Abbas’ın Türkiye ziyareti neden önemli?

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ABD Kongresinde dördüncü kez yaptığı 24 Temmuz 2024 tarihli konuşmasının ardından Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin yüksek korunaklı Tahran’daki Konuk Evinde kaldığı odasının bombalanması sonucu öldürülmesi ve İran’ın da buna misilleme yapacağını açıklaması Orta Doğuyu bölgesel bir savaşa yaklaştırdı denebilir. ABD’nin ağır silahlarını seyir füzelerini bölgeye sevk etmesi de bölgesel savaşın habercisi sayılabilir. ABD’nin bu tür ağır silahları Orta Doğuya Irak’ı işgal etmek için göndermiş olduğu hatırlanırsa son sevkiyatın göstermelik olmadığı anlaşılacaktır.

Tüm bu gelişmelerin ışığında Fransa, İtalya, Almanya ve İngiltere ortak bir açıklama yaparak Gazze’de ateşkes çağrısında bulunarak İran’ı hedef almışlar, İsrail’e yardım edeceklerini açıklayarak Katar Emiri Şeyh Tamim ve Mısır Devlet Başkanı Sisi’den yardım talep etmişlerdir. Bu arada Çin’in Filistin’deki Hamas, El Fetih ve İslami Cihat örgütlerini 23 Temmuz 2024’de, Pekin’de bir araya getirerek Pekin Deklarasyonunu imzalatması ise bu ülkenin küresel arabuluculuk rolünde büyük bir başarıya imza attığı Batılı yorumcular tarafından ifade edilmişti.

Tüm bu gelişmeleri hatırladıktan sonra Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın neden önce Türkiye değil de Moskova’ya gittiği önemli. Yaşı 80’in üzerinde olan Abbas üçüncü dünya ülkeleri ile ilgili eğitimini Moskova’da almış, dolayısıyla çok iyi derecede Rusça biliyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve babası Haydar Aliyev gibi Rus eğitim sisteminde yetişmiş ve Rusya’ya yakın bir devlet adamı.

Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Rize’den Abbas’a yaptığı çağrıda, Türkiye’ye davet edildiği halde gelmemesi nedeniyle özür dilemesini istemesi pek de diplomatik teamüle uymadı. Bunun danışmanların işgüzarlığı olarak düşünmekteyim. Abbas’ı en zor durumunda rencide edebilecek söylemlerden kaçınmak gerekir. Mahmut Abbas’ı anlamak için onun aldığı eğitim de dahil diğer ülke ve yönetimlerle ilişkilerine bakmak gerekir. Örneğin 2022, ‘de Güney Kıbrıs Rum Yönetimini ziyaret ettiği zaman GKRY Başkanı Anastadiyatis onu uçağın kapısında karşılamış, Abbas da Makarios’un mezarın çelenk koymuş, daha önceki Türkiye ziyaretlerinde de Anıtkabir’i ziyaret etmiştir. Abbas protokol kurallarını bilen Rusçanın yanısıra İngilizceye de vakıf bir devlet adamıdır.

14 Ağustos 2024’de Sayın Erdoğan ile yaptığı görüşmeler konusunda sadece İletişim Başkanlığının kısa bir açıklaması oldu. Görüşme gündemini tahmin etmek zor değil. 15 Ağustos 2024’de TBMM Genel Kurulunda Abbas’ın yapacağı konuşma da ateşkes çağrısı, İsrail ve Filistin olmak üzere iki devletli çözüm, İsrail’in işgal ettiği Gazze topraklarından çıkması gibi talepleri ifade edeceği kuşkusuz.

Türkiye’nin arabuluculuk misyonu Hamas ile olan yakın ilişkileri hele Haniye’nin öldürülmesi sonunda ulusal yas ilan etmesi ve Haniye’nin çok kez ağırlanması nedeni ile akamete uğramıştır denebilir. Yeni küresel arabulucuların artık ÇHC, Mısır, Katar gibi ülkeler olduğu açık. Bu nedenle Mahmut Abbas’ın Türkiye ziyareti ona ve dünyaya verilecek mesajlar bakımından çok önemli. Ziyaret sonrasında verilecek mesajların sosyal medya özel hesaplarından veya inandırıcılığı olmayan beceriksizce yazılmış basın açıklamalarıyla değil bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından en üst düzeyde verilmesi önemli. Yoksa Türkiye’ye biçilen görev casus takasındaki gibi ikinci üçüncü sınıf tali faaliyetleri kapsar.

Bölgesel bir savaş çıktığı takdirde, ABD’nin Orta Doğuda İran etkisinde bulunan dini grupların bulunduğu Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin de güney sınırında bulunan örgütleri bombalayacağı, Rusya’nın da bunu karşılıksız bırakmayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu nedenle Türkiye tam bir ateş topunun kenarında yer alacak. Rus ve ABD gemilerinin Boğazlardan geçişinde Montrö Anlaşmasının doğru bir şekilde uygulanması bu aşamada önem kazanıyor. Durgunluğa doğru yol alan ekonomi, düşürülemeyen enflasyon, sanayide üretim yapılamaması, işsiz sayısının artması, geçim sıkıntısı Türkiye’nin olayları sadece takiple yetinmesini şart koşmakta.

İçişleri Bakanı Sayın Yerlikaya’nın ikametgahını adres olarak gösteren yabancıların ortaya çıkması ve Yerlikaya’nın kendi yaptığı açıklamaya atfen göçmen veya sığınmacılardan 700 bin fazlasının Türkiye içinde nerede olduklarının bilinmediğini açıklaması göçmen konusunun ele alınmasının zamanının gelip geçtiğinin göstergesini teşkil etmekte.

Özetlemek gerekirse Türkiye’yi zor günler beklemekte.