İzmir Ticaret Odası (İZTO) Ağustos Ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz yönetiminde İZTO Meclis Salonunda gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Özgener Türkiye ekonomisini değerlendirdi. 2024 yılının ikinci ve üçüncü geçici vergi dönemleri için devam edecek enflasyon düzeltmesi uygulamasını eleştiren Özgener, “Bu uygulamanın reel sektörümüzü oldukça zor bir duruma düşürdüğünü görüyoruz. Bu konunun; ülkemiz ekonomisine istihdam, üretim, yatırım ve ihracat gibi alanlarda büyük destek veren KOBİ’lerin rekabet gücünü zedeleyeceğini, işletmeler açısından çalışan çıkarma, hatta iflasa varacak etkileri olabileceğini düşünüyor, kararın en kısa sürede gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle bağımsız denetime tabi olmayan işletmeler için enflasyon düzeltmesinin yıllık yapılması ya da isteğe bağlı olması önem taşıyor. Her ne kadar kalıcı bir çözüm olmadığı düşünülse de söz konusu döneme kadar faizlerde bir düşüş olması öngörüsü ile, küçük işletmelerin finansmana erişiminin kolaylaşacağı ve soruna geçici bir çözüm sağlayacağını düşünüyoruz. Bu şartlar altında; geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesinin yapılmaması önerimizi de tekrarlamak istiyor, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın konuya açıklık getirmesinin doğru olacağına inanıyoruz” dedi.
Ekonomide yavaşlama sinyalleri artarken, Merkez Bankası’nın da faiz indirim sürecini başlatması için baskının artacağını dile getiren Özgener, “Enflasyon düşük seviyelere kalıcı olarak gerileyene kadar, mücadelenin hem para hem de maliye politikası yolu ile devam etmesini ve enflasyonun hızlı bir şekilde aşağı çekilmesi gerektiğine inanıyoruz. Aksi takdirde enflasyonist ortam işletmelerimizin yüklerinin daha da artmasına yol açacak” ifadelerini kullandı.
Merkez Bankası’nın Ağustos ayında faizleri beşinci kez sabit tutmasını değerlendiren Özgener, “Enflasyonla mücadelede önümüzdeki birkaç ay kritik olacak. Yurt içi talepteki yavaşlama daha da şiddetli hissedilirken, Merkez Bankası’nın gevşeme döngüsünü başlatması yönündeki baskıyı da artıracak. Enflasyonla mücadele programına ilişkin yurt içi talep baskıları artarken siyasetçilerin politika yapıcılara ve Merkez Bankası’na nasıl destek vereceği kritik ve belki de en önemli başarı faktörü olacak. Para politikasında ortaya konulan sıkı tedbirlerin, uygulamaların ve Merkez Bankası kararlılığının, bütçe politikaları tarafında da hayata geçirilmesinin bu mücadeleye önemli bir katkı sağlayacağı kanaatindeyiz” diye konuştu.
“Vergi reform önlemleri olumlu sonuçlar vermeye başladı”
Vergi reform önlemlerinin, bütçe tarafında olumlu sonuçlar vermeye başladığını kaydeden Özgener, “Şirketler vergi tarafında artan maliyetler ile karşı karşıya kalırken, bütçenin harcamalar tarafının zayıf halka olarak kalmaması ve enflasyonla mücadeleyi azaltmaması gerektiğini düşünüyorum. Vergide dijitalleşme, kayıt dışını vergilendirme gibi birçok çalışma olduğunu görüyor ve bütçe tarafında bir toparlanma yaşandığını gözlemliyoruz. Bununla birlikte, harcamalar tarafındaki yavaşlamanın enflasyonu aşağı çekmek için yeterli olmadığı konusundaki uyarıları dikkatle takip ediyoruz” sözlerine yer verdi.
“Kritik bir sürece giriyoruz” diyen Özgener, “Bu şartlar altında, mevcut ekonomik programa bağlı kalınması ve Eylül ayında açıklanacak Orta Vadeli Program hedeflerinin öneminin altını çizmek istiyorum. Enflasyonu hızla ve kalıcı olarak düşürmek için, bu programda ortaya konacak hedeflerin, beklentileri aşağı çekmede etkili olmasını ve Merkez Bankası’nın işini kolaylaştırmasını umuyoruz. Unutmayalım ki, kredibilitesi yüksek bir program, her ne kadar bugün farklı alanlarda uyum sağlamamız gereken adımlar gerektirse de, faizlerin gereğinden fazla yüksek kalmasını da engelleyecektir” şeklinde konuştu.
Türkiye’de iç tüketimle beslenen büyüme ve gevşek politikalarla yükselen enflasyon sorununun görüldüğünü ifade eden Özgener şöyle konuştu: “Hepsinin temelinde ise, eskisi kadar hızlı büyüyememe durumundan bir an önce kurtulmak için atılan yanlış politikalar yer alıyor. Yüksek faiz durumunun şirketler kesimini, özellikle KOBİ’leri, sıkıntıya soktuğunu çok net hissediyoruz. Yapılan çalışmalar da, kurdaki hareketin büyük ve orta ölçekli şirketleri daha olumsuz etkilerken, faizlerdeki artışın ise küçük ve mikro ölçekli şirketleri daha olumsuz etkilediğine işaret ediyor. Tüm şirketler için atılan ve verimli-verimsiz şirket gözetmeyen adımların orta gelir tuzağından çıkışta yeterli çözümler üretemediği görülüyor. Ekonomik büyümeden ziyade büyümenin kalitesinin artmasının önem taşıdığı gerçeği ile, katma değerimizi artıracak inovasyon öncelikli politikaların, sosyal hareketliliğin artmasına olanak sağlayacak eğitim sisteminin, kurumların bağımsızlığı ve kalitesinin ve ekonomik özgürlüğün reformlarla desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Orta gelir tuzağından çıkılabilmesi için; sadece parasal ve maliye politikaları destekli hacimsel genişlemenin yeterli olmayacağı kanaatindeyiz. Her şeyde olduğu gibi, burada da strateji odaklı, verimliliği gözeten ve ölçümleyen politikalara ihtiyaç bulunuyor.”