülkemizde bu durumdan etkilenen çok sayıda birey var. Dünyadaki en büyük azınlık grubu olan engellilerin ülkemizde gerektiği şekilde destek alamaması üzücü bir gerçek. Bunun içinse neredeyse tüm yetkililere “Engelliler Bakanlığı”nın gerekliliğini anlatmaya çalışıyorum. Ayrıca biz sağlıklı bireylerin de kefaretinin nefesimiz yettiğince onların yanında olmak ve elimizden geldiğince dertlerine derman olmaya çalışmak olduğunu düşünüyorum. Bu hafta size engelli bir çocuğa sahip olmanın zorluklarından bir sonraki hafta da bu yolu kolaylaştırmak için yapılabileceklerden bahsedeceğim.

Engelli bir çocuğa sahip olmak, duygusal, fiziksel, maddi ve sosyal açıdan birçok zorluk getirebilir. Ancak sevgili anne, babalar bu zorluklarla başa çıkmanın yolları da vardır. Güçlü destek sistemleri, eğitim ve rehberlik hizmetleri ile bu süreçte daha başarılı olabilir ve süreci biraz daha rahat yönetebilirsiniz. Sevgi, sabır ve anlayış bu yolculuğun en önemli kılavuzlarıdır. Unutmayın ki, her zorlukta yanınızda olan profesyoneller ve sizinle aynı duyguları paylaşan başka aileler de var. O zaman birlikte, sevgiyle aydınlanan bu yolda yürümeye devam edelim.

  1. Duygusal zorluklar: Bitmeyen endişe

Engelli bir çocuğunuz olduğunu öğrendiğinizde ilk başta inanmak zor gelir, kabullenmek ise daha da zordur. Şok, ardından büyük bir üzüntü kaplar yüreğinizi. Sürekli bir kavga ve endişe hissedersiniz. Günlük bakım ihtiyaçları, tıbbi randevular ve gelecekle ilgili belirsizlikler ebeveynlerde sürekli bir stres ve anksiyeteye neden olabilir. Çocuğunuzun geleceği, sağlık durumu, mutluluğu… Toplumda nasıl karşılanacağı konusundaki belirsizlikler, geceleri uykularınızı böler. Çaresizlik ve belirsizlik hissi sürekli endişe gibi duygulara yol açabilir. Bu durumu kabullenmek, zaman ve büyük bir içsel güç gerektirir.

Kardeşler arasında da dengeyi sağlamak zor olabilir. Diğer çocuklarınızın da ilgiye ve sevgiye ihtiyacı vardır, ancak engelli kardeşlerine daha fazla zaman ve enerji harcamak zorunda kalabilirsiniz. Bu durum, aile içinde duygusal bir dengesizlik yaratabilir.

  1. Fiziksel ve zihinsel yorgunluk: Sonsuz bir mücadele

Engelli bir çocuğun bakımı, sabır ve sonsuz bir sevgi gerektirir. Engelli bir çocuğun bakımı, 24 saat süren bir görev gibidir. Günlük yaşam aktivitelerinde sürekli yardım etmek zorunda kalmak, hem fiziksel hem de zihinsel olarak yıpratıcı olabilir. Çocuğunuzun uyku düzenindeki problemler, sizin de yeterince dinlenmenize engel olabilir. Sürekli tetikte olmak, sürekli endişe içinde yaşamak, annenin ruhunu ve bedenini yorgun düşürebilir.

  1. Maddi zorluklar: Sevgiyle dolu ama zor bir yolculuk

Engelli bir çocuğun sağlık masrafları, tedavi ve terapi gereksinimleri nedeniyle oldukça yüksek olabilir. Bu durum, aile bütçesinde büyük bir yük oluşturabilir. Bazen bir ebeveynin, çocuğuna bakmak için işini bırakması gerekebilir. Bu, aile gelirinde azalma ve mali sıkıntılara yol açabilir. Ancak, bu sıkıntılara rağmen çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılamak için elinizden geleni yaparsınız, çünkü onların sağlığı ve mutluluğu her şeyden daha önemlidir.

  1. Sosyal zorluklar: Annelik ve yalnızlık

Toplumda engelli bireylere karşı hala bazı önyargılar ve yanlış algılar var. Bu durum, anne olarak sizin de sosyal izolasyon yaşamanıza neden olabilir. Destek sistemlerine erişim konusunda zorluk yaşamak, uygun okullar, terapi merkezleri ve destek gruplarının bulunmaması, bazen kendinizi yalnız ve çaresiz hissetmenize yol açabilir.

  1. Eğitim ve gelişim zorlukları: Umutla beklenen bir gelecek

Engelli çocuklarınızın özel eğitim ve bireyselleştirilmiş öğrenme programlarına ihtiyaçları vardır. Bu programları sağlamak ve takip etmek, anne olarak sizin sorunluluğunuzdur. Onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerini desteklemek için ekstra çaba ve kaynak gerekebilir. Ancak her küçük ilerleme, her yeni başarı, size umut ve güç verir.

  1. Gelecek kaygıları: İçinizdeki derin endişe

Anne olarak en büyük kaygınız, çocuğunuzun gelecekte bağımsız bir yaşam sürdürebilmesi olacaktır. Bizden sonra ne olacak sorusunun kabus çıkmazı. Onların yetişkinlik dönemindeki ihtiyaçlarını karşılamak ve güvenli bir gelecek sağlamak, her anınızı kaplayan bir endişe kaynağıdır. Ama her şeyden öte, onların mutlu, güvende ve sevdikleriyle dolu bir yaşam sürmesini istersiniz.

Özetle; çok zor bir imtihan söz konusudur. Samimiyetle inanıyorum ki, gösterilen gayret, sabır ve başarı, cennetin kapılarını açacaktır.