Arınç TBMM’deki saldırı olayında herkesi kınadı

Bülent Arınç, TBMM'de Ahmet Şık'a yönelik saldırının ardından sosyal medya hesabından bir mesaj paylaştı.

Eski TBMM Başkanı AK Partili Bülent Arınç, AYM’nin tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği hak ihlali kararını görüşmek üzere olağanüstü toplanan Meclis Genel Kurulu’nda TİP Milletvekili Ahmet Şık kürsüde konuşurken Alpay Özalan ve diğer AK Partili vekillerin saldırısına uğraması ile ilgili sosyal medya hesabından bir mesaj paylaştı.

Arınç mesajında, “Yerinizden itiraz edebilirsiniz, karşıdan bağırabilirsiniz, taşkınlık yapabilirsiniz ama kürsüye kadar gelip kürsüdeki şahsa fiili bir müdahalede bulunmak kesinlikle doğru değildir. Kim yaparsa, kime karşı yaparsa yapsın bu büyük bir ayıp ve tasvip edilmesi mümkün olmayan bir yaklaşımdır” dedi.

Arınç paylaşımında şunları söyledi:

“Dün TBMM’de yaşanan olay her yönüyle vahimdir, üzüntü vericidir. Ben bu hadiseden dolayı oldukça üzgün ve endişeliyim. Böyle bir görüntü hiçbir şekilde TBMM’ye yakışmamıştır. Buna benzer kavgalar ve sataşmalar dünya parlamentolarında zaman zaman görülebilir ve onlara da yakışabilir ancak bizim Gazi Meclisimize, millet iradesinin tecelligâhına hiçbir zaman uygun düşmez. Grup başkanlığı, grup başkanvekilliği ve 5 yıl süreyle meclisi yönetmiş bir arkadaşınız olarak birkaç ikazda bulunmayı kendime görev biliyor; bu olaydan üç noktada bir ders çıkarmak gerektiğini düşünüyorum.

Birincisi, TİP adına konuşan kişi mecliste grup olmadıkları için ancak şahsı adına konuşabilir. Herkesin malumu her zaman agresif tavırlarıyla ve hakaret içeren sözleriyle üzerine tepki toplamış bir insan olan konuşmacının böylesine olağanüstü toplanmış ve kamuoyunun yoğun ilgisi olduğu bir toplantıda bütün sözleri hakaretten ve tehditten ibaret bir konuşma yapmasını çok büyük bir ayıp olarak görüyorum. Buna izin veren TİP başkanını da kınıyorum.

İkincisi, böyle bir konuşma halinde meclisi yöneten başkana düşen görevler vardır. Özellikle iç tüzüğün 66 ve 67. maddelerindeki yetkilerin derhal kullanılması gerekirdi. Konuşmacının sözünü kesebilir, üslubunu değiştirmesi için tavsiyede bulunabilir, temiz bir dille konuşmaya davet edebilir, hatta ısrar ederse mikrofonunu kapatabilir, kürsüyü terk etmesini isteyebilir ve bu konuşmasından dolayı ceza vereceğini ifade edebilir. O sırada da idare amirleri kürsü etrafında kürsüyü korumak adına tedbir alırlar ve o kişiyi oradan uzaklaştırabilirler. Meclis başkanının sadece temiz bir dille konuşmaya davet ettiği görüyoruz ama arkasından yaşanan olayları engelleyememiştir.

Üçüncüsü, hiçbir şekilde kürsüye ve kürsüde konuşan şahsa fiili bir müdahale tasvip edilemez o kürsünün masuniyeti vardır. Yıllardır biz demokrasi mücadelesinde kürsünün hâkimiyetini sağlamak mücadelesi verdik. Konuşmacı ne söylerse söylesin bunun karşılığını mutlaka alır. Yerinizden itiraz edebilirsiniz, karşıdan bağırabilirsiniz, taşkınlık yapabilirsiniz ama kürsüye kadar gelip kürsüdeki şahsa fiili bir müdahalede bulunmak kesinlikle doğru değildir. Kim yaparsa, kime karşı yaparsa yapsın bu büyük bir ayıp ve tasvip edilmesi mümkün olmayan bir yaklaşımdır. Birinci kişinin yaptığı konuşma ne kadar çirkin olursa olsun ona karşı verilecek cevap kürsüde hatibe fiili müdahalede bulunmak değil, kendilerine içtüzükte tanınan hakları kullanmaktan ibarettir.

Yaşanan bu ve buna benzer hadiseler günden güne TBMM’nin milletimizin her bir ferdinin gözündeki yüce ve güvenilir manevi şahsiyetini erozyona uğratmaktadır.

Bu olaya bakarak sokakta, statta, evde, okulda, hastanede yani kısaca hayatın her alanında her gün pek çok saldırı ve tehdit olayları yaşanıyorken topluma bunlara benzer bir hadise ile kötü örnek olmak meclisimize yakışmamıştır.”